Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 22 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
"Akıl haznesini bilgiyle donatan, cesur yürek bir Türkmen gerçeği..." Türk tarihinin 1281'den, 1300'lere merdiven dayadığı karanlık yıllarda, yukarılardan, Söğüt'teki durgun pınarın yüzüne bir yıldız vurdu. Göz alıcı parlaklıkta ve dünya tarihine aydınlık bir sayfa açacak kadar gözde bir yıldız. Söğüt toprağında suya vuran o parlak yıldızı söndürmek için kokuşmuş düzenin tek sahibi Bizans ve o sıra geleneksel Türkmen kitabının dışladığı bazı yandaş yerliler, avuç dolusu, kürek yığını toprak attılar üstün
624 yıl ayakta duran Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi, Hocası Şeyh Edebâ-li'nin "İnsanı yaşat ki, Devlet yaşasın" buyruğunu benimsemiş, esas almış ve bu anla-yışla hareket etmiştir. Ecdadımızın üç kıtada adaletle hükümran olmasının temelinde, insana sevgiyle bakan, şefkatle yaklaşan ve merhametle muamele eden bu hassasiyeti müşahade ediyoruz. "Yaşamak ödev, yaşatmak ibadet" anlayışı, sadece Fatih Sultan Mehmed'in parolası olmamış, ondan önceki Osmanlı padişahların-da, Selçuklu sultanlarında ve Müslü
Çanakkale, eşi görülmemiş büyük bir destan... Süngünün bombayla mücadelesi, piyadenin zırhlılarla savaşı... Tüm dünya ordularına karşı imkânsızı gerçekleştiren "Türk Askeri"nin eşsiz kahramanlığı... Onlar, düşman karşısında madden güçsüzdü ama asla çaresizlikten başları öne eğilmedi. İnandılar ve başardılar... Yalnız o günü kurtarmakla kalmadılar, dört yıl sonraki Millî Mücadele'nin de temelini attılar. Gelibolu Yarımadası'na ayak basan işgal ordularının başında İngiliz Generali Hamilton, ülkesini savunan
Tükendi
KUTULAMARE; tıpkı Çanakkale Destanı ve Milli Mücadele Zaferi gibi, hiç unutulmamak üzere, tarihin belleğinde ve dünya kamuoyunun zihninde yer etmiş ama Birinci Dünya Savaşı'ndaki büyük kayıplarımızın gölgesinde kalarak bizden bir süre gizlenmiş ibret dolu, güzide bir kahramanlık öyküsüdür! 1916 yılında İngiltere İmparatorluğu'nu kahrından yasa boğup müttefikimiz olan Almanya ve Avusturya'da bile coşkuyla kutlanan bu zaferi o günün koşullarında doyasıya dillendiremediğimiz gibi, maalesef yakın zamana dek o m
Batmış bir imparatorluğu bin bir zahmetle ve tek başına 33 yıl omuzunda taşıyan, öldüğü gün tabutunun peşi sıra, "Bize ekmeği on paraya yediren adam!" diye, halkının sitayişle övdüğü bir liderdi Abdülhamid. Fakat ABD ile 1947 yılında yapılan ‘Fulbright Anlaşması' sonucu, Milli Eğitimimiz ve kültür hayatımızı, tümüyle Emperyalizmin emrine teslim ettiğimizden itibaren onun adı okul kitaplarımızda "Kızıl Sultan" olarak anılmaya başlandı. Ancak toplumsal huzurun namusunu, kendini halkın fikir işçisi gören, "kiş
