Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 29 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Türkiye'de resmî ideolojiye getirilmiş en keskin ve kapsamlı eleştirilerden biri... Öncü bir çalışma... Ve 27 yılın ardından, yaptığı onca basım, açtığı onca tartışma ve gördüğü onca "hukuki muamele" ile artık bir klasik... Fikret Başkaya'nın 1991 yılında ilk baskısını yaptıktan sonra siyaset bilimi ve yakın tarih alanında klasik bir yapıt haline gelen bu çalışması, "resmî ideoloji" cephesinde öyle bir endişe yarattı ki, Başkaya'nın yargılanması, 20 ay hapis ve para cezasına çarptırılması bir yana, gözaltı
Tükendi
"Sosyal mahiyetteki sorunlar, ekolojik sorunlardan ayrı ele alınamaz. Zira, bunlar madalyonun iki yüzüdür. Bu da sos-yali ekolojikleştirmeyi, ekolojiyi de sosyalleştirmeyi gerektirir." Fikret Başkaya, mevcut sistemi çözümleyip radikal bir biçimde eleştirdiği, bunu yaparken de birbiriyle etkileşim içindeki sosyal ve ekolojik sorunlara çözümler ürettiği çalışmalarının bu son halkasında, "eko-sosyalist paradigma"ya ve komünizme işaret ediyor. Önce "Komünizmi nasıl bilirsiniz?" diye soruyor Fikret Başkaya ve
İklim değişikliğinin belirtileri neler? Küresel ısınmayı durduramazsak dünyamızı nasıl bir gelecek bekliyor? Fosil yakıtlar neden sera etkisi yaratıyor? Alternatif enerji kaynakları söylendiği kadar masum mu? Nükleer enerji çözüm olabilir mi? Kyoto Protokolü neden işe yaramıyor? İklim krizi ekosistemi nasıl etkiliyor? Doğal kaynaklarımız tükeniyor mu? Akarsuları, toprağı, havayı kirletmeyen "temiz" bir sanayi mümkün mü? Elektrikle çalışan arabalar sahiden çevre dostu mu? Monokültür nedir ve neden zararlı? G
Bir yandan sosyal sefalet: Her geçen gün derinleşen ve artık "fark" sözcüğüyle açıklanamayacak hale gelen uçurumlar, gelir adaletsizliği, toplumsal adaletsizlik, korkunç bir yoksullaşma, burjuva uygarlığından farklı sefalet görüntüleri... ve görünenlerin ardındaki gerçekler! Diğer yandan ekolojik felaket: Eriyip giden buzullar, yanıp kül olan ormanlar, bozulan atmosfer, yok olma tehdidiyle yüz yüze yaşamsal kaynaklar, susuzluk sorunuyla boğuşan milyonlar, mahvolmuş bir doğa, ekranlardan yansıyan çeşit çe
Mevcut kapitalist-emperyalist sistem ve onun neoliberal uygulamaları sürdürülebilir midir? Fikret Başkaya, "sürdürülemeyeceği" kanaatinde ve Yeni Paradigmayı Oluşturmak'ı yazma amacını şöyle dile getiriyor: "Bu kitap, neden böyle olduğuna, neden bir ‘sürdürülemezlik' durumunun ortaya çıktığına dair bir netleşme sağlama amacı taşıyor". Ardından, "Eğer sürdürülemeyeceğini kabul ediyorsak, radikal bir düşünce devrimine, yeni bir Rönesansa ihtiyaç var" diyen Başkaya, bu Rönesansın unsurlarını tartışmaya başl
Daha önce Paradigmanın İflası çerçevesinde resmî ideolojinin köklü bir eleştirisini geliştiren, Başka Bir Uygarlık İçin Manifesto yazarak "neyi, nerede, nasıl üretmeli, nasıl tüketmeli, nasıl yaşamalı?" soruları ekseninde müştereklere dayanan yeni bir demokrasiyi tartışan Fikret Başkaya, şimdi de Çöküş'ü anlatıyor. Kapitalizmin son büyük krizi, onun aynı zamanda nihai krizi mi? Bugüne kadarki krizlerin dinamikleri nelerdi, bugün yaşadığımız kriz diğerlerinden farklı olarak ne gibi dinamiklere sahip? Aslınd
Gündelik hayatımıza dokunan bir manifesto bu. İçinde yaşadığımız sistemle birlikte kişisel tercihlerimizi de sorgulamamıza yardımcı olan, üretimden tüketime, bireyden topluma, doğadan teknolojiye geniş bir çerçeveyi tartışma olanağı sunan... Nasıl bir ihtiyaçlar hiyerarşisine tabiyiz? "İleri teknoloji" toplumsal ve bireysel olarak bizi ne kadar ilerletti? Geçerli üretim, tüketim ve yaşam tarzı, doğa-toplum metabolizmasını nasıl bozdu? Tarım ve gıda dünyasını kimler rehin aldı? Enerji sorunu ve iklim krizi
