Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 19 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Fabrikanın bacasının tüttüğü ilk gün başladılar can almaya. Dişlerine kan değmiş kurt sürüsü gibi denize daldılar. Yaş almış demediler, küçük demediler, yavrulama zamanı demediler. Köstence’nin göğü yağ kokusuyla doldu. İnsanlar öğürerek gezer oldu. Süngüyle vurmak başka ama tüfekle avlanmak dayanılır değildi. O tarraka, o gümbürtü! Dağlara kaçtım kaç defa. Mağaralara girdim. Solucanlarla çıyanlarla geçirdim günlerimi. Ama sabah olup gün doğunca o sesler yine her yanı tutuyordu. Deli İbram Divanı, öykücülüğ
Kuşlar sırayla gelip yuvadaki bu tuhaf aileye bakıyordu. Kimileri onlara mutlulukla gülümsüyor ya da şaşkınlıkla bakıyor, kimileri de kızgınlıkla söyleniyordu. Böyle bir şey olabilir miydi! Üç benzemez aynı yuvada yaşayamazdı! Yoksa, yaşayabilir miydi? Minik Serçe, Kırlangıç ve Yavru Guguk Kuşu'nun, üç 'benzemezin' aynı ailede buluşmasına, ne engel olabilirdi ki? Çağdaş edebiyatımızın ödüllü yazarlarından Ahmet Büke, bu kitapta aile olmak ve birlikte bir yaşam alanı kur
Çocukluğun tadı tuzu oyunlar, kahkahalar, kediler... Çağdaş edebiyatımızın ödüllü öykücülerinden Ahmet Büke, okuma serüvenine yeni başlayan küçükler için yazdığı "Zeyno Kitapları"na renkli bir öykü ekledi. Sevgi dolu aile hikâyelerinden oluşan dizinin dördüncü kitabında, Zeyno'nun kedisiyle yaşadığı komik ve sıradışı olaylar, insanın gündelik hayata, çevreye ve başına gelenlere farklı açılardan bakmasını sağlıyor. Anlamlı ve eğlenceli bir okuma sunan kitap, sevilen sanatçı Merve Atılgan'ın desenle
Güneş hep gülelim diye doğuyor... Edebiyatımızın saygın ödüllerinin sahibi Ahmet Büke'den, minik okurları için sevgi ve umut dolu, eğlenceli bir hikaye! Sevilen öykücü, Eyvah Babam Şiir Yazıyor! ve Annemle Uzayda ile başlayan Zeyno Kitapları'na bambaşka bir macera ekliyor. Ekonomik koşullar, işsizlik, taşınma, şehir ve okul değiştirme gibi çocuklarla paylaşılması zor konular, yazarın güçlü öykülemesiyle ve sıcacık ayrıntılarla harmanlanıyor. 2018 Hans Christian Andersen Ödülü adayı başarılı illüstrato
Yüz gün oldu babam öleli. Ölümün bana bu kadar yaklaşabileceğine inanmazdım. O hep küçük bahçemde dolaşır, duvarları yoklar, oradan çatıya akıp tahta nalınlarıyla üzerimizde gezerdi. Ama kapıyı zorlayıp içeriye kadar girebileceğini ve bunca yılın Nalbant Asımını soluksuz bırakacağını düşünmemiştim. Gece herkes uyurken koyduğum gözlerin tam yüz gündür aynı kavanozun içinde Nalbant Asım! Hâlâ mavilikleri durulaşmadı. İzmir Postasının Adamları, öyküleriyle son yıllarda adından söz ettiren Ahmet Bükenin ilk
