Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 3 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Diyarbakırlı büyük hattat Hâmid Aytaç’ın sanat tarihindeki yeri pek çok açıdan zikre değerdir. Ancak Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte yaşanan inkıta sürecinde, kültürel hafızamızın yansıması olan hat sanatını korumaya yönelik çabaları emsalsizdir. İslam medeniyetinin önemli bir şiarı olan bu sanatı sonraki nesillere aktarmaya yönelik ifa ettiği hizmet, hüsn-i hattaki kudretiyle birlikte onu sanat tarihinde müstesna bir konuma yerleştirmektedir. İmam Şafiî’nin Ebû Hanîfe için söylediği “İnsanlar fıkıh ilmini
Tükendi
Cismanî aletlerle ortaya çıkan rûhanî hendese’ olarak tarif edilen hat sanatı, özü itibariyle ilahî vahyi değeriyle mütenasib bir formda takdim etme gayretlerinin bir neticesidir. Bu yönüyle hüsn-i hat, yazıyı sadece bilgiyi nakleden bir vasıta olmanın ötesine taşıyarak ona estetik ve teknik bir hususiyet kazandırmıştır. İbn Mukle ile başlayan tekamül yolculuğunda Yakût el-Musta’simî ile yeni bir merhale kat eden hüsn-i hat, Osmanlı’da Şeyh Hamdullah ile başlayan hat mektebiyle zirveye ulaşmıştır. Her ekol
Tükendi
İslam sanatları ve mimarisi yatay ve dikey boyutlarla sembolize edilen ilahî ve beşerî boyutların buluşma alanı olma vasfını haizdir. Arap alfabesinin ilk iki harfi olan ‘elif’ ve ‘bâ’ harflerinde temsil edilen bu sembolizm, ilahî kaynaktan zühûr eden tecelli ve tezahürleri varlık alemine estetik bir surette yansıtma çabasıdır. Bu çaba aynı zamanda kozmolojik denge ve ahengin görünür kılınması gayesine matuftur. Zira insanın ‘kemâl’ arayışı kainattaki düzenle mütenasib bir hatt-ı hareket içinde olmasıyla mü
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 3 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1