Bu vesileyle şu soru akla gelir: neden hiç kimsenin istemediği, arzu etmediği ama bedelini emekçi sınıfların ödemek zorunda kaldığı krizler ortaya çıkıyor? Bu sorunun cevabı, kapitalist üretim tarzının mantığında, temel hareket yasalarında, Marx'ın kapitalist birikimin temel yasası dediğinde saklıdır. Zira orada yine Marx'ın tam bir açıklıkla ifade ettiği gibi, sosyal üretim koşullarının kapitalist sınıfın özel mülkiyetinde olduğu durumda, üretimi artırmayı amaçlayan tüm araçlar, üretici [sınıf] üzerinde bi
Kavramların yerli yerinde kullanılmaması kafa karışıklığına neden oluyor, dolayısıyla da realitenin anlaşılmasını zorlaştırıyor. Bu çoğu zaman bilinçli olarak, kimi zaman da bir alışkanlık kategorisi olarak tezahür ediyor. Her halde bu dünyada aydın kavramında olduğu kadar 'yanlış anlama' başka hiçbir kavram için söz konusu değildir. Bir şey daha var: Türkiye'nin bu tür olumsuzluğun en bariz yaşandığı ülke değilse de başta gelenlerden biri olduğunu söylemek de abartma olmaz. Örneğin Fransa'da herhangi biri
Emperyalist saldırı söz konusu olduğunda, saldırıya maruz kalanların bu saldırıyı 'hayır duasıyla' karşılamaları elbette mümkün değildir. Nitekim ilk emperyalist yayılmanın ardından, saldırının yıkıcı sonuçlarına karşı, sayısız isyanlar oldu. Tarih saldıranlar tarafından yazıldığı için, saldırıya uğrayanların hikayesi ya gerektiği gibi anlatılmaz ya da geçiştirilir. Bu isyanların en bilineni, XVIII. yüzyılın sonunda San Domingo'da ki köle devrimidir. Daha sonra 1900'lerin başındaki Meksika ve 1950'lerin son
Giderek daha müreffeh bir toplum yarattığı iddia edilen kapitalizm, üzerinde yaşanacak bir dünya bırakmama yönünde hızla adım atıyor. Hava ve su kirliliğinin ormanların ve doğal kaynakların tahribinde son elli yılda yaşanan kadar büyük bir felakete rastlandı mı? Tabii gelişen kapitalizm bu konuda da duyarlı ve bilinçli bir kültür yaratıyor, artık çevrecilik var; ama kapitalizm koşullarında çevrecilik, "çevreyi kirletmeyen" deterjanların plastik şişelerde pazarlanmasına; ozon tabakasını delen spreylerin başk
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Türkiye'nin dış dünya ile olan ilişkilerinin özünde değil biçiminde bir değişiklik ortaya çıkmıştır. Bu zaman kesitinde Türk ekonomisini dünya kapitalizminin dinamik merkezleri tarafından şartlandırılıp biçimlendirilmeye devam etmiştir. Eşitsizlik temeli üzerine oluşturulmuş çevre-merkez ilişkileri bu niteliği korudukça, Türkiye ve benzer durumdaki ülkelerin temel sorunları çözmeleri olası görülmemektedir.
Oysa, dünyada "kavram çifti" diye bir şey vardır. Yoksulluk ve zenginlik kavramları bir birin zorunlu olarak üreten kavramlardır. Aynı şey kalkınmışlık ve geri kalmışlık için de geçerlidir. Bunlar, biri olmadan diğerinin de mevcut olmaması gereken kavramlardır. Zira birilerinin yoksulluğu diğerlerinin zenginliğinden kaynaklanır. Dünya ölçeğinde gelişmişlik ve azgelişmişlik de öyledir. Bugün ortalama bir Kuzey Amerikalı, ortalama bir Afrikalıdan 50 kat "zenginse"; bu, Afrikalının 50 kat az tüketmesinden ötü
Kavramların ortaya çıkışı, kullanım yoğunluğu ve harekete geçirici etkisiyle, mücadelenin seyri arasında birebir ilişki var. Ne zaman kitle hareketi yükselse, kavramlar da sahneye çıkıyor ve etkin birer araç haline geliyor. Mesela kolonyalizme karşı mücadelenin güçlü olmadığı dönemlerde, kolonyalizm ve anti-kolonyalizm kavramları da ortada yoktu. Ama XX. yüzyılın ilk on yıllarından itibaren kolonyalist statükoya karşı mücadele yükseldiğinde, kolonyalizm ve anti-kolonyalizm kavramları da sık kullanılır oldu.
