Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 17 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Modern zamanlarda bilincimize arız olan muhtelif illetler, İslâm'ın ve onun kaynaklarının doğru/sahih biçimde algılanmasını önemli ölçüde engellemektedir. Bu "arıza" durumunun sadece algı seviyesinde kalmayıp, imana ve amelî hayata dolaysız biçimde etki ettiği ise izâhtan varestedir... "Bahsedilen durumun bir "arıza" olarak tesbiti ne kadar doğrudur?" sorusu bu noktada önemlidir. Ancak bu sorunun cevabına burada eğilmektense, onu, makaleler okunduktan sonra okuyucuda oluşacak kanaate havâle etmenin daha d
Tükendi
İslam Dünyası ve Türkiye olarak Din’in anlaşılması noktasında son iki asırdır hep bir arayışın, tereddüdün, şüphenin ve tartışmanın içinde bulunuyoruz. Sürekli tartışıyor, bölünüyor, azalıyoruz. Doğru nerede, kim haklı, ne yapmalıyım?… Bunun adı "kriz”dir ve biz, bizi bu krizin içine kimlerin ittiğini dahi düşünmeden tabir yerindeyse başımızı bir o yana bir bu yana vurup duruyoruz.Bizi içten içe çürüten bu gidişi durdurmak ve dengeyi yakalamak zorundayız. Modern hayat bizi vakum gibi içine çekerken ömür ser
Tükendi
Nüzûl-i İsa (aleyhi’s-selâm) konusunda Sahâbe döneminden itibaren ümmetin üzerinde ittifak ettiği bir kabul, modern zamanlarda Kur’ân ve Sünnet’i ‘yeni ve farklı’ bir okumanın nesnesi kılma faaliyetinin sonucu olarak, yerini ‘yeni ve farklı’ bir değerlendirmeye bırakıyorsa, bunun ‘ilmî özgürlük’ten daha öte bir anlamı olmalıdır. Bu tarz yaklaşımların, -ayrıca ima ve tasrihe ihtiyaç bulunmaksızın- ‘karşı taraf’ı oluşturan sahâbîsi, müfessiri, muhaddisi, kelâm âlimi ve tarihçisiyle bütün bir ümmet ulemasını i
Tükendi
‘İstikamet Yazıları', Müslüman bireyin günlük hayatın hay-huyu içinde derinlemesine nüfuz ve tahkik imkânı bulamadığı meseleler hakkında kuşbakışı tesbit, tenkit ve teklifler ihtiva eden yazılardan oluşan bir kitap. İtikattan ahlaka, ibadetten davranışlarımıza kadar varlık algımızı oluşturan ne varsa bir bütün olarak tehdit altında bulunduğu modern dünyada, istikametimizi muhafaza ederek yürüyüşümüzü devam ettirmek ancak bir şekilde mümkün: Bizi ‘biz' kılan değerleri ete kemiğe bürüyüp hayatımıza aktaran
Tükendi
Sevad-ı Azamla olan irtibatımız aynı zamanda İslama olan sahih teslimiyetimizin ilanıdır. Bu ilan Asr-ı Saadetten beri hep böyle olageldi. Ancak bir kısım nev-zuhûr ilahiyatçı zevat bu ilişkiyi ve bu ilişkinin inşa ettiği ilmî usulü hurafe kaynağı olarak tesmiye ettikten sonra, nefsî mülahazalarını din diye ileri sürmeye başladı. Kendisiyle varlığı anlamlandırdığımız, bizi biz yapan Usulümüzü terk ettikten sonra çaresiz maruz kaldığımız modern duruma tam da burada el atıyor mezkûr zevat. Böylece modern duru
Tükendi
Modern zamanlarda Ümmet olarak maruz kaldığımız işgal ve istila, yerine göre toprağı, yerine göre yeraltı ve yerüstü kaynaklarını hedefliyor. Bu durumun yol açtığı yıkımın telafisi hiç şüphesiz kolay olmayacak. Ancak Ümmet'in maruz kaldığı "zihnî kuşatma"nın yol açtığı tahribatın yol açtığı yıkım diğerlerine kıyasla çok daha derin ve kalıcı... Bu işgale direnmek, diğer işgal türlerine mukavemetle kıyaslandığında çok daha zor. Zira herşeyden önce onu "fark etmek" başlı başına bir çaba istiyor. "Pirincimizin
Tükendi
Fıkh'ı, "Müslümanların önünü açmakla görevli bir mekanizma" olarak görme eğiliminin giderek ısrara dönüşmekte olduğu bir ortamda, "ahiretimiz için neyin zararlı olduğu" değil, "dünyamız için neyin faydalı olduğu" sorusu ve endişesi ön plandadır. Seküler dünyanın talepleri, dayatmaları, kuşatmaları karşısında -"direnmek" şöyle dursun-, "uyum sağlama"yı hayat ilkesi edinmiş Müslümanların, Fıkh'a "durumu meşrûlaştırıcı" bir misyon yüklemesi kaçınılmaz olmaktadır. Fıkıh'la ilişkimizdeki tâyin edici faktör, düny
Tükendi
Ebubekir Sifil hocanın kaleme aldığı "Müslümanca Bir Hayat İçin" isimli kitabı çıktı. Daha önce "Hikemiyat" isimli kitabıyla basılan Semerkand Dergisinde yazdığı yazılarının diğer bir bölümü "Müslümanca Bir Hayat İçin" kitabında toplandı. Müslümanların tarihleri boyunca şimdiye kadar yaşamadıkları "Din'e yabancılaşma" problemi üzerine önemli tespitler içeren kitabın takdimi şöyle: "Müslümanlar, uzun tarihleri boyunca, bugün yaşadıkları "yabancılaşma" durumunu hiçbir zaman yaşamadılar. Din'le ilişkimiz nokta
Tükendi
