"Sırabozan"ın çok iyi düşünülmüş, okuru hemen içine alıp sürükleyen bir olay örgüsü var. Çocukları büyüyüp evden ayrılan, daha sonra da çok sevdiği kocası ölen Matilda Poliport artık hayatına son vermeyi kararlaştırır. En küçük ayrıntısına kadar planlanmış o zarif ayrılığı planladığı gibi gerçekleştiremez, bunu gerçekleştiremediği gibi polisten kaçan Hugh Warner`ın intiharına de engel olur. Daha sonra ikisi için hayat yeniden başlar. Ama kaldığı yerden değil. Matilda hayatının hiç de kendisinin sandığı gibi

Cuthbertson ailesinin Cornwall`daki evinde her yaz tatile gelen beş kuzen, onların aileleri, arkadaşları... Kuzenlerin çoğu için 1939 Ağustosu`ndaki tatil, bu törensel buluşmaların sonuncusu oluyor. Kayıplar, aşklar, savaşın zorunluluklarıyla yolları ayrılıyor, yeniden birleşiyor. Wesley, ikinci Dünya savaşı yıllarının Londrası`nın çok canlı bir tablosunu çiziyor. Ama zor yıllar olarak değil, kıtlıklara, karnelere, kayıplara karşın tuhaf bir biçimde eğlenceli yıllar olarak. Çünkü sürekli korku ve çeşitli ka