"Bu toprağın nöbetindeyiz...
Biz doğduğumuz günden beri nöbetteyiz.
Bugünler için varız.
Bir an düşün, Anadolu topraklarının tamamı sabahın 5'inde bombalanıyor. Karadeniz yaylaları yok, Toroslar yok, Konya yok... Böyle bir kâbus olur mu?
O sabahın 8'inde, 9'unda, Akıncı Üssü ele geçirildiğinde o dağların, ovaların hepsini öpmek istedim. O, sokağa çıkmış insanların hepsini öpmek istiyorum. Hepsine sarılmak... Demek ki bir Anadolu varmış!
Bize diyorlardı, ‘Nihat konuşuyorsun, konuşuyorsun da kime konuşuy
Bu toprakların bağımsız ve usta kalemi Nihat Genç, Yurduma Alçakları Uğratma adlı bu kitabında
kendine has üslubuyla memleket meselelerini tartışıyor.
"19 yaşımdan beri kitapçı dükkânlarındayım. Geçen zaman içinde elime kitap almadığım tek bir günüm,
sahafa uğramadığım tek bir haftam, kazandığımın beşte birini kitaplara harcamadığım tek bir ayım olmadı. Bilgi birikimim, yazdığım yazıların içindedir... Bu ülkede ismini ezberden bildiğiniz yazarlardan daha çok sevildim. İlk kitabımla tanışanlar, artık kitapla
İslamcı Erol Nasıl Çıldırdı? tüm dünyanın merak ettiği, hepimizi düşündüren büyük soruya cevap veriyor: Nasıl oldu da "Sade Müslümanlık" yıkıcı bir ideolojiye dönüştü?
Nihat Genç, olağanüstü bir anlatımla, felsefi, psikolojik, siyasi, sosyolojik tespitler eşliğinde gerçekleri önümüze seriyor. Roman, bir kişinin, zihniyetin ve toplumun dönüşümünü arka planıyla birlikte anlatıyor. Cemaat içinde yalnızlık çeken Erol, insan sarrafı Aysun, kibirli ve riyakar Bahri Abi, avanesi Osman, cilveli medya maymunu Nur,
Nihat Genç'in gölgede kalmış en iyi hikayeleri bir arada: Tek Tabanca! Tam bir edebi hazine! Yalnızların, yoksulların, ezilenlerin başrolde olduğu şoke edici hikayeler! Tek Tabanca, edebiyatın baş döndüren özel efektleriyle dolu! Gerilim, kahkaha, en acı gerçekler, rengarenk düşler, aşk, macera, bilgelik ve sürprizler art arda şimşek gibi çakıyor! Bu hikayeler sayfalardan taşarak kana karışıyor! Nihat Genç; bir garson çocuğu, bir küçük kızı, köy doktorunu, teyzeyi, dilenciyi, eşcinseli, üniversiteliyi öyle
Gezi Parkında ağaçlar kesilmesin, AVM yapılmasın diyen bir avuç genç yola çıktı, bugun Gezi Parkı butun AVMlere karşı bir hal aldı. Gezi Parkı hızla, hesabı sorulmayan Roboski oldu, Gezi Parkı Reyhanlı oldu, Gezi Parkı butun yasakçılara, yasaklara karşı oldu. Gezi Parkı dunyanın butun yok olan ağaçları oldu.
Gezi Parkı başka bir şey oluyor.
Gezi Parkı polisin attığı butun gaz bombalarına, iktidarın, belediyelerin ben yaptım oldu, dediğim dedik talimatlarına topyekûn nihai bir karşı koyma. Gezi Parkı elma ol
Şu, butun hayata kuvvet veren. Tum ormanı kucaklayan, şu arkası karanlık ağaçların yanına, usulca girebilsem. Şu zırva dunyadan kurtulup, karanlıklara gömulu köyun ardındaki ormanların içine... Kuşlar geliyor, o dunyanın en guzel ağbisi, işte bak okuttu seni, öğretti sana, soylu bir mesleğin oldu, sakın ağlama! Başka bir serinliği var ağaçların, çiğ damlaları başka, kurumuş kuş tuyleri başka, yabancısı olmadığım bir yer. Geniş bir duzluk saklıyor içinde. Orada simsiyah gözlu yorgun atlar olmalı, çok çalışmı
İnanılır gibi değil, inat etti, kalabalığın tanıdığı tek bir şarkı çalmadı. Tek bir neşeli parça da çalmadı.
