Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 8 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Yaşam hikâyelerle doludur ve herkesin anlattığı, anlatacağı bir hikâyesi vardır. Anlatıların, öykülerin, Randall'ın deyişiyle ‘inatçı bir cazibesi' vardır. Hissedip de anlatamadıklarımızı dile getirir. ‘Güzel' öykü, kendini okutur, okuyanı düşündürür ve kalıcıdır. Okuyan-özne, başkalarını okurken kendini de okur. Öykülerin bir tadı var. Kalıcı öyküler bir tadı yakalayan öykülerdir. Ülkemizde elbette birçok öykü yazarı ve öykü var. Özellikle edebiyat ve göstergebilim alanında eşsiz çalışmalara imza atan Hilm
Eleştiride iki kural var: Birincisi özeleştiri; ikincisi başkasını, başkasının dilini anlamak için bir çaba, başka bir deyişle dil ve söyleme dikkat. Bu iki kuraldan uzak yazınsal eleştiri ideolojik kaygıların, önyargıların yazıya boca edilmesine yol açacaktır. Okuma ediminde, çözümlemelerimizde, iletişimde, anlamlandırmalarımızda, soğukkanlı ve dikkatli olmamızın gerektiği su götürmez bir gerçektir. Sözcükler ve kavramlar üzerinde düşünmeliyiz. Çağdaş kavram ve hurafelerden ancak sözcüklerin duygu değerini
Tükendi
Batı toplumunda birey hastadır. Sanayi devrimi sonrasında Osmanlı/İslam toplumunda ise devlet hastadır. Herkes devleti kurtarma çabasındadır. Bu karmaşada birey de devlet de yanlışlara açıktır, tereddüt içindedir, sağlıklı düşünmekten uzaktır. Tevfik Fikret de bu tereddütler döneminin edebiyatçılarından biridir ve yanlışlara, kör bir Batı taklidine açıktır. Onu, yaşamının bir dönemine bakıp ‘dindar', diğer bir dönemine bakıp ‘dinsiz' olarak nitelemek mümkündür. Tevfik Fikret, ‘sloganın ve anafikrin büyüsü'
Modernleşme sürecinde Osmanlı toplumu sürekli olarak ikilikler yaşamıştır. Eski ile yeni, kadîm ile cedîd, tedenni ve terakki, muhafazakâr ve yenilikçi. Mutfak kültüründen müziğe, tarımdan şehirleşmeye, bürokrasiden mimariye kadar uzanan bu zıtlıklar, doğal olarak orduda da görülmüştür. Yeniçeri Ocağı'nın lağvedilip yeni ve modern bir ordu inşa edilirken, kurulan askerî okullar, bu okulların hocaları, hızla gelişen teknolojik yenilikler... Batı kaynaklı bu yeni durum karşısında, geleneği temsil eden Alaylı
Tükendi
Hilmi Uçan eserinde yazınsal metni anlamaya, okuma alışkanlıklarımıza, göstergebilimin önerdiği okuma yöntemine, göstergebilimin sınıf içine katkılarına dikkat çekiyor. Okuma ediminde ve metin çözümlemelerinde kişisel yargılardan olabildiğince uzak, metnin söylediğini anlamaya yönelim neler yapılabileceği üzerine bir düşünme biçimi öneriyor. Yazınsal Eleştiri ve Göstergebilim, sağlıklı bir okuma için kolay anlaşılır ama basit olmayan bir kılavuz.
Tükendi
Hilmi Uçan, Tereddüt ve Tefekkür'de Jean Calvin'den itibaren Batı aklının ve sanatının kuru akla' dönüşümünü izliyor. Dünyanın kafayı ilerlemekle bozduğu bu çağda, ahlâk ve sanat eseri arasındaki ilişkiye, döneminde öne çıkan sanatçı ve aydınlar özelinde bir bakış geliştiriyor. Necip Fazıl'dan Nuri Pakdil'e, Baudelaire'den Amin Maalouf'a, seçtiği sanatçı ve düşünürlerin eserlerinde Batı ve Doğu aklına dair ahlâkî izler arıyor. Doğunun bilgeliği ıskalanırken, neyi yanlış yaptığımız üzerine okurunu düşünmeye
İnsan göstergelerle düşünür, düşünme esnasında kılavuzu ise dildir. Hilmi Uçan akademik bir ciddiyetle ama edebiyatçı kimliğiyle kaleme aldığı eserinde dilbilim ve göstergebilim üzerine eğilerek insanın görme, duyma, düşünme, anlamlandırma, hissetme yetileriyle dil ve edebiyat arasında ilişki kuruyor. Kuru bir aklın denetiminde yaşamını sürdüren insana edebiyat yoluyla açılan kapıları gösteriyor. Rasyonel düşüncenin yanına sezgisel yeteneği koyarak, edebiyat eğitiminin insanı inşa edecek özelliğine dikkat ç
Tükendi
Edebiyatsız bir düşünce kurudur, yoksuldur. Konuşmakta, hatta yazmakta güçlük yoktur. Güçlük, hissedebilmekte, hissettirebilmektedir. Güzelliği, acıyı, sevinci kuru bir bilgi olarak bilmek yeterli değildir; önemli olan, bu soyut kavramların içeride, gönülde duyulabilmesi, hissedilebilmesidir. Sanat, bir bakıma görmeyi bilmektir. Sanatçı, başkasının görüp de hissetmediğini, bilip de dile getiremediğini gören, gösteren, hisseden, hissettiren kişidir. Edebiyat, insan ruhuna ilk elden seslenen bir sanat dalı
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 8 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1