Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 24 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
İnsanın derinden hissedip yaşaması gereken bir duyguyu, acıyı, kederi, hüznü, sevgiyi mütemadiyen içinde tutup durması ve hiçbir zaman kimseyle paylaşmadan yaşayabilmesi o kadar zor olmalı ki asla aklın alabileceği bir şey değil bu da. Bu, hiç kapanmayan bir yaranın acısının her an bir sancıyla yaşanarak kabuğunun altında tatlı bir kaşıntıyla zonklayıp durması, içe doğru derinleşerek kaybolup gitmesine benzer. Kana karışır, ağılar! Ağılar, ağılar! İçinde mütemadiyen biriken durgun ve üzerini çürümeye yüz tu
Sanat, edebiyat, düşünce ve siyaset alanındaki faaliyetleri, fikriyatı ve eserleri dolayısıyla Namık Kemal'i anlamak Tanzimat'tan bu yana süregelen kültürel ve toplumsal hayatımızı, inişlerini çıkışlarını, doğrularını ve yanlışlarını hakkıyla değerlendirme yolunda önemli bir köşe taşı teşkil ediyor. Editörlüğünü Hüseyin Su'nun yaptığı Bir Roman Kahramanı: Namık Kemal edebiyatçıların ve alanında uzman akademisyenlerin katkılarıyla işte bu amacın peşine düşüyor. Edebiyatçılığından fikir işçiliğine, gazetecili
Hangi şehre, hangi kasabaya gidilirse gidilsin, mutlaka ilk uğranılması gereken yerler, ilk önce ve hiç tereddüt etmeden çalınacak kapılar, oradaki kitabevleri, dergi büroları, kültür ve düşünce evleri ya da "merkez insan"ların kişisel büroları ve evleri olmuştur. Herkesin hem çok iyi bildiği hem de mutlaka en güzel şekilde karşılanıp ağırlanacağından emin olduğu en sağlam adreslerdir bu müstear adreslerin hepsi de. Müstear Adresler, Hüseyin Su'nun kişisel tarihine not düşerken edebiyat dünyamızın yakın geç
onunla aramızdaki bu bağ o günden sonra da hiçbir zaman kopmadı, gittim geldim gittim geldim ona, o da benim dikbaşlılıklarıma hiç aldırmadan konuştu bazen öğüt verdi uyardı azarladı bazen nazını attı ölçtü biçti kesti söktü dikti ve bir gün sessizce göçüp gitti, işte böyle hepsi hepsi bu kadar, o gün bugündür elimden geldiğince o gülü soldurmamaya gayret ederim Kırklar Cemi, girift diliyle ruhlarda barınan ama belki de hiçbir zaman su yüzüne çıkmayacak duygulara sesleniyor. Gömülü acılar, saklı ayrılıklar,
Türk edebiyatının yaşayan en önemli değerlerinden ödüllü öykücü ve denemeci Hüseyin Su'dan büyük usta Nuri Pakdil'le ilgili bir anıt, bir ölümsüz eser... Nuri Pakdil; hiç kuşkusuz yalnız Türk edebiyatının değil, son bir asırlık tarihimizin ve bütün bir Türkiye serencamının göz ardı edilemez figürlerinden bir dava adamı, bir klas duruş efendisi, bir büyük usta. Edebiyat Eylemi ve Nuri Pakdil'de üstat hakkında düzenlenmiş beş ilmi toplantıda tebliğ edilen bildirilerin derlemesini bulacaksınız. Edebiyat Eylemi
Hızlı bir aşınma var, her şey kısa sürede hayatımızdaki anlamını, yerini yitiriyor. Eskidiğini düşündüğümüz, gördüğümüz şeylerin aslında değerinden kaybettiği bir şey yok. Bizim gözümüzde ve gönlümüzde olup bitiyor her şey. Bu durum, modern insanın acı gerçeğidir... *** Aydın, sanatçı, toplumsal her durumda tavır alabilir, almalı da ama bu tavır, sanatçı, aydın, entelektüel tavrı olmalı; göze girme, aferin alma, nimete ulaşma tavrı olmamalı. Hiçbir bir kalem, fırça, kamera, nota, haksız biçimde bir gücün se
Yayınlandığı her kitabıyla öykü evrenini sürekli çeşitlendiren, zenginleştiren Hüseyin Su, Gülşefdeli Yemenide yitip giden güzellikleri, kaybettiğimiz manevî zenginlikleri, kuşaklar arası çatışmayı, her şeyi değiştiren/bozan yeninin birey ve aile üzerindeki yıkıcı etkisini, çocukluğun saf ve temiz duygularını, derinlikli bir psikolojik tahlil ve ustalıklı bir biçim terci- hiyle öyküleştiriyor. Öykülerinde titiz bir dil işçiliği sergileyen Hüseyin Su, sözcüklerin anlam zenginliklerine inerek, ses değerine ön
