Türk okuyucularının "Günahkar", "Korkulu Bekleyiş", "Sessiz Kiracı" gibi romanlarıyla tanıdığı Petra Hammesfahr sınıfsal farklılıklar, azınlık sorunları, yabancı düşmanlığı ve eğitim gibi sosyal konulara da değindiği bu kitabında yine okuyanların yüreklerine dokunacak bir öyküye imzasını atıyor. Kocasını ve oğlunu trafik kazasında kaybeden Kathi, oğluna çarpan çocuğu ve onun gibi serserileri asalaklar olarak görmektedir. Hem onlara hem de hayata karşı çok öfkelidir. Bir gün markette hırsızlık yapan bir gen

Kocası Dr. Jürgen, kızları Anne ve Rena ile birkaç yıl önce, Jürgen´in doğup büyüdüğü kasabaya yerleşen, daha sonra anne babasını da yanına alan Vera Zardiss´in görünürde mutlu bir yaşamı vardır. Kocasının muayenehanesi iyi iş yapmaktadır; kızları ve anne babası sağlıklıdır. Büyük kızı Anne, aklı başında erkek arkadaşıyla üzgün bir ilişki sürdürürken; at delisi Vena okul dışındaki tüm zamanını yakındaki bir at çiftliğinin ahırında geçirmektedir. On altıncı yaşına bastıktan kısa bir süre sonra, yağmurlu ve

Christian Hochstett genç bir öğretmen adayı olarak, çocukluğunun bir kısmını geçirdiği Kirchfelden Köyü`ne gelir. Köy adeta Birkenfeld Ailesi`nin hakimiyeti altındadır. Ailenin genç kızı Sina, parmağının bir hareketiyle bütün köyü peşine takabilmektedir. Chris de onun çekiciliğine kapılır, genç kıza aşık olur. Ancak Sina`nın ve başta Birkenfeld`ler olmak üzere tüm köylülerin garip davranışları, bir süre sonra Chris`in köyün bir sır sakladığını ve etrafında bir tür oyun oynandığını düşünmesine yol açar. Genç