Yüce Yaratan, insanı yarattıklarının en mükemmeli olarak vasıflandırmış olup HAYATI, geçici ve esrarengiz bir oyun, hem de; içinde "Seçme Hürriyeti" bulunan sonu belli bir bekleme süresi olarak tanzim buyurmuş. Yani; "Sen insansın, insan gibi yaşa!" denmiş bize! Etrafına bak, Sevinçler bir dağ bu hayatta, hüzünler derin kuyu. Sen, inen bir kayık, çıkan bir kayık, Şaşkınsın burada! Oysa bir kova olabilse insan; Önce İMAN ahdiyle doldursa içini ve "DUA, yaşa¬manın gıdası!" diye haykırsa. Sonrası kolay; "Aş
Dediler ki; Ey Züleyha tez söyle, bu kimdir? Bir Saba rüzgârı ya da bir meltem! O sustu, bilenler dedi; Evet bildik! Sence bir aşk fırtınası O; Şarkısını söyler denizler, dersini anlatır SURESİ. Alabilsek ele, durabilsek önünde biz, O Yusuf'tur! Belli ki; Sonsuz sevgi ve çılgın bir aşkın mihrabıydı YUSUF; Babası yürekten sevdi, kuyuya attılar. Züleyha ona aşık oldu, hapse koydular. O sadece RABBİ'Nİ sevmişti, İşte o gerçek AŞK; Saltanat tahtını ayaklarının altına serip dünyanın en seçkin Devlet Adamı yaptı
Dün, bugün ve gelecekte; her kılık ve her konumdaki bazı "Müslüman" geçinenlerin veya İslâm toplumunda yaşadığı halde İslâm'dan bihaber olanların eylemlerine, işledikleri günaha bakıp da; hiç ama hiç kimsenin, sadece adı Müslüman olanlar yüzünden doğrudan İSLÂM'I yargılama hakkı yoktur! Çünkü İSLÂM; Bilmeyenlerin zannettiği ve de peşin hükümlü din karşıtlarının iddia ettiği gibi; "insanların hayatını zehir eden ve kişilerin yaşamsallığını cendereye sokan bir din değildir. O; Allah'ın insanl
Tükendi
Bu topraklarda güller kırmızı açar PAŞAM! Elinizdeki romana ad olan bu söz; sömürge düzeninin ordularına ve kendini yönetenlerin duyarsızlığına İSYAN eden Anadolu halkının; Milli Mücadele için açtığı BAYRAK cümlesidir. Bu eser, ülkenin can damarını oluşturan KUVAYI MİLLİYE' nin ilk ocağını aydınlatan fener, Milli Mücadele'ye gebe bir kutlu doğumun yadsınamaz öyküsüdür. Türk milleti, tarihten silinmek amacıyla 1919'da insanlık düşmanı Emperyalizmin en vahşi istilasına uğramıştı. Bütün yoksull
Tükendi
Hızla yayılan İslam'ın önünü kesmek isteyen düşmanların Hz. Peygamber'e ve Müslümanlara kurduğu tuzaklarla, fesat dolu fitnelerin art arda geldiği bir dönemde Allah ve Peygamber sevdalısı bir genç adam da kendini bu fitne dolu büyük iftiralardan birinin içinde bulur. İslam'a karşı kurulan en büyük tuzaklardan biri olan ve İslam Tarihi'ne ?İFK Olayı" adıyla geçen bu zor günlerin sonunda genç cengâver, Allah'ın vahyettiği Nur Suresi'nin ayetleriyle aklanır, suçsuz olduğu ortaya çıkar. Hazreti Peygamber'in ve
Tükendi
Yüce Yaratan; "Geçici bir oyun ve eğlentiden ibaret olan" bu sınavlı dünyanın "yüceltilmiş" yolcusuna; "Samimi kullarıma katıl... VE cennetime gir!.." diye, daha ezeldeyken harika bir armağan sunmuş! * Allah'ın, bu ayetle (Fecr- 29,30) ifade buyurduğu samimiyet; Etrafımızı kuşatan alemlere gönül gözüyle bakıp, hünerlerle dolu CAN'I görmek ve bu imtihan dünyasında O'nun kurallarına uygun yaşamaktır.