Entelektüel Öfke!.. Nuri Pakdil'i en iyi ifade ettiğini düşündüğüm bir kavram. Sadece düşüncelerini, inançlarını, siyasal tavrını değil, bana göre kişiliğini de en iyi bu kavram ifade ediyor. Onun için söylenen "tavır adamı" ifadesi tam da budur: Entelektüel Öfke!.. Bu öfke, çoğu zaman aleyhine işlemiştir. Şiddetli bir fırtına gibi eser; çiçeğini, yaprağını, meyvesini döker, dalını kırar, gövdesini sarsar. Yine de muhalif varlığının sınırları bu öfkeyle belirir. Entelektüel Öfke, Nuri Pakdil'in hayatına ya
Tükendi
Özenle yerleştirdiler beni tabuta. Sayısız insandan izler taşıyan bir tahta kokusu... Bir el, soğudukça eğrilip kalan dizime bastırarak düzeltti. Ellerimi yanlarıma uzattılar. Sağa sola çarpmaması için başımın iki tarafını da ceketimle doldurdular. Gömleğimin dışarıda kalan yenini toplayıp içeriye aldıktan sonra tabutun kapağını üstüme kapattılar. Bütün dünya dışarıda kaldı. Usta hikâyeci Hüseyin Su, uzun bir aradan sonra dördüncü öykü kitabı İçkanama'yla okurunun karşısında. Günlük hayatın içerisinde sili
Türk öykücülüğünün aşk öyküleri izleğinde farklı bir duyarlığın yazarıdır Hüseyin Su. Aşkı, mutlak varlık alanına ve varoluş- sal nedenlere bağlı olarak ele alır. Aşkı, sadece insanî ve bedensel bir yaklaşımla düşünmez. Aşkı, aşkın boyutlarıyla birlikte yazar. Bütün boyutlarıyla ve bu bağlam içinde anlatır. Aşk, her ne kadar bu sınırları zorlayan bir insanîlik olsa da Hüseyin Su öykülerinde mutlaka aşkın bağlamıyla birlikte; gelenek, din, kültür, duyarlık alanlarıyla irtibatı kopmadan anlatılır. Aşkın Hâlle
"Ana Üşümesi'nde toplanan hikâyelerin, 'fakirlik' ve 'mevcuttan hoşnutsuzluk ile olması istenen arasında kalma' olmak üzere iki temel mesele etrafında döndüğü söylenebilir. İki bölüme ayrılan kitabın her bir bölümündeki hikâyeler, hemen hemen bu meseleleri ele alan hikâyeler olarak bir araya gelmişlerdir. Bu meseleleri ele alan hikâyelere bakıldığında, her iki meselenin hikâye olarak sunuluşunda ortak noktalar görmek mümkündür. Her iki mesele, belli ortak paydalarda buluşan hikâye yapıla- rında sunulduğunda
Yazarın, soluk aldığı gibi yazması gerektiği öğütlenir. Sözü edilen yalnızca yazının ontolojik bağlamı değil; burada yazma eyleminin doğallığının ve taşıması gereken uyumun da vurgulandığını göz ardı etmemek gerekir. Buna, yazı eyleminin te- melindeki hasbîlik de denebilir. Yazı ve Yazgıdaki yazıların tamamı, bu dikkatlerin, düşünürken ve yazarken nasıl gerçekleş- tirilmesi gerektiği noktasında yoğunlaşmakta. Bu nedenle Silâhlı Sayfalarda düşünce çabasının gerçekleşmesi için sağlıklı bir zihnî yapıya nasıl
Bir kalemin yükünü, kuşkusuz, o kalemi elinde tutan yazarın varoluşu kavrayışı ve bu kavrayışla elde ettiği ufku ve sorumluluk bilinci belirler. Kalemin yükü, aslında yazarın da yüküdür. Hiçbir yazar, inançlarının, dünyayı kavrayışının, siyasal görüşlerinin; esasen de insan oluşunun kendisine yüklediği sorumluluklardan bağımsız olarak istese de yazamaz; yazmaması gerekir. Kalemin Yükü, yazdıkları ve eylemleriyle edebiyatımıza ve düşüncemize yön veren yazarlar ve onların adlarıyla özdeşleşen dergilerini, ver
