Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 5 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
“Yüzbinlerin Sürgünü” 1972’de “Kırım Faciasının İçyüzü” başlığıyla tefrika edilmiş, 1974’te de “Türksüz Kırım: Yüzbinlerin Sürgünü” adıyla kitaplaştırılmıştı. Kırım Türklerinin 1944-1974 yılları arasındaki vatana dönüş mücadelesini anlatan bu çalışma, bu konuda Türkçedeki ilk kitaptır.Hablemitoğlu kitabın öyküsünü şu sözlerle özetliyor:“Dedeleri Kırım’dan ve Rumeli’den anavatana göç etmiş Kemalist bir lise öğrencisi olarak, Kırım Türklerinin acılarla dolu tarihi ile ilgilenmiş, uygar dünyanın gözleri önünde
Aralık 2002´de "faili meşhul" bir cinayete kurban giden değerli araştırmacı, Cumhuriyet Tarihçisi Dr. Necip Hablemitoğlu bu kitabında Alman Vakıflarının Türkiye´deki faaliyetlerine, yapısına ve bağlantılarına mercek tutuyor. Bu vakıfları Bergama´da altın madeni işletilmesinin önüne geçmeye iten dinamikleri inceliyor. Söz konusu vakıflarla işbirliği yapan Türk aydınlarının tutumunu eleştiriyor ve bu kişilerin eylemlerinin ne tür amaçlara hizmet ettiğini gözler önüne seriyor. Sivil Toplum Kuruluşlarının ve bi
Tükendi
Köstebek ve Alman Vakıfları kitaplarının yazarı Necip Hablemitoğlu, Şeriatçı Terörün ve Batının Kıskacındaki Ülke;Türkiye adlı kitabında, Türk Devleti ve bütünlüğünün karşı karşıya kaldığı tehlike ve tehditleri gözler önüne seriyor. Dış güçlerin tarikat ve terör üzerinden Türk insanına olan etkisinden bahsedip, bu güçlerin insanları kendi çıkarları doğrultusunda kullandıklarının altını çiziyor. Tehdit ve tehlikenin yalnızca dış güçler olmadığına vurgu yapan Hablemitoğlu, diğer ülkelerdeki istihbar
"Başka Türkiye yok" diyerek yola çıkmış ve bunun bedelini canıyla ödemiş gerçek bir vatansever Necip Hablemitoğlu, "Köstebek" kitabında devlet kademelerindeki örgütlenmeleri, devletin nasıl ele geçirildiğini, devlet-paralel devlet çekişmelerini ve açacağı sonuçları kuşkuya yer bırakmadan belgelerle ispatlıyor. Yıl 2002. Dr. Necip Hablemitoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olma yolunda, devrimlerden dönüş sürecinin sancılarını yaşıyor..." diyerek endişelerini dil
Gaspıralı, Türk Milleti'nin bir bütün olduğuna inanıyordu. Coğrafi ayrılıkları ve lehçeyi bu bütünün önünde bir engel olarak görmüyordu. Bu düşüncesinde dile büyük bir önem veriyor, sade bir Türkçe ile konuşup yazmanın bu bütünlüğü sağlamada önemli bir adım olacağına inanıyordu. Dil konusunda gösterdiği özverili çabaları eğitim konusunda da gösteren Gaspıralı İsmail, ilk okulunu, 1884 yılında Bahçesaray'da açmıştır. Yeni bir yöntemle okumayı ve yazmayı kısa zamanda öğreten okulların sayısı gittikçe artmış
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 5 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1