Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 31 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
İslâm düşüncesinin genelinde tasavvufun doğuşu ayrı bir önem taşır. İslâm’da tasavvufun yerini anlamak için tasavvufun doğuş dönemini, bu dönemi anlamak için de bu dönemdeki sûfîleri iyi tanımak icap eder. Tasavvufun doğduğu sosyal ortamın tarihî, dinî, siyasi, ekonomik ve ilmî şartlarını bilmek, bundan sonra tasavvufun doğuşunu fıkıh ve kelâm gibi ilimlerin doğuşuyla mukayese etmek konunun doğru anlaşılmasını bir ölçüde kolaylaştıracaktır. Bâyezîd-i Bistâmî doğuş dönemindeki tasavvuf hareketinin en büyük t
İslâm inanç, ibadet, ahkâm, ahlak, kültür ve medeniyete varıncaya kadar insana hayatın her alanıyla ilgili öğretiler sunar. Temel dayanaklarını Kur’an ve Sünnet’in oluşturduğu bu öğretiler İslâm’ın ilk asırlarından itibaren gelişmeye başlamış ve zaman içerisinde çeşitli ilim dallarına dönüşmüştür. Böylece sîret, megazi, hadis, fıkıh, kelam ve tasavvuf gibi İslâm’ı farklı veçhelerden inceleyen disiplinler ortaya çıkmıştır. Tasavvufun gelişmesinde büyük katkıları olan Cüneyd-î Bağdâdî hicrî III. asırda Bağdat
İbn Haldûn gerek İslâm âleminde gerekse dünya düşüncesi tarihinde özel bir yeri bulunan büyük bir düşünürdür. Düşünceleri özgündür ve kendi alanında tektir. İslâm’daki aklî ve fikrî hayat bir süreklilik gösterdiği, sonra gelen bilginler öncekileri tamamladıkları veya onların görüşlerini devam ettirdikleri hâlde İbn Haldûn kendisinden evvelki bilginlerin bir devamı değildir. Kendisinden evvelki düşünür ve bilginlerden çok faydalanmakla beraber o hem metot hem içerik bakımından bağımsız bir bilim dalını, özgü
İslâm dininin vazgeçilmez saydığı beş zaruri hususu (dini-nefsi-aklı-nesli-malı) koruyup tabii bir şekilde gelişmelerini sağlamak gayesiyle koyduğu yasaklarda, verdiği emirlerde ve yaptığı tavsiyelerde, muhakkak hikmet, maksat, maslahat ve menfaatler, başka ifade ile sebep, illet ve yararlar mevcuttur. Bu eserde işte bu başlıklar detaylıca ele alınmış, böylece bir yandan İslâm’la diğer inanç sistemleri arasındaki farklar ortaya konulup İslâm’ın özellik ve güzelliklerinin daha iyi anlaşılması temin edilmiş,
Bâyezîd hakkında kaleme almış olduğumuz bu eser Menâkıbnâme’de ve Tezkiretu’l-Evliya’da yer alan bütün bilgileri ihtiva eder. Bunun çok az istisnası vardır. Bunun yanısıra diğer kaynaklarda gördüğümüz Bâyezîd’le ilgili menkıbeleri de aktardık. Denebilir ki Bâyezîd hakkında Arapça ve Farsça kaynaklarda mevcut bütün bilgiler, bu eserde bir araya getirilmiştir. Millî irfana bu bilgi ve menkıbeleri kazandırmaya bizi vasıta kılan yüce Mevlâ’ya hamdüsenalar olsun.
"İbn Sina niye yok? Nerede Gazâlî görelim? Hani Seyyid gibi Râzî gibi üç beş âlim? En büyük fâzılınız bunların âsârından, Belki on şerhe bakıp bir kuru ma'na çıkaran." - Mehmet Âkif Ersoy "Gerçekten vakit çok aziz, zaman pek değerlidir. Bu yüzden yemek yediğim için ilimden uzak ve ayrı kaldığım zamanlara vallahi üzülüyorum." - Fahrettin Râzî'nin Vasiyetname'sinden.
