Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 11 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Hayat hem gülmektir, hem de ağlamak!Editörlüğünü Semih Gümüş’ün üstlendiği Köprü Kitaplar koleksiyonunun 24. kitabını, çağdaş edebiyatımızın ödüllü ustalarından Sibel K. Türker yazdı. Dağılmış bir ailenin umut yaratmak uğruna ödediği bedelleri genç Ekin’in gözünden anlatan roman, zorlu bir Ankara kışında yaşananları resmediyor. Birbirini anlamanın, yüzleşmelerin ve sevginin sınırlarında gerçekçi bir hikâye anlatıyor. Sibel K. Türker, yazdığı bu ilk gençlik romanında yalın anlatımı ve zarif üslubuyla kal
Öyle ya, dalgalar olduğuna göre bir deniz de olmalı. Hepimizin kendi şehrini kıyısına kurduğu bazen mavi ve dingin bazen tehditlerle dolu karanlık bir denizi olmalı. Herkesin kurtuluşunu ya da yıkımını bulacağı bir deniz. Acaba ölüm de oradan mı gelir? Burada Kalmak, adından da anlaşılabileceği gibi, insanımızın bugün içinde bulunduğu ruh durumuna ışık tutan bir roman. Sibel K. Türker, her zamanki güzel Türkçesiyle, kahramanlarının iç dünyalarına yönelik bir kazıya girişiyor. Burada Kalmak'ın lise çağındaki
Tükendi
Benim Bütün Günahlarım, Sibel K. Türker okurlarının başucu kitaplarından biri. Yalnızca özgün anlatımı ve hikâyesiyle değil, okuru sürüklediği derin kaygılarla da yaşadığımız günlerin mutlak okunması gereken romanlarından. Romanın anlatıcısını, yaşamının iplerini tümüyle bırakmış bir halde, bir otel odasında buluyoruz. Yanında adeta cisimleşmiş, Sorum adını verdiği alt kişiliğiyle birlikte. Böylece daha ilk satırlarda kendimizi, bu romanın asıl kişisine, anlatıcı yazarına bitmek bilmez sorular sorarken bul
Tükendi
Tamam öldüm öldüm de, bir sor acaba yaşadım mı ben?" Sibel K. Türker'in yeni romanı Mecnun Kelebekler, bambaşka bir dünyanın diliyle yazılmış. Ev işlerine giden Filiz, bir markette kasiyerlik yapan kızı Nilay, Filiz'in ayrıldığı kocası tekel büfecisi İsmet ve Filiz'in arada bir oturmaya gittiği falcı Vedia... Ve aynı alt sınıf çevresinden yan karakterler... Sibel K. Türker, şaşırtıcı bir başarıyla anlattığı bu renkli karakterleri, usta bir ressam gibi, tüm renkleriyle, adeta nakşediyor. Mecnun Kelebekler,
Bu hikâyeleri bana yazdıran sadece efsunlu bahar havası değildir sanırım. Kime sorsanız aşk hakkında söyleyecek az çok bir şeyi vardır. Kış ya da yaz, bahar ya da sonbahar, fark etmez. Kimi karşıdır ona kimi de tarafında yer alır. Genelde tarifler, aşkın kalbimize doğru bildik bir yolculuk yaptığı ve bir süre sonra da bu yolculuğunu noktaladığı üzerine. Ben de bu konuda ne düşüneceğimi bilemiyorum pek. Bu hikâyeleri yazma fikri başta kolay gözükmüştü ama nasıl da zor olduğu sonradan anlaşıldı. Sibel K. Tür
Tükendi
Yakalandığımız bütün hastalıkların tek bir kaynağı vardır: hayatı sevme hastalığı! Bu amansız hastalığın tek çaresi ise kaybetme korkusunun aşılmasıdır. O zaman insan soyunun acıları son bulacak, diğer bütün terk ediş ve terk edilişler anlamsız kalacaktır. Şükran, ördüğü mavi kazak melankolinin içinden çıkıp kadınca bir direnişin kahramanı olduğunda kızına bunları söyleyecektir. İntihara eğilimli bankacı Neşe, geçmiş ve geleceğin peşindeki tarot kartlarını açtıkça, Aydanın aşk acısı da artarak ilerler. İki
