Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 7 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Sohrab Sepehri renklerin insanıdır. En çok da mavinin. Rengi ışığın acısı olarak tanımlayan Goethe’nin sözü, onun fırçasından tuvale geçer. Onun şiirleri bir tablonun renkleriyle doludur. Resimleri de şiirin imgelerinden beslenmiştir. Yayınevimiz Sohrab Sepehri’nin Yalnızlığımın Çinisi isimiyle yayımladığı şiir kitabından sonra, onun düz yazılarıyla da başka bir Sohrab’ı okurlarla tanıştırmaktadır. Haşim Hüsrevşahi’nin uzun emekler sonucu Türkçeye kazandırdığı Mavi Ses, Sohrab’ın ruhuna ve yalnızlığına
Sohrâb Sepehrî (1928-1980) İranlı şair ve ressam Sohrâb Sepehrî, modern İran şiirinin dünya dillerine en çok aktarılmış şairlerindendir. Sepehrî'nin çok sayıda çağdaş sanatçı tarafından çeşitli sanatsal biçimler altında yeniden üretilmiş olan şiiri, coşkuyla bağlı olduğu ve yaşamının önemli bölümünü geçirdiği topraklardan beslenir. Işık ve karanlık, varlık ve yokluk, renk ve renksizlik, yalnızlık ve çokluk, hareketsizlik ve devinim gibi temalar Sepehrî'nin şiirinde benzersiz bir lirizmle işlenmiştir. Sekiz
Tükendi
İran'ın çağdaş şairlerinden Sohrab Sepehri, 7 Ekim 1928 tarihinde Kaşan'da doğdu. Eğitim Enstitüsünü tamamladıktan sonra bir süre öğretmenlik yaptı. Resim yapmayı hattat ve ressam olan babasından öğrenen Sohrab, daha sona Güzel Sanatlar Fakültesi resim Bölümünde eğitim gördü. Dönemindeki birçok yenilikçi şair gibi kendisi de Nima ve Tevelleli'den etkilenerek dörtlük ve Nima tarzı kalıplarla şiir söylemeye başladı. Ancak bir yandan Doğu sanatı, mitolojisi, dinler ve irfan, öte yandan ise Batı sanatı ve şiiri
Kederin Doğusu & Suyun Ayak Sesi'nde gökyüzünden, yurdundan, bitkilerden, şehirlerden, insanlardan, kuşlardan, çiçeklerden, acılardan, kederden, sevinçten, bilgelikten, aşktan, inançtan, yoksunluktan, yaşamdan, ölümden şiir devşiren bir şairin sesi duyulur. İran'dan taşarak yakın komşulardan uzak kıtalara dek yayılan bir şiirin sesidir bu. Ne sen görüyorsun ne de dağ. Bu bağın meyvesi: Keder, keder... Dökülsün gam, susamış bir testisin sen. Düşsün çiçek, kokusun sen. Bu şevk sarmaşığı, sula onu, gider susuz
"1940 senesinin onuncu gününde büyük amcamın motosikletini çaldık ve bir müddet bindik. Meyve hırsızlığını çok erken öğrenmiştik. İnsanların bahçelerinin duvarına tırmanırdık ve incir ile nar çalardık. Ne keyifliydi. Geceleri, Safiabad Çölü'nde göğsümüzün üzerinde sürüne sürüne karpuz ve salatalık tarlalarına kadar giderdik. Karanlık ve acıyı bağrımıza basardık. İyi bir alıştırmaydı. Hâlâ ne zaman elimi bir meyveye yaklaştırsam, o tanıdık acıyı hissederim. Evimiz çöle komşuydu. Bütün rüyalarımda çöle yer v
Tükendi
bana gelirseniz şayet hiçistanın ardındayım! hiçistanın ardında bir yer var hiçistanın ardında havanın damarları toprağın en uzak yığınında açan çiçeklerden haber getiren habercilerle doludur. kumlar üzerinde, şakayık miracı tepelerine yol alan zarif atlıların toynaklarının izi var. hiçistanın ardında istek şemsiyesi açıktır susamışlık meltemi bir yaprağın dibine koşsun diye yağmurun çanları çalınır insan burada yalnızdır ve bu yalnızlıkta bir karaağacın gölgesi sonsuza dek akmakta. bana gelirseniz şaye
Tükendi
İran'ın çağdaş şairlerinden Sohrâb Sepehrî, dönemindeki birçok yenilikçi şair gibi kendisi de Nima ve Tevel-lelî'den etkilenerek dörtlük ve Nima tarzı kalıplarla şiir söylemeye başladı. Ancak bir yandan Doğu sanatı, mitolojisi, dinler ve irfan; öte yandan ise Batı sanatı ve şiirine olan ilgisi ve derin bilgisi, onu yeni ufuklara sürükledi. Özellikle İran'da sürrealist şiirin kurucusu sayılan Hûşeng İranî (1925-1973)'nin şiirlerinden etkilenerek dil ve düşünce bağımsızlığı yönünden çağdaşlarından ayrıldı. «M
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 7 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1