30 yazardan "Göç Öyküleri"
Kimdir hiç göç etmemiş olan? Var mıdır böyle bir kişi yeryüzünde?
Ne Kavimler Göçü ne de kırdan kente göç gibi büyük başlıklardan söz ediyoruz. Bunlar da içinde olmak üzere, daha yalın ve kişisel göçler. Örneğin bir evden diğerine, aynı kentte ve aynı sokakta olsa bile. Daha farklı olan göçler; bir aşktan diğerine!
Peki, akla gelen ve gelmeyen tüm göç türlerin dışında kaldığını iddia eden var mıdır? Şairin "yerleşik yabancı" sözünü bile kabul etmeyen varsa, iddiamız odur ki her
bizim annelerimiz
iki uçurum arasında doğurdu bizi
açılıp kapanan ve hep derinleşen,
dibinde karanlıklar yetişen oynak bir uçurumda.
biz onlara bin uçurum verdik
parçalansınlar diye bin kere...
yaşadıkları hayat bir gül yüküydü, hep ağır
goncaları gören bizdik,
dikenlerse bir astardı tenlerinde, hep kanatan.
iki uçurum arasında doğurdu annelerimiz bizi
sorsak onlara, ne denli acıdır dikenin zulmü?
sorsak onlara, ki yeniden doğururlar gülerek bizi.
Gözlerinde ve göğüslerinde eski yüklerin dikenli izi
Annel
İnsanoğlu aşağılık bir yaratık değil,
aşağılanmaya dayanamayan bir yaratıktır.
Yaşar Kemal
Alpay Kabacalı; Yazar. Onlarca kitap yazdı, gazetecilik yaptı, dergi
çıkardı. Başta Ant dergisi olmak üzere bir çok derginin yazı işleri
müdürlüğünü üstlendi. Yazar sorumluluğunun yazmaktan ibaret olmadığı
düşüncesiyle, yazar örgütlerinde etkin biçimde yer aldı. Bunca emek ve
uğraşı iktidarlarında gözünden kaçmadı. Yargılandı, hapis yattı...
türkçe bir ölümle ölmeliyim
kardeş insanlar duysun kendi dillerinde
ölümler taşımasın dilim sağken,
uzak yakın, dünyanın hiçbir toprağına.
hiç tanık olmasın kanlı kıyımlara
ölümün utandığı ölümleri söylemesin dilim
Fulya adını çagrıştırdığı birçok imge içinde, parklar, bahçeler de vardır şüphesiz. Fulya, ayrık düzen olan binaların bulunduğu bölümlerde özellikle yoğun bir bitki, çiçek örtüsüne sahiptir. Hala ötede beride dutlara da rastlanır. Hatta bunlardan biri, Ortaklar Caddesinin hemen girişine yakın, 50 metre kadar içerde soldadır.
Her yıl dut mevsiminde, ciğerci kedileri gibi bakar bakar geçerim. Olgun dutları gördükçe, dönüşte, akşamüzeri birkaç tane ağzıma atsam mı diye düşünürüm. Sabah telaşında, herkes bir ye
Dünya, ekonomik krizin çözümü telaşında. Başta Amerikalılar. Çalışma birimleri kurulur, raporlar hazırlanır...Bay Brown, Bay Smith ve Bay John, çalışma birimlerinden birisini oluştururlar...Basın da sürekli Başkanı sıkıştırmaktadır, çözüm! çözüm! diye...Bay Brown Başkana sıkı bir rapor gönderir. Ama hiç beğenilmez. Kriz telaşı ve Başkanın gözünden düşmeme kaygısıyla aykrı bir rapor gönderir; Krize Komünist Çözüm Raporu; krizden bizi komünist çözüm kurtarır! Başkan öneriye balıklama atlar.Amerikayı komünistl
Zamanın soğudu bir dünyadan şiirler; dünya oluşumundan elmaya, insana, aşka ve zamanı şimdiye taşıyan atlara değin uzun bir sözler zinciri
"Atların yükselme veya esaret dönemi parıltılarla geçmiştir. Nice kahramanlar dünya tarihinde yerini almıştır. Pegasus kanatlanmış, Burak Hazreti Muhammed´i arşa taşımış, Köroğlu Kırat´ın üstünde Bolu Dağlarını devlet etmiştir. İskender´i Hindistan´a götüren at, genç komutanı gurbette ölümle buluşturmuştur. İspanyol General Kortez, Aztek uygarlığını atıyla çiğneyip g
Şehrin uzak mezarlarına yanyana yürüdük.
Mezarlıklar masum. Her adımda damlayan kan.
Her omuzda ağlayan bir can. Her dönüşte geride kalan bir adım.
Şehrin uzak mezarlarına yürüdük, yağmur altında.
Tohumlar gibi saçılarak, dağılarak, çürüyerek.
Kötü çürüyerek.
Şehrin en uzak mezarlarına, uzaklaştırdık ölümü.
boşaltılmış bir evde kalan,
iki küçük cam kavanoz.
dut ve nane kokusu,
eski evin son bekleyenleri
karıştı çoluk çocuğa zamanla
börtü böceğe, tırtıla, sineğe.
(Arka Kapak)
beyler, soylar yaşadı kan içinde
canlar yitti, raviler kaldı tarihe derkenar.
Taşın ipeğe dönüşmesini kaç yıl bekledim
Ey yanlış tarih, bana simyayı eksik öğrettin
Biz ipek örtüler bulalım
Gölgesinde kardeş bedenlerimiz yumuşasın
İpekler sürelim tenimize,
Alnımızı geren kan yumuşasın.
Ruj sürülmüş karpuzların
Görülmüyor kızıltısı geceleyin
Kan yumuşasın.
Kan terleyelim. Kan terleyelim
tenimiz yumuşasın
ay aydınlık gecelerde
ışıksız döşeklerde kan terleyelim
Ten yumuşa
"Küçük pencereden görünen gece, tam geceydi. Dışarısı, sokak karanlıktı. Sokak lambalarının bir kısmı patlamış ve bir daha değiştirilmemişti. Kendiliğinden patlamamış olanları da büyük olasılıkla, sokağın mahallenin çocukları kırmıştı. Uzaktan gelen, şehrin ışıkları, bize yabancı bir şehirden, bizim dışımızdaki bir dünyadan geliyormuş gibiydi. Oysa aynı karanlığın, aynı kara nesnenin altındaydık...
...Geceye kara çarşaf demek, yatak demek belki bilinçaltından. Bir zina, yasak aşk, suçluluk duygusu. Bu k
Toplam 10 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.