"Mü'min rivayetten başlar, riayete ulaşmaya çalışır, bu yolu ne kadar iyi başarırsa kemâlden ve velayetten o nispette nasip alır. Şeriat yoldur, tarikat bu yolda yürümektir, hakikat ulaşılan ilahî hikmet ve marifetullahtır." Tasavvuf, hem bir terim hem de bir ilim olarak teşekkül sürecinden günümüze tartışılagelmiş bir mefhumdur. Ona gönül veren de onu eleştiren de bu sahada oluşmuş fevkalade külliyata ve ehlullahın ilahî neşvesinin esaslarına istidadınca aşina olmak durumundadır. Prof. Dr. Süleyman Uludağ,
Kitabî dinlerin, Yahudilik ve Hıristiyanlığın doğup geliştiği bölgelerde olduğuna benzer şekilde İslâmiyetin doğduğu ve yayıldığı coğrafyada da faiz meselesi vardı. İslâm dini hem hukukî hem de ahlâkî olarak faizin her türlüsünü yasaklamıştır. Fakat neyin faiz olup neyin olmadığı konusu bir fıkıh-hukuk konusu olarak bütün İslâm tarihi boyunca tartışılagelmiştir.Modern dünyada faiz kapitalist dünya sistemini işleten, ekonomi çarkını döndüren ana mekanizmalardan biridir. Bu mekanizma İslâm dünyasını ve Müslüm
Tükendi
Her toplumun ve medeniyetin öz eleştiri nefis muhasebesi yapamaya kendini sorgulamaya hesaba çekmeye buna göre kendisine çeki düzen vermeye ve hatalardan sıyrılmaya ihtiyacı vardır. İbn Teymiye İslam fikir tarihinde bu işi yapan âlimlerden biridir. O ezber bozan bir münekkit/eleştirmen (critic critical) muhalif bir düşünür yazardır. Yaptığı eleştirilere yorumlara değerlendirmelere ve tahlillere o dönemin ihtiyacı vardı günümüzün de buna ihtiyacı var. Söz konusu eleştiriler ilim ve fikir tarihimizin doğru an
Tükendi
"Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim." "Din, güzel ahlaktır." Hz. Muhammed (sav) Ahlak, insanın temel niteliğidir. Kişilere ve toplumlara değer kazandıran; onları güvenilir, itibarlı ve şerefli kılan güzel ahlaktır. Onun için de güzel ahlak, başlı başına önemli bir değerdir, hatta ibadet kabul edilir. Her toplumun ve kavmin kendine göre bir ahlakı vardır o halde ahlak değişken midir? Tasavvuf kültürü ve tarihi alanında önemli bir araştırmacı olan Prof. Dr. Süleyman Uludağ, İslam'da
Tükendi
İbn Arabî'nin geniş, sürekli ve canlı bir etki alanı vardır. Sekiz asra yakın bir zaman periyodu içinde Fas'tan Endonezya'ya, Yemen'den Urallar'a kadar geniş bir coğrafyada etkisi daima hissedilmiş, hemen hemen bütün tarikatları az ya da çok tesiri altına almıştır. Düşünceleri bütün mutasavvıflar için bir "tasavvuf felsefesi" hatta bir "din felsefesi" görevi yapmıştır.
İlham ve kerâmet konusunu abartan, bu konularda aşırı giden; aklın, fikrin, mantığın ve ilmin değerini hafife alan, hatta bazen sıfırlayan kişi ve zümrelerin mevcut olduğu bilinen bir husustur. Bunlar kendi tutumlarını savunmak için büyük sûfîlerin bazı görüşlerini ileri sürüp onlardan destek almak çabasına girmektedirler. Diğer taraftan insan bilgisinin izafî olduğu hususunun günümüzde daha fazla ortaya çıkması ve kabul görmesi dogmatizmi, rasyonalizmi, hatta bilimi de geniş ölçüde etkilemiş, bunlara kayıt
Tükendi
İslâm toplumu canlı ve hareketli olduğu dönemlerde, ihtiyaçları doğrultusunda kendi meselelerini kendisi ortaya koyuyor ve yine kendisi çözmeye çabalıyordu. Bu meseleler miadlarım ve tabii ömürlerini doldurunca da yerine lüzumlu ve güncel olanlarını koyuyor, eskilerini kültür deposuna kaldırıyordu. Yabancıların dışardan empoze ettikleri çözümler konusunda da son derece dikkatli davranıyordu. İslâm düşüncesinin duraklama ve gerileme döneminde zamana, mekâna, sosyal şartlara göre gündem oluşturamamış ve eski
