Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 12 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
İslam'ı yeniden-düşünme veya yeniden-inşa etme projesinin yüzleşmeye çalıştığı düşünce birikimi, İslam'ın siyasi bir varlık ve bir imparatorluk olduğu çağ şeklindeki bir galibiyetçi / muzaffer ideoloji üzerine kuruludur. Bu entelektüel mirasa üstünkörü bir bakış, bu imparatorluk ideolojisinin kelama, fıkha, ahlaka nasıl nüfuz ettiğini ve hiyerarşiyi öne süren bir dünya görüşünü benimsediğini gösterecektir. İslam'ın milyonlarca takipçisinin hüsranına hüsran katan şey, bu zaferci akide ve dünya görüşünün, ken
Müslümanların, karşı karşıya kaldıkları zorlukların üstesinden gelebilmeleri için, İslâm’a hükmeden kültürel tasallutlardan arınmaları gerekmektedir. Bunun için de, ilahi alanla beşeri alan arasındaki çizgilerin iyi tespit edilerek, her iki alana, kendi konumlarıyla mütenasip bir değer atfetmemiz icap etmektedir. Böylece kültürel alan, kendi tabiî sınırlarına çekilip, vahyin inşâî gücü yeniden çalışmaya başlayınca, tevhide dayalı İslâm kardeşliğiyle birlikte, Müslümanların gücü de geri gelecektir. Aksi takd
Müslümanlar ve müslüman olmayanlar, Kur´an hakkında birçok eser yazmışlardır. Müslümanlar tarafından yazılan sayısız tefsir, genellikle Kur´an-ı ayet ayet ele alıp açıklamıştır. Bu çalışmaların çoğunun maksatlı görüşleri yansıttığı bir yana, kullandıkları usül gereği evren ve hayat hakkında yeterince tutarlı fikirler verememişlerdir. Halbuki Kur´an´da şüphesiz ki bu konular hakkında etraflı bilgiler vardır. Son zamanlarda gerek müslüman, gerekse müslüman olmayanlar, Kur´an ayetlerini konularına göre düzenle
Müslümanlar körü körüne Batı'ya teslim olmadan ya da, yine gözleri bağlı ona sırt çevirmeden gerekli özgüveni geliştirebilirlerse, en önemli vazifeleri gelecek için rehber edinmek maksadıyla, Kur'an'ı incelemek için sağlam bir yöntem geliştirmek olacaktır. Şu kesinlikle açıktır -ve on sekizinci asrın İhyacılığından beri kavranmış ve gittikçe de daha fazla kavranmaktadır- ki, Müslümanların, hukuk veya kelam alanında ortaya koydukları, mevcut halleriyle onlara bugün için kapsamlı bir rehberlikte bulunamaz. Ta
İnsanın vazifesi, Ahlaki Buyruk'un -Allah'ın insana Emrinin- yönlendirmesi altında tabiatın "nesnel durumu"na müdahale etmek, hem kendisinin tabiata hakim olma imkanlarını hem de ahlaki ve bilgisel idrakinin sonuçlarını bu yüce hedef için kullanmaktır. Bütün evrenin ağırlığı altında ezildiği için, yüklenmekten kaçındığı bu büyük sorumluluk insanın omuzlarına yüklenmiştir. İnsan, melekelerini doğru bir tarzda, gereken ciddiyet ve samimiyet ile kullanırsa, Whitehead'in dediği gibi, "maddenin anlamsızca ve ama
Aslında tamamen dilsiz kişileri entelektüel olarak sınıflandırmanın imkanı şüphelidir. Ama eğitim almış olmak ve düşünme yeteneğine sahip olmak entelektüellik için bir ölçüt ise, bu dilsiz sınıf gerçekten kalabalıktır. Onların 'lgisiz' olduklarını söylemek de doğru olmaz. Onlar zaman zaman gizlice konuştuklarında yüksek derecede bir duyarlılık ve zeka sergilemektedirler; fakat mevcut genel iklimde onlar aydın olma arzularını kaybederler ya da aydın olmanın 'tavsiye edilemez' olduğunu düşünürler. Bazen onlar
Kur'an ne çarşafı, peçeyi ne de haremlik selamlık kurumunu savunur; aksine o, cinsel iffet üzerinde ısrar eder. Tarihsel olarak şu da açıktır ki; Peygamber döneminde çarşaf/peçe diye bir şey yoktu; ne de Müslüman toplumların daha sonraları geliştirdikleri şekliyle bir haremlik selamlık (segragation) vardı. Gerçekten, Kur'an'ın iffet hususunda söyledikleri bunların olmadığına işaret eder. Eğer cinsiyetlerin ayrı tutulması diye bir şey söz konusu olsaydı, erkek ve kadınların birbirlerine iffetle davranmaların
Fazlur Rahman'ın ismi daha çok İslam ve çağdaşlık, İslami yenilenme gibi konularla birlikte anılsa da onun akademik kimliğinin temelini İslam felsefesine dair çalışmalar oluşturmaktadır. Fazlur Rahman'ın doktora çalışmasıyla başlayan bu alana yönelik katkısı hayatının sonuna kadar devam etmiştir. İslam felsefesi çalışmalarının onun üzerindeki etkisi sadece bu alanla ilgili teliflerinde değil aynı zamanda onun İslam ve yenilenme gibi konularda yazdıklarında da görülmektedir. Bu kitap, Fazlur Rahman'ın İsla
Tükendi
Bu kitap; her türlü İslami düşünce için çatı sağlayan dört temel ilkenin, yani Kur'an, Sünnet, İçtihat ve İcma'nın uygulamasını, geçirmiş olduğu tarihi gelişimini ve bu dört temel ilkenin bizzat islami gelişme üzerindeki etkisini göstermeyi amaçlaya bir plan doğrultusunda kaleme alınmıştır. İşte kitabın başlığı burdan gelmektedir. Tarih Boyunca İslami Metodoloji Sorunu.
İslam, "Allah´ın iradesine teslim olma"dır, yani Allah´ın emrine ve Ahlaki Buyruğu, dünyanın fiziki dokusunda uygulamaya azmetmedir. Bu uygulama Allah´a hizmettir; O´na ibadettir. Müslüman, bu hizmeti yerine getirebileceğine, getirmek zorunda olduğuna dair inancını aslayitirmemiştir. O kendi kendini yokladığı şu sıralarda, daha önce asla tasavvur etmediği bir bütünlük içinde bu hizmetin anlamını idrak etmeye çalışmaktadır. Müslüman´ın şu anda doğmakta oaln tasavvurunun derecesi, genişliği, tamlığı ve faaliy
Kur´an´ın kendisinin Allah merkezli olduğu açıkça gö¬rülmektedir. Fakat bu derin Allah bilinci yer yüzünde ahlaka dayalı sosyopolitik bir düzen kurmakla da çok ya kından ve dinamik bir şekilde ilgilidir. Çünkü Kur"an´a gö re Allah´ı unutanlar netice olarak kendilerini de unuturlar (59 Haşr, 19) ve böylece her biri kendine ait olan ve bütünlük arz eden şahsiyetleri parçalanır. Muhammed´i, tefekkür etmek için düzenli inzivaya çekildiği Hira mağarasın¬dan bir daha oraya geri dönmemek üzere, toplum içine çı kar
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 12 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1