"Cinsel fanteziler özgürlüğümüzdür!" Nurten, cinsel fantezilerde yaşadığı özgürlük duygusunun bağımlısı olmuştu. Yatağa attığı erkeklerle tek beden olduğunda yüreğindeki ağırlıktan kurtulup tüy gibi hafifliyor, geçmişte yaşadığı tüm acıları unutuyordu. Yaşam felsefesini, sonuna kadar dağıtmak olarak belirlemişti. Hiçbir şey onu durduramazdı artık. Ruhundaki açlığı gidermek için tüm tensel hazları tadıp, en çılgın erotik maceraların tam ortasına atılmalıydı. Kader çizgileri dünyaca ünlü genelev sokağında k

Bir Kuzgun Yaz" ve "İzansız Mahalle" adlı unutulmaz romanların yazarı Mehmet Ünver'den... Bu koca kentte, küçücük bir çatı odasına sığınmış, yalnız bir kızdı. Sahip olabildiği tek mülkü, bedeniydi ve o bedenin arzularına boyun eğmeyi bir görev olarak kabul ediyordu. Doğduğu topraklarda kol gezen ölümden kaçarken ardına bile bakmamıştı. Uykuları bölündüğünde bedenine sığınıp saatlerce seviştiği erkeğini özlüyordu. Şimdi çıkıp gelse, onunla sevişirken bir haz bulutuna dönüşerek kentin üzerinde uçmaya başlasa

Bu kitabı okurken çokça gülecek, bitirdiğinizdeyse dayanamayıp bir kez daha okuyacaksınız. Güzel günleri anlatıyor bu roman. Bir zamanlar, yaşamın bugünkünden çok farklı bir şekilde sürmüş olduğu yerlere ve hep özlemle andığımız günlere götürüyor bizi. Altmışlı yılların başında, havası, suyu henüz kirlenmemiş, insanları çileden çıkmamış, sokakları milyonlar tarafından çiğnenmemiş bambaşka bir İstanbul'u anlatıyor bize. Boğaziçi'nin en şirin muhitlerinden biri olan Kuzguncuk ve birbirinden ilginç insanları g

Mehmet Ünver bir kez daha mest ediyor okurlarını. "İzansız Mahalle" yılın romanı olmaya aday. Bir solukta okuyacaksınız. "Kaderlerinin çok yakında değişeceğinden habersiz gündelik yaşamlarını sürdürüyorlardı. Yazları, kapı önlerinde komşularla sohbet ediyor, kışlarıysa, kömür sobalarının gürül gürül yandığı evlerine kapanıyorlardı. İstanbul'un ayakta kalabilmiş özgün mahallelerinden biriydi. Pencerelerden Boğaziçi'nde süzülen gemiler görülüyordu. Ve bir mayıs sabahı her şey birdenbire altüst oldu. Sarsıcı

Soluk soluğa okuyacağınız olağanüstü bir aşk romanı: Çocukluk yaşlarından itibaren sürekli dışlanan bir taşra kızının, kendisini kuşatmış olan karanlık dünyadan sıyrılabilmek için verdiği amansız uğraşı okurken, sevginin gücüne bir kez daha tanık oalcaksınız. Tüm ülkeyi karanlığa gömen 12 Mart Cuntasının insanlık dışı işkencileri altında bile tutkusundan hiçbirşey kaybetmeden devam eden bu aşkın öyküsü yüreğinizde iz bırakacak. "Onun kollarında hazzın ve mutluluğun doruğuna ulaşırken yaşadığı coşkuya yenil

1525-1530 yılları arasında Cermanya bölgesinde tarihi gelişmeler yaşanmaktaydı. Bir tarafta köylü sınıfının toprak sahibi derebeylerine Ekmek ve Özgürlük sloganıyla başkaldırısı diğer tarafta ise Katolik ve Protestan kiliselerinin kamplaşması döneme damgasını vururken, sosyal bunalım dini çelişkilerle daha da derinleşerek kendisini hissettiriyordu. Toplumsal iç çatışma ve sıkıntıların yoğun yaşandığı ortamda iki insan tertemiz yaşatmaya çalıştıkları duyguların savaşını veriyorlardı. Onlar ne bir karış topr

Ekrana yansıyan telâşlı görüntüsünün yardımıyla seyredenlere ne denli önemli bir haberi geçtiğini hissettirme amacıyla "Yine Terör!" diyen spiker daha kurduğu ilk cümlede yuvarlak yüzlü, Tatar gözlü Ramın dikkatini çekmeyi başardı. İhtiyarlıktan iyice incelmiş parmaklarıyla kurcalamakta olduğu diz üstü bilgisayarından ayırdığı bakışlarını haber programına kaydırdı. Yarısını olay yerinden video görüntülerin kapladığı ekranın diğer yarısında sıkışıp kalan spiker konuşmasını sürdürdü. "Ancak, bu sefer sağ duy

Samet ve Can, aynı dükkanda çalışan, ayrı dünyalarda yaşayan iki Ankaralı genç. Bir gün karşılarına Ayla´nın çıkmasıyla ikisinin de hayatı bir daha eskisine dönmemek üzere değişiyor. Can, bir bacağı sakat ama yüreği taptaze ve şefkat dolu... Samet ise yakışıklı ama onun da yüreği sakat. Bedensel kusursuzluğun üstünlük sayıldığı bir dünyada Can yüreğini Ayla´ya kaptırınca, karşısına çıkan en büyük engel sakatlığı oluyor. Ayla yüreğini Samet´e kaptırınca ise karşısına çıkan bütün değer yargılarını alt üst ede

Mehmet Ünver´in ilk romanı Bir Kuzgun Yaz´da tanıştığımız kahramanların maceraları, Pus ile devam ediyor. Ve İstanbul, Anadolu ile tanışıyor... Yetmişli yıllar; siyasî çalkantılar, patlak veren öğrenci ve işçi olaylarının yanı sıra 12 Mart darbesini de beraberinde getirmiş, bunun sonucunda ülkede pek çok değer bir anda yok olmaya başlamıştı. İstanbul´un en küçük semtlerinde bile altmışlı yılların huzurlu ortamı kaybolmaya yüz tutmuş, geçmişin güzelim komşuluk ilişkilerinin kopmasıyla insanlar en yakınınd