Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 9 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Dil bir mucizedir; içimizde doğup, bedenin bariyerlerini parçalayan bir çığlık gibidir. Şeylerin imgelerini yeniden üreterek, onları ışığa, yani varoluşa çağırır. Dilin doğuşu bir dünyanın doğuşudur; kendisine karşı duran yine de onu aydınlatan başkasını anlamamızı sağlayan da bu dünyadır. Şiirsel dilde görüldüğü gibi, her dil gerçekten bir büyüdür. Kelime içeri girmemize imkân tanıyan tılsım gibidir; her telaffuz edildiğinde ânın dar penceresinden sonsuzluğu bize yeniden keşfettirir. Yazmak ise kendini
Şiirin teğetinden düzyazıya, hayattan yazıya, dilden düşünceye uzanan; ters akıntılarla, sert rüzgârlarla karşılaştığında hayata ve dile geri dönen; birbirini yansıtan metinlerle örülü güzergâhlar arasında kendinin ve geleceğin peşinde koşan geçmiş zaman anlatıları...
Yazının hayata, hayatın yazıya tercümesi poetik, politik ve etiktir. Bu yüzden Zifir Olsun! zehir zıkkım olsun...
İnsanlık tarihinde ilk kez şehirlerde yaşayanların sayısı kırsal kesimde yaşayanları katbekat geride bırakırken, şehirlerdeki mücadele ve sorunlar da dünya tarihinde görülmemiş ölçüde öne çıkmıştır. Henri Lefebvre'in Şehir Hakkı da yayımlandığı 1968'den bu yana giderek öne çıkan bir mücadelenin temel sloganına ve fikrine dönüşmüştür. Derinlikli çalışmasının bu birinci kitabında, kent adı altında oluşan yeni gerçekliğin sanayi şehrinin sonu, çeperler ve banliyöler halinde parçalanması anlamına geldiğini gö
Tıpkı okul ve kışla gibi, muktedirin ideolojik yapısını bütün çıplaklığıyla yansıttığı hapishane, yukarıdan aşağı örgütlenen toplumsal şiddetin hem bir parçası hem de yeniden üreticisidir. Suç ve suçlu kavramı yüzyıllar içerisinde değişmişse de "içerdeki" her zaman siyasal iktidarın düşman bellediği kesim ve sınıflar olmuştur. "Suç"un kendisini oluşturan faktörleri sorgulamadan normalleştirilen "suçlu'yu ne yapacağız" sorusu ise iktidara, günü geldiğinde herhangi birimizi suçlu ilan edebilecek bir meşruiyet
Hayatın bütün ilişkilerine sinen ve üstünkörü bir bakışla göremediğimiz güç ve iktidar kabullenişlerini, içimizdeki iktidarı, gündelik yaşamımızdaki ayrıntılar üzerinde durarak sorgulayan bir kitap. Kitle ve iktidar, birey ve toplum, güç ve tahakküm gibi kavramları, otorite ve özgürlük, boyun eğiş ve isyan geriliminin genel zemini üzerinde ele alan sessizliğin anarşisi, toplumsallığın koyu gölgesiyle kuşatılan insanı, ses, söz, görüntü, gürültü ve hareketin tutsak edici tahakkümüne karşı çekilmeye, sessizli
Tükendi
Uzakta, bir adanın dumanlar içindeki silueti. Bir daha göremeyecekmiş gibi bakıyorum adaya. Tıpkı bu odaya baktığım gibi. Koltuktan kalkmak istemiyorum, ikindi güneşi vuruyor üstüme, martılar döne döne alçalıyor, birazdan akşamüzeri. Yeni bir yalanla atacağım kendimi sokağa. Uzağa, meçhul bir gecekondunun çamurlu sokaklarına, sonra büyük binaların kuytularına, ceketim sırtımda, elimde bir poşet, içinde bir patlayıcı, ağzımda içmediğim sigara, aklımda arayacağım gazetelerin telefon numaraları. Bu hangi yüzüm
Hapishanedeki şiddet, her yönüyle, şiddete maruz kalan kadar şiddeti uygulayan açısından da toplumun ve sistemin bütünündeki şiddetin parçasıdır. Tek fark, dışarda şiddetin bir türünden kaçıp diğerine yakalanmak, zırhlarla korunur gibi yapmak, sürekli kaçmak hep ihtimal dahilindedir; içerde ise yalıtılmış ve yoksun bırakılmış insan yoğunlaştırılmış bir şiddetle karşı karşıya kalır. Üstelik, yüz yüze gelinemeyen, çünkü yüzü, dili olmayan bir şiddet... Bu faili olmayan fiil dehşetin kapısıdır: sadece vardır,
Tükendi
"tufandı, benden sonra, yine gelecek, görüntünün, gürültünün ve hareketin ardından, sessizlikle, boşlukta, mülksüzlükte, esersizlikte, faciada, o, anarşi..." (Tanıtım Yazısından)
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 9 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1