Bilmeyenlerin zannettiği ve peşin hükümlü din karşıtlarının iddia ettiği gibi İslâm; insanların hayatını zehir eden ve kişinin yaşamsallığını cendereye sokan bir sistem değildir. O; Allah'ın insanlara verdiği en güzel duygu olan sevgi özgürlüğünü yaşatan bir ahlak sistemidir. İslam'ın en önemli bildirisi; varlık paylaşımı, adalet, zulümden uzak durmak, insan haklarına saygı ve Yunus Emre'nin söylemiyle yaratılanı Yaratandan ötürü hoş görmektir. * ?TÜRKLÜK" konusuna gelince; Türklük, bir ırkçılık sloganı değ
Tükendi
Çanakkale, eşi görülmemiş büyük bir destan; Süngünün bombayla mücadelesi, piyadenin zırhlılarla savaşı Tüm dünya ordularına karşı imkânsızı gerçekleştiren "Türk Askeri"nin eşsiz kahramanlığı Onlar, düşman karşısında madden güçsüzdü; ama asla çaresizlikten başları öne eğilmedi. İnandılar ve başardılar Yalnız o günü kurtarmakla kalmadılar, dört yıl sonraki Millî Mücadele´nin de, temelini attılar. Gelibolu Yarımadası´na ayak basan işgal ordularının başında, İngiliz Generali Hamilton, ülkesini savunan Türk Or
Tükendi
Hakkında çok konuşulan Yavuz Sultan Selim için en uygun sözü; 10 yaşına kadar yanında büyüdüğü dedesi Fatih Sultan Mehmet söyleyip; Benden sonra tahta kim oturur bilmem de, bu Efe Türkün yönetiminde, Devlet-i Aliyye en az üç misli büyüyüp dev bir imparatorluk olur! keşfinde bulunmuştu. Sultan Yavuz, Mısır fethinde kendine hediye edilen dünya haritasını avucunun içine alıp, Bu bize bile az! diyerek, dedesini doğruladı. Büyük cengâverin ibretlik hayatı, tüm yaşanmışlıklarıyla ve gözlerden kaçan tüm gizemiyle
Fatih 1453; Yeni Çağın en muhteşem hükümdarını,cengaverliği, iktidar felsefesi ve sanat adamlığı açısından her yönüyle tanımak isteyenleri, gerçekçi bilgiler ışığında; heyecanlı ve akıcı bir üslupla, beş yüz yıl öncesine götürüyor. Devrinin tarihçileri tarafından Asrın Güneşidiye nitelenen Fatih Sultan Mehmet, düşünce, fikir ve hayata dair bir çok yaşanmışı AVNÎ takma adıyla dile getirmişti. Elinizdeki eserin; yazımı sırasında Avnînin sesine çokça kulak verildiğinden, FATİH KENDİNİ ANLATIYOR dense yeridir
Ebu Zer için, İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (sav); Göğün altında ve yerin üzerinde Ebu Zerden daha doğru konuşan bir kimse yoktur! diyor. Bugün; İnsanca ve hakça bir yaşam arayan tüm insanların, İslâmın ruhunu ve Kuranın hakikatlerini yeniden öğrenmek isteyen tüm müslümanların, Tasavvuf felsefesine ilgi duyan hak aşıklarının, Kısacası hepimizin; onun özgür ve özgün fikirlerine şiddetle ihtiyacımız var. Yol aydınlığımız için en doğru yoldaş; İşte Ebu Zer!
Tükendi
Bu çağın en kolay ve masrafsız savaşı; TOPLUM BİLİNCİNİ bozup, onu özünden yoksun bırakmak ve mümkün olursa MAZİ ile bağını koparmaktır. Türkiye; maalesef bu elim savaşın tam içinde! Bazı şovmen ve çoğunlukla da art niyetliler tarafından TÜRK tarihi, baştan sona tahrif edilerek halkımıza göz göre göre YANLIŞ sunuluyor. TÜRK DİLİ ise; anonslu ve DIŞ korunaklı kısır kalemlerin elinde perişanlığı oynamakta. İŞTE; Elinizdeki bu eserle TÜRK tarihinin altın sayfalarından bazı bölümlerini TÜRK dilinin olanca
Tükendi
Arkadaşına yaşamanın amacını anlatmaya çalışan can dostu; -Seveceksin arkadaşım, dedi. Önce sevgiyi seveceksin. . . Kalbini Kapamak yok dışarı, onlara aldırmadan sevmeye devam edeceksin. Çünkü; yaşamın tek vazgeçilmezidir sevgi. Ve bir gönül insanı söyle diyor; Aç açabildiğin kadar sineni; ummanlar gibi olsun! İnançla geril ve insana sevgi duy: kalmasın alâka duymadığın ve el uzatmadığın bir mahzun gönül. Bazılarına göre, Mevlâyı sevmenin yolu Leylanın yanından geçiyor. Zira hayatın rengi; AŞK ve DUAda!
Dünya emperyalizminin vahşi oyuncularını tam 33 yıl siyaset masasında kukla misali gayet maharetle oynattı. Sultan Abdülhamid. O günlerde bileğini büküp, emelleri için kullanamayan iç ve dış muhalefet, "Kızıl Sultan" diye yaftalamıştı. Uzunca bir zaman biz de inandık bu yalana! Ancak "keser döndü sap döndü" hesabı; belgeler ortaya çıkınca uyandık Ve şimdi; İçimizdekiler, Yalnız Hünkâr 2. Abdülhamid'e "Ulu Hakan" diye iltifat edip hatta ona Velilik mertebesini münasip görürken, yabancılar; İngiliz Kraliçesi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 22 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1