Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 28 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
...bu mektuplar, sahipsiz mektuplar postanesine teslim edildiğinde, ki bunu sen de tercih edersin; yeni bir yerde olacağım, kimseye selam vermek istemiyorum, aşk dediğin ancak tamamen kayıtsız kalınca birine silinir gider; özlemle başa çıkamıyorum, İstanbul seni bana vermiyor, kurşunkalem vefasız, bir türlü istediğimi söylemiyor; neredesin onu bile bilmiyorum... Ellisine gelen yalnız bir adam beklenmedik bir akşam yemeğinde Güz’le tanışır. Beylerbeyi’nde başlayan, Yoğurtçu Parkı’nda çiçeklenen, hüznü tüm İs
Tükendi
"Elli yaşa giderken "Merdiven Günce" diyeceğim, beş ciltlik notlar tutuyorum, utanmadan bir de yayınlıyorum. Yaşadığımı belgelemek için ilkin kendi tanıklığına gereksinim duyar insan. Birinin belleğine bırakılmayacak kadar ciddi iştir bir yanıyla yaşamak, ötesi, göz açıp kapamak kadar sırada. Tercih yapmam gerekir mi ki?" Yazar Enver Aysever'in beş ciltlik günce/deneme türü kitap serisinin dördüncü kitabı Elli Yaşa Buruk Günce '49'. Bu kitapta, serinin diğer kitaplarından farklı olarak salgın dönemine tanık
Tükendi
"Uzun zamandan sonra İstiklal Caddesi'nde yürüdüm. Yağmur fena yağıyor, rüzgâr sert eşlik ediyordu. Önce Pandora'ya uğradım. Endişeliydim doğrusu, "ilk gençliğimin kitapçısı yerinde mi?" diye kaygılıydım. Biraz söyleştik. Öteden beri mekâna sahip çıkan okurlar ayakta tutuyormuş kitapçıyı. Hemen yan sokağa daldım telaşla, Simurg çoktan kayboldu gitti, meyhanemiz de kepengi indirmiş. Tanıdık kimseler kalmamış... Engin Yörükopğlu'nun "Jazz Stop"ına dek yürüyemedim. Yüreğim o kadarını kaldırmaz." Elli Yaşa Bu
Tükendi
Heykelimize biçim verenler... Birlikte yürüme cesaretidir dostluk,bir başına kalacağını sanırsın oysa ikisindir! "Dostluklar rastlantısal gelişmiyor. Onca insanla birlikte yola çıktım, ilerledim, ayrıldıklarım oldu. Ama kişiliğime imza koyanlar ayrı renktir. Üzerine titrerim onların. Yaşımın ileri olması, deneyimlerim, okuryazarlığım elbette bakışımı belirler ancak, öyle kişiler olur ki, takındıkları tutumla heykelinize biçim verirken, en değerli izi bırakırlar." Yazar Hakkında: Enver Aysever, 1971 İstanbu
Tükendi
"Yıllar sonra, bu yaz, yeniden bu günce işine giriştim. Ne yaptığımı, yazdığımı, düşündüğümü unutmayayım diye mi? Onca yoğun iletişim olanağı içinde, insanın kendiyle bunca uzun erimli bir sözleşme yapması kolay değil. Akıllı işi hiç değil. Yaşadığını duyumsamak, belgelemek, bir başkasına da hissettirmek istiyor insan. Bu dünyadan ben de geçtim demenin bir yolu da bu!" İstanbullu bir yazarın kaleminden siyasetten edebiyata, medyadan tarihe, hayvan sevgisinden baba olmanın anlamına kadar hayatın içinden tar
Tükendi
Oturma odasında bekliyorum Elleri yağmur saçları siyah kadını Semtimize sağanak aşk lazım Suretinde kırık tarak lekesi Kaldırımda küçük göl Suyun aynasında ayakları Bir masal gibi biner dolmuşa Kucağında üşüyen annesi İçimden söküp attım gölgemi Gizlenmekten usanmış tenhada Günlük yanılgılar zamanında Sildim karanlık gözlüklerimi Sabah yalnız Gece kimsesiz
Tükendi
"Birinin tüm gününü neden öğrenmek isteriz? Belki ünlü olduğu için, belki de dikizleme dürtüsünden. Sıradan bir insanın günü önemsiz midir? Hiç değil... Hoş günce yazımında günü gününe not tutmak diye bir koşul yoktur. Genç yaşta, ruhunda, bedeninde beliren değişimle başa çıkamayan kimse, sığınak olarak görür günceyi. Duygu boşalımına gereksinim duyan insan kimi zaman da şiir yazmak ister. Oysa iki tür için de yoğun duygular fazladır. Matematiği unutur, sözü incelikle, saf hale getiremezsiniz kaybolursunuz.