İslam Düşüncesinin Yapısı Selef, Kelam,Tasavvuf,Felsefe
Tükendi
Tasavvuf İslâm tarihinin bütün dönemlerinde müslüman toplumlarm en yaygm ve etkin temayüllerinden, anlama ve yaşama biçimlerinden biridir. Asimda her dinin hatta her ideolojinin bir mistik tarafı ve buna göre şekillenip gelişmiş mistik tipleri vardır. Züht, tasavvuf ve tarikat dönemlerinden geçerek gelişen ve kendine mahsus bir kavramlar dünyası, bir nazariyat inşa eden, peşisıra kurumlaşan İslâm mistisizmi tasavvuf, irfan ve işrakîlik adları altında İslâm düşüncesinin ana damarlarından biri olmuştur. Zahit
Bu kitapta verilen bilgiler, tasavvufun temel kaynakları olan eserlerden alınmış olup üzerinde mutabakata varılan ve ittifakla kabul edilen bilgilerdir. Tabiidir ki, sufiliğe ilişkin bilgiler, bu eserde verilen malumattan ibaret değildir. Ama burada verilen bilgilerin, hem sufiliğin, hem de bu alanda yazılan eserlerin kolay ve doğru anlaşılmasına yardımcı olacağı kanaatindeyiz. Bu eser, daha evvel Tasavvufun Dili adıyla üç kitap hâlinde yayınlanmıştır. Bu eserde ise, birbirini tamamlayan bu üç kitap, tek b
Anadolu´da siyasi ve sosyal ortam güçlü bir yapı kazandıktan sonra özellikle Horasan, Maveraünnehr, Harizm, Azerbeycan ve Irak bölgesinden göç dalgalarıyla muhtelif cereyanlar bu topraklara gelmeye başladı. Böylece söz konusu akımların temsilcileri olan şeyhler ve dervişler, tarikatlarını yayabilecekleri müsait imkanlarla dolu bir çevre bulmuş oluyorlardı. İslam´la yeni tanışmış olan Anadolu coğrafyasında yayılmaya başlayan tarikatlar, aynı zamanda temsil ettikleri kültür ve inancı da beraberlerinde getirmi
Tükendi
İnsanoğlunun her coğrafya ve dönemde farklı şekillerde ilgilendiği ve icra ettiği müzik, kimi zaman zevk veren bir uğraş kimi zaman dini ritüellerin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bu mesele İslâm'ın yayılışından itibaren Müslüman toplumlarda pek çok tartışmaya neden olmuştur. Bugün dahi tam olarak açıklığa kavuşmayan bu konu, bu alandaki diğer çalışmalarıyla bilinen Süleyman Uludağ'ın mahir kalemiyle büyük oranda netliğe konuşuyor. İslam tarihi boyunca yapılan tartışmaları yerli yerine koyan bu çalışma, baş
Zâhirle bâtın; bedenle ruh, şekille içerik gibidir, bir paranın iki yüzü gibi birbirine bağlıdır. Biri olmadan diğeri olmaz. Bir hükmü doğru olarak anlayabilmek için onun her iki yönüne, dış ve iç yüzüne aynı derecede önemle bakmak gerekir. Dini hükümlerde, muamele ve ibadetlerde esas amaç bu hükümlerin bâtıni ve manevi yönü olmakla beraber zahir ve şekil tarafı da bu hedefe ulaşmanın vazgeçilmez aracıdır. Bu eserde de abdest, namaz, oruç, hac, zekât, kurban gibi ibadet konuları; tevbe, takva, zühd, şükür
Müziği gök cisimlerinin devinirken çıkardığı ses olarak tanımlayan Pitagoras'ı dikkate alacak olursak başlangıçta müzik vardı. Bu yüzdendir ki onsuz bir dünya tasavvur etmemiz mümkün değil. Durum böyle olunca dinler açısından da müzik kaçınılmaz bir şekilde büyük önem taşımıştır. Süleyman Uludağ, bu incelemesinde oniki asırlık bir zaman diliminde, büyük ve meşhur âlimler tarafından yazılı ve sözlü olarak tartışılan bir mevzuda araştırma yapmanın güçlüklerine rağmen, konuyu doyurucu bir şekilde okurun önüne
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 31 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1