Kıl Beni Ey Namaz'la namazın bizi doğru, duru, diri ve insan kılmasının ruhunu hissedeceksiniz. Abdestin insanın zihnini ve gönlünü nasıl kötülüklerden arındırdığına şahitlik edeceksiniz.
Ezanla namaza çağrının, anne çağırışı gibi sıcak olduğunu fark edeceksiniz. Namaz vakitlerinin hayatımızı düzene koyduğunu keşfedeceksiniz. FâtihasûresindeNûh'un gemisinde ?biz' olma bilinciyle bütün kâinatı kucaklamayı öğreneceksiniz. Tesbihâtla, Rabbimize yakarışın en güzelini tesbih, hamd ve tekbir ışığında yaşayacaks
Leyla ile Mecnun kavuşsaydı, hayatları bir ‘aşk hikayesi' olur muydu? Ferhat ile Şirin'in arasına
dağlar girmeseydi Ferhat'ı aşkla anlatır ve Şirin'i hasretle anar mıydık? Züleyha'nın Yusuf'a aşkı
imkânsız olmasaydı, Züleyha ismi bunca çok anılır mıydı? Selvi Boylum Al Yazmalım'ın
Asya'sına sonunda buruk bir acı kalmasaydı, filmi unutulmaz olur muydu? Çok konuşulan aşk şiirleri de derin hasretlerin, yakıcı ayrılıkların tatlı meyvesi değil midir? Kolayca verselerdi kızı
şair oğlana, susacaktı şair. Ne adını
Uçuşlar Kitabı
"Dünyanın bütün külkedileri, uyanın ve uçun!"
Dr. Senai Demirci son kitabı 50 Kuştüyü Masal'da garip sorular soruyor:
"Pamuk Prenses'e yeni bir kulübe bulunamaz mı? Belki böylece yedi cüceleri bi'ssürü zahmetten
kurtarabiliriz."
"Hem üvey anneler hep kötü olmak zorunda mı? Oysa ben iyi yürekli, eşsiz merhametli çok üvey
anneler tanıdım."
"Ağustos böceğinin tembel olduğunu kim söyledi?"
"Yüzlerce yıllık bu iftiraya hâlâ inanıyor musunuz?"
"Müzik yapmak da emek gerektiriyor; gitar kursuna gidin
Niyetim düşüncenin patikalarında yürürken elinden tutmak Hazreti Peygamber'in.
Şiirin yamaçlarında refakat etmek nefeslerine.
Kaybettik. Savaşlarda yarıştıra yarıştıra kaybettik Hazreti Peygamberin[asm] vahyi hak etmek için terleyen özünü. Onlu yaşlardaki arkadaşı Zeyd bin Sabit'e kuşların ne güzel uçtuğunu anlatan kalbinin kanat seslerini kırdık; yalnızlaştık. Hüzün yılının eşiğinde, O'nu miraca taşıyan hayretinin yatışmaz ateşini, Kab-ı Kavseyn'e taşan tefekkürünün zarif tenini savaşların gürültüsünde ez
Televizyon dininin iyi niyetli geçmişi, çok reklamlı şimdisi ve içler acısı geleceği üzerine...
İletişim kuramcıları televizyonu Roma sirkine benzetir Sirkte hiçbir şey normal olmamalıdır. Her şey şaşırtmalı ve yürekleri ağıza getirmelidir. Ayılara etek giydirilir sirkte. İnsanların ağzından ateş çıkar. Filler tek ayak üstünde durur. Aslanların ağzına kafa sokulur. Kanişler arka bacakları üzerinde dans eder
Televizyonda din anlatırken de, televizyondan sirk kurallarını değiştirmesi beklenemez. Onarıcı, sa
Bazen hasretin vuslattan hayırlı olduğu söylenir. Vuslatın hayrı hasretin kalbinde demlenirmiş zira. Hasret bedeli ödenmeyen vuslatın tadı çıkmayabilirmiş. O sancılı mesafenin içinde, kekre kuytunun gölgesinde bereketli tohumlar bekleşirmiş. Baharı nazlayan kış gibi, dal uçlarını bayram yerine çeviren bir susuşun tetiğini çekermiş. Üveys'el-Karani'nin hırkası şahit olsun. Vuslatı olsaydı Üveys'in, evde bulsaydı Yar'i, kavuşsaydı "En Sevgili"sine, o hırkanın imtiyazlı saadetini yaşayamayacaktı. Vuslat olsayd
Senai Demirci, terapist olarak insanın iç acılarını keşfederek, insan olmanın gizli ağrılarını duyarak yazıyor duaları.