Tükendi
"Faili meçhuller, katliamlar, ölümler arasında ruhumu korumak için daha sık sarılıyorum kitaplara. Gevezelikte sınır tanımıyor insanlar. Herkesin cehaletle paketlenmiş ve asla kuşku duymadı­ğı kurtuluş planları var. Garip; biri kayboluyor mesela, ardından bakakalıyor kalabalık, birçoğu fark etmiyor. Genç bir adam tek­melerle öldürülüyor, ailesi acılı biçimde yasta, uçsuz bucaksız bir keder bu. Günlük yaşam akıyor. Ama hep konuşan ağızlar var görüyorum. Bir an sussalar, düzen donacak, hakikat tüm çıplaklı­ğı
Tükendi
oturma odasında bekliyorum elleri yağmur saçları siyah kadını semtimize sağanak aşk lazım suretinde kırık tarak lekesi kaldırımda küçük göl suyun aynasında ayakları bir masal gibi biner dolmuşa kucağında üşüyen annesi içimden söküp attım gölgemi gizlenmekten usanmış tenhada günlük yanılgılar zamanında sildim karanlık gözlüklerimi
Tükendi
Benden yalan söylememi beklemeyin... Herkes en az bir kişiyi her koşulda işitir... Beni işit istiyorum.  Sizi anlıyorum. Önce tutumunuzu sert biçimde karşıladım. Ama sonra fark ettim ki siz hekimsiniz, büyücü ya da falcı değilsiniz. Önünüzde sınırlı bilgi var, o halde benim konuşmayı unutmama hazırlıklısınız, oysa birdenbire işitmeyi unutmuş olmamı hesaba katamazdınız. Size kırgın değilim. Rahat edin isterim. Size kırılmadım, alınmadım, yargılamadım. Sözcükleri unutmuş biri olarak, bu yeni durum karşısında
Tükendi
Bir umudun ardından gitmektir yazmak... Okurluğumu önemserim ve bu deneyimin kolay edinilmediğini bilirim. Yazarların dünyası üstüne okumak kadar, yazmak ve okumak üstüne de kafa patlatıyorum. Yayın dünyası serpilip, geliştikçe dünyada bu konuya merak saran ve salt okuma ve yazma eylemi için düşünen yazarlar olduğunu keşfediyorum. Garip bir tutkunluk bu... Ömür kısa, okuyacak çok kitap var...
Tükendi
CUMHURİYET SENİN İÇİN... Ey boğaz tokluğuna çalıştırılan emekçi, eğitim hakkı elinden alınmış ve imam hatiplere sıkıştırılmış öğrenci, eve kapatılıp çocuk fabrikası yapılmaya çalışılan kadın, kalabalıklardan farklı inanç taşıdığı için itilip kakılan, inancı siyasal amaçlara katık yapılan, parkı-ormanı-denize kıyısı yağmalanan, şort giyiyor diye tekmelenen, ötekileştirilen, sürüye katılmak istemeyen... Ey boyun eğmeyen, senin için bu cumhuriyet! Enver Aysever ve Orhan Gökdemir bu kitapta cumhuriyeti var eden
Tükendi
*2007 Yunus Nadi Roman Ödüllü Aynı düşü görmüş insanlar, o "an"ı farklı anlatmaya koyulursa ve dudaklardan başka başka öyküler dökülürse... İç içe geçmiş, kırık, yaşanamamış, imkânsız aşkların yarası hâlâ kanıyorsa... Darbelerle cezalandırılmış, dağılmış bir ailenin okumaya arzulu kızı, sırtındaki yükle İstanbul'a, bir sürgün yerine gelir gibi uzanıyorsa... 6-7 Eylül Olaylarının acılı insanları, kendi ülkelerinde yalnızlaşmışlarsa, onurlu bir diplomat cezalandırılmışsa... Bir anne ve tutkuyla bağlı oldu
Tükendi