Ahmet Büke'nin "Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi çıktı! Hakikatin Z. Hali"ni anlatan öyküler! Gece, Hatçam Teyze'yi eve bırakırken omuzuma dokundu. "Evlatçım, mesarif dediydim ama benim param buğdaylara yetti," dedi. "Biliyorum Hatçam Teyze," dedim. "Canın sağ olsun." Ertesi sabah yine gün doğmadan uyandım. Yan komşu Türkan Şoray'lı bir film açmış, sesleri bana kadar geliyor. Şöyle dizlerimi yokladım. Her zamanki ağrı gitmiş gibi geldi bana. "Acaba cemre dizlerime de düşmüş müdür?" dedim. İşte insan böyle
"Çöp toplamak zordur, ama kâğıt hurda toplamak daha da zordur. Çünkü kâğıt kilo tutmaz kolay kolay. Durmadan toplamak gerekir. Üstelik yağmurda çamurda hemen heba olur. Sabır ister. Bir de iyi arkadaş." Çağdaş edebiyatımızın ödüllü öykücülerinden Ahmet Büke, öykülerini bu kez genç okurlar için kaleme aldı. Hüzün ile sevincin, yokluk ile umudun, acı ile dayanışmanın iç içe geçtiği Kırlangıç Zamanı'nda, hayatı göğüsleyen, sevdiklerini özleyen, her zaman çalışan ve umut eden insanları, çocukların ve gençlerin
Tükendi
Bak oğlum, dedi. İnsan dediğin yozdur. Hem de Kayacık kayasından daha karadır yüzü. İnsan ne işe yarar? Bir boka yaramaz. Ama karga dediğin mübarek hayvandır. Onu bunu ayırmaz, bulduğunu yer. Sonra bak insanlar ceviz dikmez. Fenalık getirir diye. Halbuki en büyük fenalık kendinden çıkar. Ahmet Büke, doğup büyüdüğü yerleri ve insanları günlük hayatları üzerinden ustalıkla anlatan öyküleriyle başta Sait Faik Hikâye Armağanı olmak üzere çeşitli ödüllere layık görüldü. Yeni öykü seçkisi Varamayan'a adını veren
Kumrunun Gördüğü adlı kitabıyla 2011 Sait Faik Hikâye Armağanını kazanan Ahmet Büke, genç öykücüler arasında farklı bir konuma sahip. İyi tanıdığı insanları, mahalle arasında olup biten günlük olayları yazıyor. Bu çevrelerin dilini, argosunu ustaca kullanıyor. Bunun yanında, özgün, sıra dışı bir öykü dili var Bükenin. Ekmek ve Zeytin, yazarımızın aynı bakış açısıyla yazdığı yeni öykülerin yer aldığı bir kitap. Ancak bu defa Büke öykülerini çok daha geniş bir coğrafyaya açıyor. Su yoksa, hayat yoksa, aşk d
Doğanın bir parçası olduğunu hissettikçe büyür çocuklar. Editörlüğünü Semih Gümüş'ün üstlendiği Köprü Kitaplar koleksiyonu 21. kitaba ulaştı. Bir gencin ormanın derinliklerinden geçip yüreğine ulaşan yolculuğunu anlatan ödüllü öykücü Ahmet Büke, doğanın iyileştirici gücünü büyülü gerçekçi bir dille hatırlatıyor. Avcılığı, çocuk edebiyatımızda örneğine rastlanmayan incelikle eleştiren roman, kadim bilgileri yüceltiyor. Doğayla iç içe, başka bir hayatın mümkün olduğunu her yaştan okura düşündürüyor. Anne v
Ödüllü öykücü Ahmet Büke, "Zeyno Kitapları"yla ilk kez çocukların dilinden konuşuyor. Okuma serüvenine yeni başlayan küçükler için sevgi dolu bir aile hikâyesi anlatıyor. Dizinin bu ilk kitabı okurunu, şiirlerden gökyüzüne uzanan, sıcacık bir maceraya davet ediyor. Usta sanatçı Sedat Girgin'in desenleriyle bezeli Zeyno Kitapları, herkese ilham verecek. Zeyno, mutlu bir çocuktur. Annesi Sevinç, uzaybilimcidir. Babası Ahmet'se, belediyenin şikâyet masasında çalışmaktadır; ayrıca, evde de "ünlü" bir şairdir!