Oysa muşteri toplayabilmek için pekâlâ gunun
modası şarkılar çalmalıydı. Artık kırılacak,
çıtırdayacak izlenimi veren, kurumuş ve tozlanmış kemanının kokusu, yuvarlak köşeleri, yıllarca kitap arasında saklanmış, yaprakları yapışmış bir çiçek
gibi. Bazen, nesli tukenmiş şık mantolu, yaşlı,
ruj surmuş ihtiyar kadınlar önunde durur,
hıçkırarak ağlardı. Kendisi ağlamaz. O soğuk, paslı demir gibi yaşlı yu
Amerikalının, siyah insanların bir ruhu olduğuna inanması iki yüz sene sürdü. Batı uygarlığı tarihi aynı zamanda istila tarihidir. Üç yüz yıl madenleri çaldılar, son elli yıldır, alışveriş merkezleri kurup ülkeleri soymanın adına ekonomi, küreselleşme diyorlar. Ekonominin bize öğrettiği tek gerçek, terbiyesiz, ahlaksız insanların da kahraman olabileceği..
Bu kadar kahpece, iğrenç bir yayın politikası, sivil kurumları, gazeteci derneklerini, devleti rahatsız etmedi. Ayrıca, Amerikan bayrağını şanla-şerefle-g
Bu iktidarın en gaddar günlerinde hiç kimseden korkmadan, çekinmeden cumhuriyet için yollara düşmüş bu kalabalıklara çok şey borçluyuz, çok şey...
Cumhuriyet Bayramı kutlaması için yola çıkanlar...
Hem iktidara hem Amerikaya hem de yedi düvele hesaplarının çok yanlış olduğunu taşa, sopaya, çirkinliğe, hukuk dışılığa asla musaade etmeden neşeli marşları ve sloganlarıyla bir daha gösterdiler.
Cumhuriyet bu meydanlardaki yüz binleri arkasında bulduğu müddetçe, hiçbirimiz için havada
karada ölüm yok.
NİHAT GEN
Önümden geçen bir tabutun ismini okuyorum: Nihada yazıyor... Tamam, yoruldun ama Nihat, diyorum, bak, senin ismin, hadi yeniden gir koridora, uzan üstüne, Nihada yazan tabuta diyor, yeniden koşuyorum koridora!..Nihadanın tabutu geliyor, taşımakla kalmıyor, okşuyor, dokunuyorum..
Kimdir Nihada!..
Nihat Genç adımı Nihada olarak değiştirmek istiyorum. Boşnak bir arkadaş buluyorum. Bundan sonra adım Nihat Genç değil, Nihada Genç diyorum. Mezarın başında tebessüm ediyor, Ağbi, Nihada burada kızlara verilen ad..
Üçüncü Selim;
İngiltere ve Rusya'nın Türkiye'ye savaş ilan edip aralarında bölüşmesinden çok korkuyor. Fransız sefiri çok üzülen Üçüncü Selim'e "'sizin Rusya ve İngiltere'den daha büyük üç düşmanınız var, onlara üzülün", demiş.
III. Selim:
" Denizlerin kraliçesinden (İngiltere) ve Şimal'in arslanından (Rusya) daha büyük düşman ne olabilir?" Der.
Fransız elçi:
"O üç düşman, İnşallah, Maşallah, Bakalım."