Dünya, bir "aşağı-yer"dir insan için. Gövdesi sığar ama gönlü sığmaz dünyaya. Bedenini ağırlar ama ruhuna ağır gelir. Kalıbını besler ama kalbini aç bırakır. Her sevda bir vedayı besler. Vuslatlar hasretleri doğurur. Kavuşmalardan ayrılık kokusu gelir. Sancılar doğurur insan. Yakıcı âh'ları közler gönlünde.
"Meryem gibi, kendini sancıyla doğurmak ister insan" diyor Senai Demirci. Terapist
Dr. Senai Demirci, eşsiz bir esma-i hüsna açılımı yapıyor.
Güzel isimlerin anlamının insan ruhuna dokunduğu yerleri buluyor.
İnsan gizemdir kendisine. Kördüğümdür kendi kendine. Açılmak ister ama dinleyen bulamaz. İçinde saklı gizli sesler duyulsun diye bekler ama herkes telaşlıdır. İçinin kuyularına cesaretle ve şefkatle eğilen birini bekler ama sağırdır âlem.
Esma-i Hüsna, insanı insana anlatan bir aynadır; içinin seslerini duyuran bir dağ yankısıdır. İnsanın içinde bulutlanan sancıları sağanak sağanak
Hayır, ümit kesmedi Allah senden.
Ardın sıra bunca dil döküşünden anlasana...
Yanımdaki koltuğa oturur oturmaz yazmaya başladı. Yol boyunca başını kağıttan kaldırmadı. Altıncı kağıdı da önlü arkalı doldurdu ve nihayet durdu. Merakımı gidermek zorundaydım. Hafif yüzüne doğru dönüp "Epeydir kalemle mektup yazıldığını görmemiştim" dedim. Tebessüm etti. "Cezaevine yazıyorum!" dedi. "Eşim üç yıldır içeride..." "Allah kavuştursun!" demekle yetindim. "Eşime her gün mektup yazıyorum" diye ekledi. İnanamadım ama ş
Önümde bir kapı göremiyordum. Kapı olsa bile, binlerce kapı olsa bile, hepsi sımsıkı kapalı olsa bile, korku ve endişenin kokusu sızamazdı yanıma, gam ve kederin nefesi sokulamazdı ân'ıma. Öyle yumuşak, öyle sıcak, öyle kucaklayıcı, öyle onay- layıcı ki o ses...
Âşina bir çağıltı gibi serince aktı kalbime. Yakın, çok yakın bir çocuk dokunuşu gibi yanaklarıma. Halıya dokunur dokunmaz kadifeleşen kedi patisi sesi gibi. Ak köpüklü dalgaların ayağımın altında dolanışı gibi. Yakınlıkların hepsini çağıran hırka
Türk öykücülüğünün aşk öyküleri izleğinde farklı bir duyarlığın yazarıdır Hüseyin Su. Aşkı, mutlak varlık alanına ve varoluş- sal nedenlere bağlı olarak ele alır. Aşkı, sadece insanî ve bedensel bir yaklaşımla düşünmez. Aşkı, aşkın boyutlarıyla birlikte yazar. Bütün boyutlarıyla ve bu bağlam içinde anlatır. Aşk, her ne kadar bu sınırları zorlayan bir insanîlik olsa da Hüseyin Su öykülerinde mutlaka aşkın bağlamıyla birlikte; gelenek, din, kültür, duyarlık alanlarıyla irtibatı kopmadan anlatılır. Aşkın Hâlle
Bilim dünyasına asırlardır hakim olan pozitivist anlayışın ciddi bir eleştiriye maruz kaldığı zamanlardayız. Modern bilim, gerek felsefesi, gerekse metodolojisi itibariyle eleştirel analizlerin de konusu. Bu eseri emsallerinden farklı kılan da, modern bilimin salt felsefî veya entellektüel bir eleştirisi olmayışı. Basitçe ifade edilecek olursa, eseri kaleme alanlar bilime pozitivist/maddeci gözlüklerle bakmamamızı öneriyor. Okurun, Bilimin Öteki Yüzü'nü bitirdikten sonra bilime, dünyaya bakışı değişecek...