"Zeyno Kitapları" dizisinin ikinci macerasında, eğlence ve heyecanın dozu artıyor, aile içindeki alışılmış roller değişiyor. Usta sanatçı Sedat Girgin'in desenleriyle bezeli bu renkli kitaplar, küçük büyük birlikte okumak için birebir. Zeyno'nun günleri, uzaya gidip gelen annesi Sevinç'e heyecanlanmak ve ev işlerini beceremeyen babası Ahmet'e gülmekle geçmektedir. Bir gün babası, işinden ayrıldığını, artık kâğıthelvacıda çalışacağını söyler. Kâğıthelvaların paketlerine şiirler yazıp satışı artırmayı hayal
Orada oturmuş her şeyi tersine çevirebilir miyim, diye düşünüyordum. Bu mümkün müydü? Altımda çırpınan suya baktım. Dipteki midyelere, sağa sola kıvrılan yosunların arasında gizlenen küçük balıklara baktım. Çok çaresizdim aslında. Yine de ayıpladım kendimi. İzmir çok büyük geldi bana. Sokaklarında kaybolurum, diye düşündüm. Dizlerim yandı. Eğilip denize dokunayım dedim. Durdum. Bu şehir, parmaklarının ucunda sigara tutan bu sarı duman izi çok korkuttu beni. Çiğdem Külahı, genç kuşak öykücülerimizin önde gel
Tükendi
Göğsünde bir diken büyüyordu. Kökleri akciğerinin dalları arasında karışmış, kalbinin hemen yanından boy veren kaba sapı kızıla dönmüş diken. Tuğ çıkarmış. Muzaffer mor uçları var topuzunun. İçindeki kafayı koruyan sert zırh, ölümcül oklarla donanmış. Metal ruhlu diken büyüyordu göğsünde. Onu bıraktıkları ağacın dibinden doğruldu. Sırtını dayadı akasyaya. Dibinden avuçladı toprağı. Ağır ağır çiğnedi. Yuttukça rahatladı. İçindeki açlığın atları sakinleşti. Alnı Mavide, öyküleriyle sıradan insanı gözlemleye
Ahmet Büke'den yeni ?Sosyal Ayrıntılar"! Aşklara meftun, hikâyelerden mecnun bir mahalle... İki şey bizi hayatta tutar: Tokluk ve kararında hararet. Ben bunlara basarak suyun üstünde kaldım. Onların kökleri de bu iki ihtiyardaydı. İhtiyar diyorum ama yaşlılık halinin bir evre olduğunu büyüyünce anladım. Çocukken, ben dâhil herkesin ihtiyar olduğunu düşünüyordum: Dedem, babaannem, enginarlar, kediler, yıldızlar, güzel havalar ve arsız soğuklar hep yaşlıydı benim için. Sonra fark ettim ki, anneler ve babalar
Şu hayatta para biriktiren arkadaşlarım da oldu, kitap biriktirenler de. Birinciler hatırlanacak kadar ilginç değildiler ama ikincilerin çoğu gerçekten "nadide" insanlar. Belki de en tuhafı Murat Gültekin'dir. Yaklaşık otuz yıldır pek kimsenin ilgisini çekmeyecek kitapları ve müzikleri toplar durur. Bu sürecin çoğuna tanıklık ettim hattâ bu tuhaf ava birlikte katıldık zaman zaman. Sabaha karşı bitpazarlarında elde fener, gelen malları karıştırdık zira o kadar erken gitmezseniz en güzel kitapları, kasetleri
Tükendi
Ahmet Bükenin öykülerinde acı ve ironi bir arada; bu yalın öyküler, şaşırtıcılığını da, sarsıcılığını da ülkemizin tükenmek bilmez acı ve ironi kaynağından topluyor. Böylece bir dil sağanağı çıkıyor ortaya: yoksulun dili, ötekinin dili, zalimin dili ve umut edenin dili hep bir ağızdan öykü söylüyor. Büke, Yüklükteki öykülerinde artık kangrene dönüşmüş meseleleri anlatırken yer yer sevdiği sanatçılardan da yardım alıyor, edebiyat serüvenindeki köşe taşlarını imliyor. Ahmet Büke, Türkiyenin yazarı olmakta dir
Tükendi
İnsanın en becerikli olduğu alan kendini ikna etmesidir işte. Annemi hıçkırıklar kendimi de uçuşan sorular içinde bırakıp içi boş bir elbise gibi gidip yatağa uzandım. Havadaki tehlike kokusunu sonuna kadar alıyordum. Ama uyursam yarın olursa güneş doğarsa hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam edebilirim sanıyordum. Ortak hiçbir anıya sahip olmadığı babasının yokluğuyla her gün sınanan Bedo için hayat cevapları sürekli ertelenen bir sorular zinciri parçaları özenle gizlenmiş çok gölgeli bir yapboz. Kafası
Son yıllarda adından sıkça söz ettiren Ahmet Büke, sıradan insanların içdünyalarını yürek burkan bir incelikle anlatan öykülerin yazarı. Kurt indi. Tek başına. Arka ayağında duman rengi bir akıtma. Alnından gözüne inen siyah lekesiyle kurt indi çok uzakta bir yerde. Havayı derin derin kokladı. Yanık kokusunu takip etti. Et ve kemik çekti onu. Koşmayacak, kovalamayacak bir avı. Ne sürüden geri kalmış, kocamış bir koyun, ne yılkı, ne korkmuş bir tavşan. Pıhtısından donmuş, çatlamış kan. Ahmet Büke, delileri
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 19 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1