İçindekiler;
Bush'un B.kunda Müslüman Çocukları
Satılan Mal Geri Alınmaz
Ha Ha Ha Hain Gaddar
Asker Kukla Olmayı Redetti
Ağaçlar Kaçıyor
Halamın Torununu da Tutukladılar
Hoşgeldin Bedevi
Taraf Gazetesi'nin Şakacı Çocukları Daha Çok Karpuz Kesecek
Dövüş Ustası Tayyip Erdoğan
Ey Gaziler Gazanız Mübarek Olsun
Fiziki Gerçeklik Gitti Yeni Dünya Lideri Geldi
Bir Hayalet Ağrı Olarak Dış Politikada Osmancılık
Jobs Öldü Bir Diş Isırılmış Elma Ölmeyecek
Sen Çok Yaşa Fenerbahçe
Böyle mi Esecekti Son G
Bu insanların başında kubbe yok. Allah ile aralarına birileri girmiş. Bir duvar çekmiş, on¬ları labirentlere almışlar. Tabiatın ırzına geçilirken, nükleer bombalar dünyamıza tehdit oluştururken, nerede bilim adamları, aydınlar? Eskiden belediyelerde kadrolu fareler vardı. Rögarlar sıkıştığında bu kemirici fareleri kanalların içini kemire kemire açsınlar diye atarlardı oraya. Rögar fareleriydi bunlar. Şimdi aydınlarımız. AKP hükümetinin başına bir sıkıntı geldiği zaman köşelerden rögar-lara atılan fareler gi
Psikoz' denilen bir hastalık, balığı ağzına saplanmış olta gibi insan beynine saplanmış ve bu saplanan şey o insanın merkez üssü haline gelmiş. Anlamadınız mı, halk arasında 'psikopat' derler, şu Falkonetti'yi hatırlayın, dünya değişse hayatları değişmez, imkanlar-durumlar-olaylar değişse Falkonetti'nin 'kötücül saldırgan intikam' duygusu değişmez, hani 'musallat' oldu gitmiyor derler, psikoz aynen böyle bir şeydir, önlem alınmazsa musalla taşına kadar musallat olur başınıza.İnsanlık için en acıklı durumdur
Nihat Genç adımı Nihada olarak değiştirmek istiyorum. Boşnak bir arkadaş buluyorum. Bundan sonra adım Nihat Genç değil, Nihada Genç diyorum. Mezarın başında tebessüm ediyor. Ağbi, Nihada burada kızlara verilen ad Küçük bir şaşkınlık yaşıyorum ama vazgeçmiyorum, olsun, adımı Nihada koyacağım, bu küçük kızın adını alacağım. Nihada´nın tabutunu takip ediyorum, önündeki yazıya bakıyorum, yedi yaşında.Tabutu nasıl hafif, sanki içinde kuştüyü var, sanki tabut bomboş, sanki Nihada´nın cesedini bulamamış bir eli bi
Bugün, çaresizlik süreci de sonuna yaklaşmıştır, yeni çağımızın adı, çaresizliği seyretmek, ya da birebir kendi başını kurtarma, olup bitenlerden kendini sorumlu tutmama çağı. İşte hepimiz gaspı, terörü, cinayetleri, yoksulları, hastaları, çaresizleri seyretmeye başladık.
Dünya edebiyatında ahlaka önem vermemiş bir yazar gösterin, yok. Ben göstereyim: İşte bahsi geçen Türk yazarları. Türkler neden ucuzunu arar? Türkler neden kısa yoldan denemek ister? Türkler neden sosyal ahlak a, kişiliğe önem vermez? Türkler neden gerçek e, gerçekler e saygı duymaz.
Bu insanların başında kubbe yok. Allah ile aralarına birileri girmiş. Bir duvar çekmiş, onları labirentlere almışlar. Tabiatın ırzına geçilirken, nükleer bombalar dünyamıza tehdit oluştururken, nerede bilim adamları, aydınlar?
Eskiden belediyelerde kadrolu fareler vardı. Rögarlar sıkıştığında bu kemirici fareleri kanalların içini kemire kemire açsınlar diye atarlardı oraya. Rögar fareleriydi bunlar. Şimdi aydınlarımız, AKP hükümetinin başına bir sıkıntı geldiği zaman köşelerden rögarlara atılan fareler g
Toplam 20 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.