Düşün ki, bir okyanusun kıyısındasın. Dev dalgalar, ak köpüklü coşkular var önünde. Ayaklarının dibine doğru uzanıyor rüzgârın kabarttığı sular. Belli ki mukabele istiyor senden dalgalar. Kıyıda kalma; dal dalgaların içine. Usta bir sörfçü gibi, dalgaların sırtına bin. Karşılık ver mavi beyaz kıvrımlara. Bir şiiri dinler gibi, içindeki şiiri uyandır varlık karşısında. Güzel sözlerin akışında duygu duygu eğilir gibi cevap ver vaktin rengâhenk salmışına. Çoğaltır gibi aynaların sırlı pırıltılarını gözbebeğind
İki insanın ömür boyu birlikteliği hem zordur hem de hoştur.
Zordur; çünkü insanın belirsizliği ve kolayca çerçeveye girmemesi, ilişkiyi bir maceraya dönüştürür.
Hoştur; çünkü her şeye rağmen insan, kalbine mukabil bir kalbi bulmakla, neşelerini ve sevinçlerini çoğaltır, hüzünlerini ve kaygılarını azaltır.
Evliliklerin aşksız kaldığı, aşkların evliliğe erişemediği çağımızda Senai Demirci bizlere yeni bir kapı aralıyor, "Gelin ideal yuvayı eşimizle birlikte kuralım" diyor. Ve asla unutmamamız gereken bir g
Sen, ey diliyle kardeşini yaralayan kardeş... Sözüyle kardeşinin yakasına bir daha hiç çıkaramayacağı en yapışkan, en kirli etiketi takan gafil ey...
Bilmez misin ki, kıymetini kardeşlerinin bilmediği bir kardeş, güzeller güzeli Yûsuf da olsa, ucuza satılmıştır artık. Bilmez misin ki, onuru ayaklar altına alınmış bir kardeş, rüyaların sultanı Yûsuf da olsa köle pazarına sürülmüştür.
Gıyabında kötülüğünü andın ya kardeşinin; bil ki, artık baba ocağından sürdün onu. Yâkub gibi eseflere boğdun ona emek vereni.
"Bir ağaç gölgesi, hepsi bu!"
dediğinden beri Elçi'nin,
Kaç yolcu geçti dünyadan,
kaç gölge uzaklaştı.
Gölgeye kanan yolcudan
gölge de kaçtı.
Yolcu değil sadece,
yol da gölgesiz kaldı.
Senai Demirci, kadim ve çağdaş kaynaklardan süzdüğü bu 'alıntılar' kitabında, sözleri sayıların ipine diziyor. Bir'den on'a kadar, kalbin sırdaşı olacak, sohbetlerin tacı olacak hikmetleri aktarıyor. Sözü taşımaktan sözü yaşamaya doğru yürümeye çağırıyor. Doğudan batıdan, geçmişten günümüzden derlenen uyarı desteleri kalbinizi saracak, ruhunuza bahar havası estirecek.
Binlerce yıllık yaşanmışlıktan süzüle süzüle gelen ince sözler keyifli bir okuma seçeneği olarak elinizde duruyor. Kitabın kapağını açar a
Toplam 44 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.