Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 6 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Latife, kadın erkek eşitliğini savunmaya başladığında henüz on dört yaşındaydı. Okumaya, yazmaya, şiire, edebiyata, sanata, tarihe ve felsefeye meraklı bir genç kızdı. Alman, İtalyan, Fransız şair ve yazarlarından seçtiği kitaplarla doluydu kütüphanesi. Klasik müziğe ilgisi vardı. Ünlü Avusturyalı şair Rainer Maria Rilke'nin İstanbul'da yaşayan yeğeni piyanist Anna Grosser-Rilke'den özel piyano dersleri aldı. Bir konser piyanisti olacak kadar güzel piyano çalıyordu. Arapça, Farsça, Latince, İngilizce, Frans
Tükendi
Bir eylül sabahı, şafak vaktiyle beraber, Türk hilali, üzgün İzmir'e neşe getirdi. O gün, büyük kurtarıcı ile esaretine nihayet verdiği Türk kızı karşı karşıya oturdular. Sonra büyük misafiri ve onun kıymetli arkadaşlarına izaz ve ikram etmek, onlara temiz ve medeni bir hayat yaşatmak, yorgunluklarını dinlendirmek için çarpan mini mini kalp, birden bütün varlığını kuvvetli bir ateşin sardığını hissetti. Seviyor ve seviliyordu... Fakat, vazifesini; vatanına, kadınlığa, kendi şerefine medyun olduğu vazifeler
"Üç kere ayrılmak isteyen, ikisinde kocasını terk eden bir hanım son seferinde mücevherlerini ve özel eşyalarını alıp gidiyorsa ve alyansını bırakıyorsa, o kocasına üç defa "boş ol" demiş sayılır. Hanımefendi, siz benden üç kere ayrılma talebinde bulundunuz zaten. Ben bu talebinizi yerine getiriyorum..." -Mustafa Kemal- "Hep anlatılan, Atatürk'ün Latife Hanım'ı kovduğudur. Ama Latife Hanım, gönderilen değil giden kadındır." -Mehmet Barlas- "Mustafa Kemal, Latife Hanım ile birbirlerini sevmelerine rağmen b
Atatürk'ün sofra hayatı üzerine şimdiye kadar çok konuşuldu. Bu sofranın manevi gıdası ile filizlenen, beslenen, Atatürk'ün iç dünyasına nüfuz edip, onun ruhi tepkilerini yakından izleyen insanların gözlem, değerlendirme ve anlatımlarının da önüne geçerek, hatta bu sofranın felsefesini ve işlevini anlamadan, olayların geçtiği düne göre değil, bugüne göre eleştirenler, tartışanlar bile oldu, oluyor. Atatürk'ün sofrası gerçekte, Atatürk'ün felsefesini de yansıtan, Türk bağımsızlık ve devrim tarihinin genel bi
Tükendi
Mustafa Kemal'in "Sakarya" atına binip Çankaya sırtlarında dolaşan bu iki güçlü kadın, Türkiye'nin kurtuluş ve kuruluş günlerinde, kadınlar için cesaretin sembolü olmuşlardır. Çankaya Köşkü'nde, Milli Mücadele'de, zafer günlerinde ve Türk devriminin ilk yıllarında unutulmaz izler bırakmışlardır. Fikriye Hanım, Kurtuluş yıllarında cephe gerisinde hizmet almış ve bir kadın nefer gibi karargah hizmetlerinde bulunmuş uysal, fedakar ve örnek bir Türk kadınıdır. "Aşıka maşuk sorulmaz" dercesine, "Gazi Paşa "sini
OĞUZ ATAY'IN YENİ KİTABI GÜNDEMİ DEĞİŞTİRECEK VE YENİ BELGELER IŞIĞINDA TARTIŞMA YARATACAK! Mustafa Kemal, Fikriye Hanım ve Latife Hanım'ı kastederek söylediği, "Beni iki kadın çok sevdi" sözleriyle, onların kendi hayatı için taşıdıkları büyük önemi ve değeri anlatmaya çalışmıştır. Bu derin sevgi her iki kadın için de, sonu büyük acı ile biten bir sevda oldu. Fikriye Hanım, hayatının baharında acı bir ölümle "Gazi Paşa"smdan ayrıldı. Latife Hanım da, boşandıktan sonra "Mukaddes Paşa"sının ölümünü görerek,
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 6 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1