Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 18 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Sultan İkinci Mahmud’un küçük oğlu olan ve Pertevniyal Valide Sultan’dan doğan Sultan Abdülaziz, ağabeyi Abdülmecid’in ölümü üzerine 1861 yılının 25 Haziran Salı günü Osmanlı padişahlarının otuz ikincisi olarak tahta çıktı. Küçük yaşlarından itibaren dinî ve fennî ilimleri tahsil eden, ata binmeyi, güreş tutmayı ve zamanının bütün silahlarını en iyi şekilde kullanmayı bilen Sultan Abdülaziz, dünya siyaseti ile yakından alakadar olup Osmanlı donanmasını dünyanın sayılı donanmalarından biri hâline getirdi. Ta
Mustafa Müftüoğlu çok sık kullandığı “Yalan Söyleyen Tarih” tabiri dolayısıyla sıklıkla “Tarih yalan söyler mi?” sorusuna muhatap olur. Bu soruya vermiş olduğu cevap, bu kitabın yazılış amacını ve içeriğini en güzel şekilde ifade etmektedir. “Tarih yalan söyler mi? suali, haklı bir sual! Elbette, mevcut tarih usulüne göre bu şerefli ilmin yal an söylememesi gerekir. Ancak bizde nice zamandan beri, bazı tarihçil erce(!) usule/metoda -maalesef- itibar edilmemiş ve birtakım uydurma vesikalar, dostça meth veya
Mustafa Müftüoğlu, yakın geçmişimizdeki bazı olayların perde arkasını ele aldığı bu kitabı yazma amacını şu sözleri ile ifade etmektedir: Ülkemizde henüz tam, gerçek, mufassal bir “Millî Mücadele Tarihi” yoktur, yazılmamıştır. Millî Mücadele’ye dair yayınlanan bazı araştırmal ar elbette vardır. Ancak bunlar kâfi değildir. Yazılanl arın mühim bir kısmı “resmî görüş” çerçevesindedir. Pek çok gerçeğe parmak basılamamıştır. Yayınlanan bazı tetkikler de kanunî mevzuat dolayısıyla noksan dır; olaylar, yazılabildi
Ahmed Cevdet Paşa, “Tarih ilmi çok lüzumlu ve pek faydalıdır. Tarih; halka geçmiş zamanın olaylarını, okumuşlara da hadiselerin sırlarını öğretir.” der. Doğrudur ancak bu pek doğru ve güzel söze rağmen Osmanlı İmparatorluğu’nun hatta cumhuriyet döneminin pek çok olayı henüz karanlıktadır ve günümüz tarih anlayışı bu söylemden maalesef çok uzaktadır. Karanlıkta kalan bu noktaları aydınlatmak ise tarihçilerimizin görevidir. Mustafa Müftüoğlu bu eserinde; tam bir tarihçi şuuru içinde ve ilmin ışığında “Cumhuri
Yakın tarihimizin önemli olaylarından biri olan 31 Mart Vakası, günümüze kadar devam eden birtakım siyasal, sosyal, dinî ve kültürel politikalara tarihsel kanıt vazifesi görmüştür. Necip Fazıl Kısakürek’in, “Dünyada gelmiş ve geçmiş isyan ve ihtilaller içinde en sefili ve en şen’i bile 31 Mart Vakası derecesinde iğrenç bir tertibe tenezzül etmemiştir. Allah’ın iradesiyle tam otuz üç sene bir ölüyü ensesinden tutup ayakta durdurmuş, İslâm-Türk tamamlığını yabancı ve kozmopolit tesirlere karşı muhafaz
Menemen'deki olay doksan yıldır hep "Resmî Görüş"e uygun neşriyatla ele alınıp vakanın içyüzüne dokunulmadığından karanlıkta kalmış, bu hâliyle de olay daima merak mevzuu olmuştur. Biz bu kitapta olayın evveliyatını, nasıl patlak verdiğini, başta Esad Efendi olmak üzere neden hep Nakşibendi tarikatı mensuplarının gözaltına alındığını, niçin Menemen'in seçildiğini, olaya adı verilen Kubilay'ın tutumunu, basının tavrı ve bu arada o günlerde işbaşında bulunan İsmet İnönü Hükümeti icraatıyla, Serbest Cumhuriye
1944 yılında meydana gelen ve "ırkçılık-turancılık" adı verilen milliyetçilik düşmanı meşhur dava üzerinden yarım asırdan fazla bir zaman geçti. O günden bugüne, zaman zaman meclis kürsüsüne kadar götürülen ve nedenleriyle sonuçları günümüzde hala konuşulan bu meşhur davanın; - Mahiyeti nedir? - Nasıl başlamıştır? - Akla hayale gelmeyen ve ırkçılıkla uzaktan veya yakından alakası olmayan böyle bir durum, bazı hükümet yetkililerince neden zorla meclise intikal ettirilmiştir. Bu memleket evlatlarına o korkunç
