Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 7 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Dil ve konuşma, bir anlama, anladığını tanımlama, tanımladığını da isimlendirme eylemidir. Bu eylem, bir süreç içerisinde, muhatap toplumun ortak bir kanaati olarak gerçekleşir. Kelimeler, kavramlar, deyim ve terimler de bu tanımlama ve isimlendirmeler sonrasında ortaya çıkarlar. Toplumlar kelimelerden çok bu kavramlarla, deyim ve terimlerle konuşurlar. Mekke ve çevresindeki toplumun diliyle muhatabına ulaşan son ilahi vahiy Kur'ân da, bir dilde bulunan bütün özelikleri kullanarak dilsel bir hitabe olarak
Tükendi
Tedvîn dönemi sürecinde ve sonrasında oluşan İslam anlayışı, Kur'an'ın açık beyanlarına rağmen, Allah'ın seçilmiş Resûlü Hz. Muhammed'e konuşmasının, Kur'an vahyi ile sınırlı olmadığı ve Resûl'ün bütün söz ve davranışlarının da bu konuşmanın bir eseri olduğu üzerine inşa edildiğinden, bütün dini anlayış, sosyal, siyasî ve ekonomik hayat, Kur'an'dan çok Resûl'e ait olduğu iddia edilen rivâyetlerle şekillendi. Müslümanların davranışlarını ve ilişki biçimlerini Kur'an değil, bu rivayet merkezli anlayışlar beli
Tükendi
Ruhunun üflenmesiyle yaratılışı tamamlanan insanoğlu, takva ve fücûru içinde barındıran sorumluluk sahibi bir varlık olarak yeryüzündeki serüvenine başladı. Kendisine ruh üflenmesi ve eşyanın isimlerinin öğretilmesi, onu diğer yaratılmışlardan farklı bir konuma yerleştirdi. Bu farklılık onu, bir parçası olduğu yeryüzünün hem sorumlusu, hem de -bir ölçüde- sorumlusu kıldı. Artık yeryüzü ve içindekiler ona emanet edilmişti. Kaderi ile başbaşa bırakılan insaoğlu, artık bu yeni dünya evini koruyup gözetecek ve
Tükendi
Bu çalışmada, herhangi bir dini esas almadan kutsal terimini ve bu terimin sosyal hayattaki yansımalarını ele aldık. Yalnız bu, yaptığımız işin bir boyutunu oluşturuyor. Kutsal üzerine konuşmak, bizi her durumda adalet üzerinde konuşmaya yönelttiği için, zorunlu olarak adalet üzerinde de durduk. Kutsal ve adalet kelimelerinin birey ve toplum için ne anlama geldiği, bu kelimelerin nasıl birbirlerinin yerine kullanıldıkları, bu kullanımların sosyal ve düşünsel yansımaları üzerinde yoğunlaştık. Bu iki kavramı
İnsanı özgürleştirmeyi hedefleyen, aklı, vahyin rehberliğinde, yönlendiriciliğinde temel seçici ve belirleyici olarak gören Kur`an vahyi, zamanla yerini kaderci/cebriyeci anlayışlara terk etmek zorunda kaldı. İnsan özgürleşemediği gibi, Kur`anın her bir buyruğu ile bir halkasını kırdığı köleliği en son kaldıranlar arasında kendini İslami olarak tanımlayan yönetimlerin de olması işin traji komik yanını oluşturdu. Aynı şey kadınlara yönelik uygulamalar için de söz konusuydu. Örneğin kadınların şahitliği kab
Tükendi
Kurân-ı mubîn/apaçık bir kitaptır. O, hayatı düzenlemek için gelmiştir. Bu nedenle onun, her dönemde ve şartta söyleyecek sözü mutlaka vardır. O, insanı muhatap alır. Bu nedenle onun gerek kendisi gerekse ilk muhatapları açısından bir anlaşılma sorunu yoktur. Ancak Kurânın nâzil olmasından sonraki dönemde insanların kendi özel şartlarından dolayı Kurânı anlama sorunları söz konusudur. Bu, Arapça bilip bilmemenin ötesinde, insanın bilgi birikiminden, yetişme tarzından, yaşadığı çevreden kaynaklanan bir so
Kur'ân, muhatabının zihnine ve yüreğine seslenen bir kitap olduğu gibi, hayatın her aşaması ve alanı için de sözü olan, dolayısıyla ona müdahil olması için de gönderilen bir kitaptır. Ancak o yüzlerce yıldır inananlarının hafızasında ve duvarlardaki süslü kaplar içinde mahkûmdur. Ama insanlık ona her günkünden daha muhtaçtır. Artık onun, evlerin duvarlarındaki süslü çantalar içinden çıkarılarak, kendisine inananların kalplerini te'lif etmesinin, onların ufuklarını açmasının, inanmayanların kalplerini yumuşa
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 7 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1