Hayatın temeli inançtır. Hayata gerek iyi, gerekse kötü isikamette yansıyan her türlü faaliyetin arka planında, onları kuvveden fiile çıkaranların varlık ve eşya hakkındaki telakkileri, kabul ve redleri vardır. Şüphesiz bu temel tespit, biz Müslümanlar için de aynen geçerlidir. İslam inancına göre hayatın, Yüce Yaratıcı'nın irade ve rızası doğrultusunda yaşanması esastır. Bunun da ancak Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat itikadının hayatın temeline yerleşmesiyle mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Müslümanlar, nasıl
Tükendi
Fıkh'ı, "Müslümanların önünü açmakla görevli bir mekanizma" olarak görme eğiliminin giderek ısrara dönüşmekte olduğu bir ortamda, "ahiretimiz için neyin zararlı olduğu" değil, "dünyamız için neyin faydalı olduğu" sorusu ve endişesi ön plandadır. Seküler dünyanın talepleri, dayatmaları, kuşatmaları karşısında -"direnmek" şöyle dursun-, "uyum sağlama"yı hayat ilkesi edinmiş Müslümanların, Fıkh'a "durumu meşrûlaştırıcı" bir misyon yüklemesi kaçınılmaz olmaktadır. Fıkıh'la ilişkimizdeki tâyin edici faktör, dün
Tükendi
Muvatta tasnif edildiği günden itibaren -musannıfının haklı şöhret ve itibarının da etkisiyle- büyük bir ilgiye mazhar olmuştur. Adına akdedilen hadis meclislerinde İslâm Dünyası'nın dört bir yanından gelen ilim adamları ve raviler tarafından bizzat İmâm Mâlik'ten ahzedilmiş, bu suretle daha İmâm Mâlik'in hayatında, pek çok Muvatta nüshası oluşmuştur. Bu nüshaların hepsi, matbaada basılan kitap nüshaları gibi birbirinin yüzde yüz aynısı değildir. Birtakım sebeplerden dolayı aralarında bazı farklılıklar var
Tükendi
İnsanlarla birlikte "çevre"nin de Müslüman olduğu zaman dilimlerinde İslâm'ı samimi olarak "öğrenmek", "yaşamak" ve "aktarmak" isteyen için kapılar açık, imkânlar mevcut iken, bizler, 21. yüzyıl Müslümanları bu süreçler dizisinin her birinde binbir sorunla yüz yüze bulunuyoruz. O kadar ki, bu süreçlerin her biri bizler için ayrı bir "handikap" teşkil ediyor. "Niçin" öğrenmeliyiz, "neyi" öğrenmeliyiz, "ne kadar" öğrenmeliyiz, "nasıl" öğrenmeliyiz ve nihayet öğrendiklerimizle ne yapmalıyız? Geçmişe oranla d
Tükendi
"Yerli müsteşrikler"in Sünnet-i Seniyye ile başı pek hoş değildir. Elbette bu tavırlarını Sünnet'e karşı doğrudan ve açıkça cephe alarak belli etme yanlışına düşmezler. Bunun yerine pek çok hadisin akla ve Kur'ân'a uymadığından, genel olarak haber-i vahidlerin doğruluğundan emin olmanın imkânsızlığından, uydurma vakıasından... söz etmeyi tercih ederler... Elinizdeki kitabın, ağırlıklı olarak Hadis sahasıyla ilgili makalelerden oluşmasının en temel sebebi budur. Sünnet'in ve Hadis'in bilincimizdeki yeri mu
Tükendi
el-Akîdetu't-Tahâviyye, Hanefî mezhebinin büyük Hadis, Fıkıh ve Akaid alimi İmam Ebû Ca'fer et-Tahâvî'nin, mezhebin üç imamı: İmam Ebû Hanîfe, İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed (rh.a)'in ortaklaşa benimsediği Ehl-i Sünnet akaid ilkelerini ihtiva eden temel metinlerden biridir. Üzerine tarih boyunca muhtelif dönemlerde şerhler yazılmış olan bu kurucu metin, yazık ki son dönemlerde ülkemizde neredeyse unutulmaya terk edilmiş bulunmaktadır. Bilhassa Selefî/Vehhabî akidesi müntesiplerince son dönemlerde üzerinde
Tükendi
Geleneksel değerler ifadesi ile tanımlanan İslami kavramlara karşı mücadele, aslında Kur-an ve Sünnette ifadesini bulan temel düşünce ve akidevi belirleyicileri karşı bir başkaldırıdır. Zaman zaman popüler bir mahiyet arzeden bu başkaldırının dayanağı varsayılan ilmi ve metodolojik argümanlar hakkında şu ana kadar ne yazık ki ciddi bir sorgulama yapılmış değildir. Bu modern İslam düşüncesinin fikir babası Fazlur-Rahman'dır. Türkiye temsilcisi ise Yaşar Nuri Öztürk'tür. Serinin I. Kitabı Yaşar Nuri Öztürk'e
Tükendi
Resûl-i Ekrem Efendimiz (S.a.v) Medine'ye hicret ederken, yol üzerinde bulunan Ranuna vadisinde kıldırdığı Cuma namazında insanlara şöyle seslendi: Ey insanlar! Ölmeden önce kendiniz için ahiret azığı hazırlayın. Allah'a yemin olsun ki her biriniz öleceğinizi ve sürünüzü çobansız bırakacağınızı elbette biliyorsunuz. Sonrada Rabb'i ona, aralarında ne bir tercüman ne de perdedar olmaksızın şöyle diyecek: benim elçim sana gelip hakikati tebliğ etmedi mi? Ben sana mal mülk verdim, ihsanda bulundum; peki, sen
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 17 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1