Bu yüzden 'uygar beyaz adam' yaklaşık son beş yüz yıla yayılan nüfusunu ve egemenliğini sadece baskıya ve şiddete dayandırmadı.Her seferinde bir şeyler 'vererek,' 'bir gönül borcunun alacaklısı' durumuna gelmeyi başardı. İspanyol fetihcilerinin (konkistatörlerin) ?yeni dünya'ya ayak basmalarıyla birlikte,vahşilere cennet vadedildi. Hıristiyan olup cennete gitmelerinin yolu açıldı. Her halde ruhların bedenden ayrılmadığını sezdikleri için olacak, vahşilerin bir an önce cennete yollamak için bedenlerini topra
Oysa şimdilerde küreselleşme denilen aslında emperyalist saldırıdan ve saldırının yoğunlaşmasından başka bir şey değil. Emperyalizmse, kapitalizmde içerilmiş olan bir eğilim. Dolayısıyla kapitalizmin bir aşaması değil, bizzat sisteminde doğasında içerilmiş, sistemde içkin bir eğilim. Başka kavramlarla ifade etmek gerekirse, kapitalizm emperyalizmdir. Emperyalizm, kapitalist üretim tarzının ya da sermayenin genişletişmiş yeniden üretiminin bir gereği olarak tezahür ediyor. Zira kapitalist sistem var olabilme
Kapitalist üretim tarzı küçük bir azınlığı zenginleştirip dünya nüfusunun giderek artan bir bölümünü yoksullaştırmakla da kalmıyor, insanlığın geleceğini de tehlikeye atmış durumdadır. Dolayısıyla, sermaye uygarlığı sadece savaş, açlık, yoksulluk, sefalet, azınlık kültürlerinin tahribi, aşağılanma, manevi yozlaşma vb. üretmekle kalmıyor, giderek gezegeni de üzerinde yaşanamaz hale getiriyor. Teknikçi burjuva uygarlığının "başarısının" ne pahasına gerçekleştiği sorusunu da sormak gerekiyor. Sermaye uygarlığı
Bazı kavramlar sıkça kullanıldığı halde, içerikleriyle pek ilgilenilmez. Veri olarak kabul edilirler ve bir bakıma inanç kategorisine dahil olmuşlardır. Kalkınma kavramı son yarım yüzyılın en çok kullanılan kavramlarından biridir. Oysa, gerçekten neyi ifade ettiği pek merak konusu olmamıştır. Kavramlara yüklenen anlamlar her zaman herkes için aynı olmayabilir ve bu doğaldır. "Uygarlaşma", "modernleşme" veya aşağı yukarı aynı anlama gelen "çağdaşlaşma", batılılaşma" vb. gibi kavramlar herkes için aynı anlaml
"Geçerli eğilimler ve süreçler insanlığı ve uygarlığı hızla 'geri dönüşü olmayan' bir eşiğe doğru sürüklüyor ve bu durum oligarşik kapitalist yağma ve talandan kaynaklanıyor. Dolayısıyla geçerli kapitalist üretim ve tüketim sürecinden çıkmadan insanlığın ve uygarlığın geleceğe, hastalıklara, aşağılanmaya, doğal çevre tahribatına vb. diğer tarafta kürsel oligarşinin aşırı tüketimi eşlik ediyor ve insani, toplumsal, ekolojik sorunlar ve kötülükler de işte bu eşitliksizten kaynaklanıyor. O halde her ülkede ve
İnsanlığın ortak serveti olanın bir azınlık tarafından yağmalanmasını bir ilerleme, bir "uygarlık göstergesi" saymak mümkün değildir. Artık, sermayenin hareketi demek olan kapitalist üretim tarzı (burjuva uygarlığı densin), doğaya ve topluma zarar vermeden yol alamıyor. Üstelik her aşamada sistemin yıkıcılığı daha da büyüyor. Sermayenin yeniden üretimi, toplumun ve doğanın yeniden üretimini problemli hale getiriyor. Velhasıl, yaşamı ve yaşamın kaynağını aşındırıyor. Dolayısıyla genel bir sürdürülemezlik tab
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 29 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1