Bir çöl rüzgârı ömrümüz! Akıp giden bir ırmak. Giden günün, gelecek yarından bir farkı yok benim için! Yaratıcı yeteneğini dökmek için rubai kalıbını seçen Ömer Hayyâm, İran edebiyatının büyük şairleri arasında özgün bir yerde durur. O, bir hıçkırığın boğduğu gülümsemeyi gizleyen bir umutsuzdur. Bu çileli ve mutsuz dinginlik onu kolayca ve yarasız sarmadı. Tüm yaşamı boyunca hakikati aradı. Yoz ve hoşgörüsüz çağdaşlarının yargılarını önemsemeden açıklamaya cesaret etti.
İnsanı saran ve sarsan o gücü, sözün büyüsünü kuşanan ilk ozan ne Homeros'tu ne de son ozan Nâzım...
Ancak bu coğrafyada ve dünyada ‘dilde destan' olan iki büyük ozandı onlar, yurttaşlarımız bizim...
Homeros, tanrıların demirden yüreğine, insanın toprak yüreğiyle seslenen Hektor'un acısını bugüne, yarınlara taşırken; Nâzım, ballı incirleri hep beraber yiyebilmek uğruna, yapraksız bir incir ağacının dalında sallanan şeyhinin, Bedreddin'in özlemini ulaştırdı bize, ulaştıracak bizden sonrakilere...
Kenan Sa
Şair ve felsefeci Kenan Sarıalioğlu, kendi yazılarını da barındıran Spinoza: Bir İspinozun Sevgi Çağrısı eseriyle, Spinoza'nın temel eserleri, Anlama Yetisinin İyileştirimi Üzerine, Ethika, Teolojik-Politik İnceleme, Kısa İnceleme ve Mektuplar'dan seçkileri; André Cresson'un Spinoza'nın yaşamı, yapıtları ve felsefesi hakkında girişi; Nermi Uygur, Hüsameddin Erdem ve Şener Aksu'nun analizleri ile Spinoza felsefesini ve temel kavramlarını okuyucuya sunmaktadır.
Spinoza felsefesinde düşünsel aşk, Tevfik Fikre
‘Her şey'i ‘hiç bir şey' olarak algılayan çağımızın bu ‘uykusuz' adamı, ‘ölümün, içinde geviş getirip hayatı sindirdiğini' hissederek yaşadı. Hayatı da umursadı, ölümü de...
En iyisinin, hiç kimsenin elinde olmayan ‘hiç doğmamak' olduğunu düşünüyor ve aptal bir gülümsemeye takılıp kalacağını da bile bile varoluşuna bir anlam arıyordu.
Uzun gezilerinin birinde, Normandiya kırlarında rastladığı bir cenaze töreninde ayaküstü sohbet ettiği bir köylü, ona hayatın da her şeyin de anlamını iki sözcükle anlatıver
Kenan Sarıalioğlu tarafından kaleme alınan Prevet'in çok yönlü sanatsal kişiliğini gözler önüne seren kaynak bir kitap. Sarıalioğlu bu titiz çalışmasında, Prevet'in yazdığı şarkı sözlerinden hikâyelere, yaptığı kolajlara, senaristliği ve yönetmenliğine kadar her eserine değinir ve ortaya kısa ama güçlü bir metin çıkar.
Kadının yanağında
Önce birkaç damla
Ve ansızın
Gül döken bir sağanak
Kenan Sarıalioğlu, 1946'da Trabzon-Of'ta doğdu. Kimya Mühendisliği önlisans eğitiminden sonra İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nü ?Materyalizm ve Ahlak" teziyle bitirdi. İlk şiiri Yeditepe dergisinde yayımlandı (1972). Şiir, deneme ve çevirileri; Kıyı, Dergâh, Yeni Biçem, Nar, Güldiken, Edebiyat ve Eleştiri, E, Adam Sanat, Ada, İnsancıl, Uç, Agora, Kaşgar, Sincan İstasyonu, Sözcükler, Papirüs ve Cumhuriyet gibi dergi ve gazetelerde y
İNSAN ÖZGÜR OLMAYA MAHKÛMDUR!
İnsanı ne kurtarır? sorusuna Sartreın yanıtı şudur: Hiçbir şey. Hiçbir şeyde kurtuluş yoktur. Kurtuluş düşüncesi bir mutlak düşüncesini gerektirir. Kırk yıl nevrozla yaşadım. Mutlak çekip gitti, bıraktı yakamı. Geriye, yapılacak sayısız işler kaldı.
Ona göre ahlâk gibi, edebiyatın da evrensel olmaya ihtiyacı vardı; yazarın milyarlarca aç insanın yanında yer alması gerekiyordu. Bunu yapmayan yazar, seçkinler sınıfının hizmetinde demekti. Oysa insan özgür olmaya mahkûmdu; ç
Okşadım öptüm bebeği
Zamanın söküğünden beliren kimsesiz bir şafak gibi baktım ona.
Olmayan bir yıldızı gördüm ben denen yalnızı!
(!) acı bilgiyi tatmadın henüz, sadece arzu ediyor, yazgının memesinden, kendini emiyorsun (!)
Her aşkın
başlangıcı: Tatlılık, dostluk ve güzellik!
Ardından, sevmeler okşamalar! Ve sonra, yırtık
bir zarf gibi yürekler
Herbiri bir yanda!
Yeryüzünde yüzyıllar boyu okunan ender ozanlardan biri Hayyam.
Bu ölümlü dünya güzelliğinin anlamını sorgulayan şiirleri insanların dilinden düşmüyor.İnsanın temel sorunlarının konu edinildiği rubailer, katı düşünce sistemlerinin egemen olduğu bir dünyada hayatın güzelliklerini öne çıkarmasıyla her dönemde yaygın biçimde okundu.
Onun seçilmiş dörtlüklerini Kenan Sarıa
Nietzsche yaşam filozofudur. Hareket halindeki bedeni, kendini devinime, dansa, müziğe kaptıran bedeni, hastalıkta kendini gösteren ya da dionysos´ça bir güce bürünen bedeni yüceltir. Çağını kemiren, yaşamı yadsıyan ve bedenin seküler (yüzyıllarca süren) aşağılanmasına kapılan nihilizme karşı Nietzsche yeni bir düşünce imgesi önerir: Yaşlı (ve içiboş) putların barsaklarını çınlatan ve hafifliği, jesti, müziği benimseyen bir çekiç felsefesi. Böylece metafiziksel yanılsamalardan kurtulan Nietzsche bir varoluş
Oturduk günbatımına karşı
Ürperiyor masamızda sessizlik
Göğsümüzden damlıyor sevginin teri
Kuşlar geçiyor başımızın üstünden
Hikaye bilindiği gibi değil
Ne topraktaıdır ölü, ne gökyüzünde
Ölü, ikimizin yüzünde
... ve kendi külünü yakıyor acı
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.