Tükendi
Esefle kaydetmek mecburiyetindeyiz ki, bugün tarih adına yazılanların pek azı hariç cümlesinin gerçek tarihle alakası yoktur!... Bu, gerçek tarihle alakası olmayan yayın, tarihi, günlük politikanın oyuncağı haline getirip, ikbal sahiplerinin arzuları istikametinde yazıp söylemeyi adet edinen sözde tarihçelerle yapılmış ve ortaya atılan o yalan laflar yıllar boyu, mektep sıralarından gazete ve dergi sütunlarına kadar her yerde o kadar çok tekrarlanmıştır ki, o yalan lafların gürültüsünden gerçek tarihin sesi
Tükendi
Esefle kaydetmek mecburiyetindeyiz ki, bugün tarih adına yazılanların pek azı hariç cümlesinin gerçek tarihle alakası yoktur!... Bu, gerçek tarihle alakası olmayan yayın, tarihi, günlük politikanın oyuncağı haline getirip, ikbal sahiplerinin arzuları istikametinde yazıp söylemeyi adet edinen sözde tarihçelerle yapılmış ve ortaya atılan o yalan laflar yıllar boyu, mektep sıralarından gazete ve dergi sütunlarına kadar her yerde o kadar çok tekrarlanmıştır ki, o yalan lafların gürültüsünden gerçek tarihin sesi
Tükendi
Esefle kaydetmek mecburiyetindeyiz ki, bugün tarih adına yazılanların pek azı hariç cümlesinin gerçek tarihle alakası yoktur!... Bu, gerçek tarihle alakası olmayan yayın, tarihi, günlük politikanın oyuncağı haline getirip, ikbal sahiplerinin arzuları istikametinde yazıp söylemeyi adet edinen sözde tarihçelerle yapılmış ve ortaya atılan o yalan laflar yıllar boyu, mektep sıralarından gazete ve dergi sütunlarına kadar her yerde o kadar çok tekrarlanmıştır ki, o yalan lafların gürültüsünden gerçek tarihin sesi
Tükendi
Esefle kaydetmek mecburiyetindeyiz ki, bugün tarih adına yazılanların pek azı hariç cümlesinin gerçek tarihle alakası yoktur!... Bu, gerçek tarihle alakası olmayan yayın, tarihi, günlük politikanın oyuncağı haline getirip, ikbal sahiplerinin arzuları istikametinde yazıp söylemeyi adet edinen sözde tarihçelerle yapılmış ve ortaya atılan o yalan laflar yıllar boyu, mektep sıralarından gazete ve dergi sütunlarına kadar her yerde o kadar çok tekrarlanmıştır ki, o yalan lafların gürültüsünden gerçek tarihin sesi
Tükendi
Osmanlı İmparatorluğu'nun hatta Cumhuriyet dönemimizin pek çok olayı karanlıktadır. Öyle ki, maalesef günümüzün Türkiye'sinde tarih anlayışı merhum Ahmet Cevdet Paşa'nın; Tarih ilmi çok gerekli ve faydalıdır. Tarih, topluma geçmişin olaylarını, okumuşlara da bu olayların iç yüzlerini öğretir, söyleminden çok uzaktır. İşte karanlıkta kalan bu noktaları aydınlatmak tarihçilerimizin görevidir. Değerli gazeteci yazar Mustafa Müftüoğlu'da tam bir tarihçi şuuru içinde ve ilmin ışığında bu esrarengiz olaylar üzeri
Tükendi
Her milletin kolay kolay sahip olamayacağı bir medeniyetimiz, kültürümüz ve tarihimiz vardır. Yüzden fazla devlet kuran bu asil millet, insanlık tarihinin en aziz ve yüce değerlerine yaptığı katkılara rağmen şer odakları tarafından yalanlarla, entrikalarla, ezilmeye ve sindirilmeye, yok edilmeye çalışılmıştır. Bunu gerçekleştirmek için de seçilen yol, bizi her zaman ayakta tutan şanlı geçmişimizi ve şeref duyduğumuz tarihimizi karalayarak çarpıtmak ve gençlerimizi doğrulardan uzaklaştırmaktır. Unutulmamalıd
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 18 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1