Güneşin altında her şey dolu gibi, ama içi boş; her şey yeni gibi ama eskimiş; bir umut var gibi ama elimizin uzanmadığı bir yerde; bazı yaşayanlar kayıp, bazı ölenler henüz gitmemiş. Bir yanlışlık var ama ben düzeltemem ki. Ben düzeltmeyi bilmiyorum ki. Sibel, gerek yazarlık kumaşının haslığı, gerekse ele aldığı temalarla yüreklere seslenmeyi seçen bir yazar. Bu da onu sahici ve inandırıcı kılıyor. Bunu daha ikinci kitabıyla yakalamış olmasının üzerinde de ayrıca durulmalı. MEHMET EROĞLU Sibel K. Türker
Tükendi
Bir ölünün gülümseyişi gibiydi incecik yüzünde açılmaya çalışan şey. Bir taşlaşmanın ifadesiydi sanki. Geri dönülmezlik taşıyordu, bu nedenle çabuk söndü, ince yüz içine çekilerek donuklaştı. Sabit bakıyordu, gözleri mıh gibi suratıma çakılı. Kaçınacak bir şey yoktu. Ama yine de uçurum görmüş birinin edasını taşıyordu. Bu ne mi demek? Belki sonra açıklayabilirim. Romana asıl gücünü veren dil yapısı. Hayatı ve yazıyı edebiyatın imkânlarıyla sorgulayan Meryemin Biricik Hayatı, parçalı kurgusuna rağmen, yakala
Tükendi
Bazen küçük rahatsızlıklar ediniriz. Kalbimiz, hiç neden yokken gereğinden hızlı atar örneğin; durup dururken yemekleri yutmakta zorlanırız ve her günkü gibi yürürken adımlarımızı düşünmeye başladığımızda ayaklarımız birbirine dolanır. Tüm bunlar zorlandığımızı gösterir ya da yolun düzgün olmadığını. Aslında yürümek ve o ağır, puslu tepeye tırmanmak istemediğimizi. Tepeler ve uçurumlar, sanki bizi bir eksiklik duygusundan korumak için vardır. Sibel K. Türker, yaşadığı çevrede sıkışıp kalmış, yine de bir yol
Tükendi
Hayatımız yalanla doluydu. Tek ve değişmez, bir ve güçlü. Biliyorum, herkes yalan söylerdi. Herkes eğrileri doğru, doğruları eğri yapardı, yapabilirdi. Ama bahsettiğim bu değil. Anlatmak istediğim, yalanın tek gerçeğimiz oluşuydu. Farkındalık durumu değiştirmezdi. Çalışkan karıncalar gibi içgüdüyle, aşkla, hızla, bilmeden, sormadan, sorgulamadan onu yeniden inşa ederdik. Onu kuran bizdik, onu koruyan ve kollayan da. Söylenecek bir şey yoktu zaten. O, bizdik. Can yakar hayat. İsyana sürükler. Ancak hayatın
Tükendi
Huzursuz bir tebaa, insanlar, onların oğulları ve kızları, tekinsiz bir büyüme ve karmaşa, yazdığına, yarattığına bin pişman çürük bir iç çekiş. Dünya üzerindeki tek barışçıl unsurun bir hazan yaprağı olduğunu bilen biri için, beyaz kâğıt gümbürtülü ve tepetaklak bir düşüşten başka bir şey değildir. Bunca yıl yazdım, bunca yıl korktum, bunca yıl bıktım. Yetmez mi? Ağula, bir üst isim. Bütün üst isimler gibi hem bir ağırlık hem de bir hafiflik taşıyor. Her şeyle ilgisi var ama ilintisi yok gibi. Ağu bildiğim
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 11 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1