Hikâye anlatıcısı, kim olursa olsun, hangi tekil ya da çoğul kişi olarak konuşursa konuşsun, metnin içinde veya dışında bulunursa bulunsun, alt ya da üst anlatıcı olsun, bir çamur parçası hâlinde uzatılarak kendisine ruh üflenen Âdem'in, onun eğe kemiğinden yaratılan Havva'nın, onların cennetteki sınavlarının ve insanoğlunun işte böyle başlayan o meşakkatli ve tatlı dünya maceralarının, bu macera süresince düşüşlerinin ve kalkışlarının, şeytanla melek arasında bir sarkaç hâlindeki gelip gidişlerinin, iç dün
Mizaçlarına göre kimileri konuşmayı zor, yazmayı kolay; kimisi de yazmayı zor, konuşmayı kolay bulur. Bu ayrım, yalnızca usta konuşmacı ve usta yazar açısından değildir. Hatip yazmak, yazar da konuşmak zorunda kalabilir. Hatipler yazarın kalemine başvurur; yazarlar hatibin diline başvuramaz: Bu zorluğu başaran yazarlar olsa da eserini topluluk önünde okumayı başaramayanların sayısı az değildir. Bu yüzden söyleşi vermekten kaçan yazar çoktur. Acaba söyleşiyi ilk kez ne zaman ve kim yaptı? Gazetecilikle edebi
Dilimizde aynı türküyle, bir yağmur türküsü ile yürümeye devam ediyoruz. Farkında olsak da olmasak da; unutsak da hatırlasak da hep bir arayış içinde ve bir yitiğimizin ardındayız. Nedir yitirdiğimiz; bir zaman bulduğumuz, yeniden yitirdiğimiz, yeniden bulduğumuz ve bugün yine yitirdiğimiz?.. Bulduğumuzda değerini anlayamadığımız, yitirdiğimizde onsuz edemediğimiz ve âdeta kendimizi de yitirdiğimiz?.. Şaşkınlı­ ğın elinde özgürlüğümüzü de yitirdiğimiz: Özgürlüğümüz, kendimizle kalamayışımız, kendimize ait z
Öykü türünün gelişmesi için gençler arasında Meras Derneği her yıl Şiir ve Öykü Yarışmaları düzenlemektedir. Tükenmez Umut Kaynaa ve Akar Sel Gücü adlı iki şiir ve öykü seçkisi bastırıldı. Bu kitaplardan da anlaşılacağı gibi öykü türü, şiirden çok geridedir. Kendini şimdi deneyen genç öykücülerden Pelageya Filioğlu, Mariya Köse, Nikolay Esir, Viktor Kopuşçu, Alla Büyük, Anjela Mutkoğlu gibi genç yazarlara umudumuzu bağlıyor, Gagauz öyküsünün gelecekte daha güçlü olacağına inanıyoruz.
Özbek edebiyatı hem klasiği hem çağdaşı olan büyük bir edebiyattır. Özbek edebiyatının asırlara damgasını vurmuş Alişir Nevâyî, Mevlana Lutfî, Babür, Hüseyin Baykara, Babarahim Meşrep, Agahî gibi daha ismini burada yazmadığımız onlarca klasiği vardır. Doğu edebiyatı içerisinde mümtaz bir yere sahip olan Özbek edebiyatı 20. yüzyıldan itibaren modern edebî türlerde de kendini göstermiştir. Bu dönemde roman, hikâye türlerinde Abdullah Kadiri, Aybek, Çolpan, Ötkir Haşimov, Adil Yakubov, Pirimkul Kadirov gibi de
1989'da Kırım'da, mahallî Rus gazetelerinin ek şeklinde verdiği ilk Tatarca süreli yayınlar başlar. Bu gazeteler için müstakil bir bina, yazı işleri ve ayrı bir matbaanın kurulması o günkü Kırım hükümetinin maddî imkânlarının yetersizliğinden dolayı böyle bir yol seçilmişti. Ancak birkaç yıl sonra, 1991 yılından itibaren, bu gazeteler hem ayrı ve müstakil birer neşir olarak çıkmaya devam etti, hem de bunların yanında yeni yayınlar da oluşturuldu. 1993 ve sonraki yıllarda her sene yeni gazete ve dergiler kur
Biz, günümüzde edebiyatın esas görevinin 'insan'ı göstermekolduğunu, eserlerde her şeyin insan çevresinde dönmesi gerektiğinidüşünmeye alışmışız. Fakat Türkmen yazarların bu basit hakikatikeşfedinceye kadar birçok menzilden geçmeleri gerekti. Biz "Kitab-ıDede Korkut"ta şahsın bütün hayatının toplumun menfaatine fedaedildiğini görüyoruz. Aşk konulu Türkmen halk hikâyelerininkahramanları da bahtlarına ulaşmak için birçok zorluklara göğüsgermek zorunda kalıyorlar. Bir bakıma bu eserlerde birbirini seveniki kal
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 24 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1