İnsan tek başına kalmayı/yürümeyi göze almadan bilge olabilir mi? Soru sormanın suç/yasak sayıldığı bir coğrafyanın ayrık otu olmak... Hakikatin peşine düşünce çelmelere, küfürlere, saldırılara maruz kalmak... Ekmek derdine karşın yine de doğru bildiğini söylemek... Korkuya, baskıya, tehdide boyun eğmeden bildiğin yolda yürümek... Kimi zaman yoldaş sandıklarından, dostlarından ihaneti görmek... İktidar edinince değişenlere şaşırmadan, ısrarla direnmek... Derken bir dava uğruna ömür vermek... Enver Ayseve
Tükendi
Gecenin geç saatlerinde İstanbul'a sis çökmüş, perde gibi. İnsanda perdeyi yırtıp ardına bakma arzusu uyandırıyor. Kentsel dönüşüm mucizelerinden biri olan "Gibi Site"de hummalı bir faaliyet var. Sitedeki ve evlerdeki her şey kameralarla izleniyor, dinleniyor, kayıt altına alınıyor. Ancak izleyenlerin bilmediği şey, kendilerinin de izlendiği... İster "düz" okuyun, ister "çok katmanlı", zevkli bir serüven Yazgıcılar'ın sayfaları arasında gezinmek. Emre Kongar Muhteşem olağan finaline kahkahayı bastığım
Tükendi
Enver Aysever 2007 yılında, Hrant Dink cinayetinden düşünce özgürlüğüne, Cemaat-siyaset ilişkisinden siyasi davalara, cumhurbaşkanlığı seçiminden AB sürecine, Kürt sorunundan sanatçı-aydın duruşuna dek güncel konuları yorumlamış ve "Yaralısın Türkiye" demişti. Aysever Yaralısın Türkiye'nin genişletilmiş yeni baskısında, o günden bugüne yaraların sarılmadığını, aksine çok daha puslu bir havada ve geleceksiz, hasta bir toplumda yaşadığımızı söylüyor ve ekliyor: "Anlayacağınız 'Yaralısın' demek yetmiyor, 'Ağı
Tükendi
Geçer sandıydık, olmadı. "Bu da geçer ya hu!" dedik de olmadı. Esir şehrin insanları için en kötü yazgı, esir olduğunu bilmemek. Yön gösteren tabelalar hep aynı labirentin içinde döndürüyor tekerlekleri. Sınavda beş seçenek var. Hangisini işaretlesen sonuç aynı! Cam kırıkları bol ve yüksek sesle konuştuğun halde sesin çıkmadığı bir günün izi kalmış derimde. Şiir kadar gürültülü vesabah denizi kadar sakin bir ruhla yalvarıyorum tenhalığa: "Ne olur bir nefes ver bana..." Bazen kör, sağır, dilsiz olur ins
Tükendi
İstanbullu bir aşk bizim yaşadığımız Bal renkli gözlü, rüzgârla gelen kız Pardösüm uçurtma olmuş, ayaklarımı yerden keser İlk şiirler söylenmeden içimde büyür keder. Dans eden hayaline bakıyorum penceremde Yıldızlara bulandım, yaralı sözler bu gece Ses vermek için sana çırpınır bir haldeyim Nefesim tükendi artık, aşk için acemiyim. Ayrılık sözleri yakışmaz İstanbullu aşka Seni bana getirdi dizelerle Cemal Süreya Bu mektup o kız okusun diye yazıldı Bu şarkı o kız söylesin diye yapıldı.
Tükendi
Beş Çocuk Oyunu Tiyatro salonlarının giderek boşaldığı günümüzde; çocuk tiyatrosu, hem bir eğitim görevi üstlenmekte hem de yeni izleyiciler yetiştirme sorumluluğu taşımaktadır. Bu görev ve sorumluluğun bilinciyle yazılıp sahneye konmuş olan bu oyunlar, kısa bir süre içinde Türkiyenin dört bir yanında yaklaşık dört yüz bin izleyiciyle buluşarak bir rekora imza atmıştır. Özgün çalışmalardan oluşan bu yapıtı, tiyatroya gönül veren tüm okurlara sunmaktan kıvanç duyuyoruz. Kitapta yer alan çocuk oyunları: Renkl
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 28 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1