Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 28 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
“Ne çalıyordu anımsamıyorum, ağır, hüzünlü bir şarkıydı. Kokusunu, saçının sıcağını yanağımda duydum. Elimi beline koyarak ince ipeğin üzerinden belinin çukuruna hafifçe dokundum. Elini omzuma bıraktı. Kollarımda tutuyordum onu, yavaşça dönüyorduk. Onu kucakladığım bütün yaşları, yaşanmış, kaybolmuş güzel günlerimizi bir an yeniden anımsadım. Başım dönüyordu. Bir daha doğmuştum. Bu hüzün ülkesinde ilk adımlarımı atıyor ve düşmekten korkmuyordum.” Ölüm, bir son mudur gerçekten? Dünyevi var oluş açısından
Farkında olsak da olmasak da, gölgede kırk derecede geçer çoğumuzun yaşamı, yakıcı, kavurucu ilişkilerin gölgesinde sürüp gider. Yaşamlarımızın iklimini belirleyen yazılmamış kurallara, dayatılan rollere, giydirilen kıyafetlere başkaldırabiliriz, ya da uyum sağlayabiliriz. İnci Aral her zamanki ustalığıyla saklı iç dünyaların haritasını çıkarırken bir kez daha sorguluyor yaşamlarımızın derinliğini. "Gölgede Kırk Derece durgun kadınlık yaşantılarındaki yüklü yakıcılığı anılarımızda, duygularımızda, sezişl
Birçok kitap yazmış, ödüller kazanmış ünlü yazar İnci Aral da sizler gibi bir çocuktu. Ve küçükken ne olmak istiyordu, biliyor musunuz? Beş yaşından itibaren çocukluğunu, ailesini, yaşadığı yerleri anlattığı bu kitabında, İnci Aral'ın hayallerini de bulacaksınız. Babası gibi bir orman mühendisi mi olmak istiyordu acaba? Yoksa dayısı gibi hem kaptan, hem ressam mı? Annesi öğretmen olmasını arzu ediyordu ama o, hayvanları çok sevdiği için veteriner mi olmalıydı? Belki siz de, "Büyüyünce ne olacaksın?" sorul
Tükendi
"Kalbimin ritmini en çok sevgiler, aşklar yükseltti. Ben de herkes gibi geçici hevesler, uçucu mutluluklar, kırılma ve yıkım anları yaşadım. En güzel yıllarımı, mektuplar yazarak geçirdim. Sözcüklerin bin bir anlam taşıyan yankısının, coşku ve özlemlerin yakıcı gelgitlerinin, kuşkular, suçlama ve çaresizliklerin sabırla satırlara döküldüğü uzun geceler yaşadım. Sonraları, aşk üzerine çok şey söyledim, aşkın türlü görünümlerini, yaşanma biçimlerini anlatan romanlar, öyküler yazdım. Hayal ettiğim ya da yenid
Tükendi
"Yarım uykuların iç çekişiyim. Geceye açılmış bir öfke, üzgün bir gölgeyim. Baştan ayağa özlem, dağınık bir taslak, derli toplu tutkuyum. Kış kaldırımlarında kasımpatılar durgun, bulutlar soğuk. Saçlarım daha kara. Bende birikenleri nasıl anlatsam sana? Sonraki salı, iyiyiz diye bağıracağız oysa birbirimize, ellerimizi ayıran camın ardından. Uzak, tedirgin, yabancı. Susup kalmayalım diye iyiyim, biz iyiyiz, diye bağıracağız: İstediğin bir şey var mı? Yün çorap, dergi, kazak yastık kılıfı?" İnci Aral Uyk
"Arkadaşlar! Dışarda bir şeyler oluyor, farkında mısınız? Uykuda olanları sarsın, uyandırın. Herkese söyleyin, yakında ışıklar kesilebilir. Karanlıkta ne yapacaksınız?" - Yılmaz Güney Işıklar her söndüğünde beyazperdede inatçı bir umut yaratan, karanlıkları aydınlığa çıkartmak için topluma bir çift asi göz armağan eden, halkın sevgilisi haline gelmiş devrimci bir sanatçı... Türkiye'nin, bugünlere nasıl geldiğimizi gösteren çalkantılı bir dönemi... Özgürce yaratma ve var olma savaşı veren aykırı sinema a
Tükendi
"Kalkıp geceye çıktınız. Kar yağıyordu. Elini tutmadı, aramadı bile. Düşmek istedin, zaten paramparça olmuştun, ansızın anladın. Bundan sonra her bir araya geliş, o büyülü aldanışın yaşanamayacağı yalın, saydam, hiç bir düşe izin vermeyen gerçeklikte bir yalnızlık olacaktı. Çok sonraları, odalarda, pencere önlerinde, sokaklar, kapılar, duraklar ve sinemalarda, içinden bir tel koparılmış gibi yaralı, şaşkın ve uzak kalakaldın. Nice günler, geceler onunla bölüştüğün yataklarda sabahları birdenbire bıçaklanmış
"Yolculuklarım insana duyduğum sevgiyi merhametle karışık bir borçluluğa dönüştürdü. Tekerlek seslerine eşlik eden bebek ağlamaları, camlardaki TCDD damgaları aidiyet duygumu pekiştirdi. Bu ülkede doğmuş olmaktan çaresiz bir kederle birlikte coşkulu bir sevinç de duydum. Maraş'ın pamuk tarlalarındaki işçi çadırları. Kar altındaki Konya Ovası. Dolunayda ışıldayan kıraç tepeler. Çarşamba'nın ortasından akıp giden Yeşilırmak. Harran Ovası'nın o görkemli, havadan görünümü. Mersin'in portakal bahçeleri, Bolu'nun
Sesi olmayan bir ağzım olduğunu bilmiyordum. Sessizliğimin ne kadar yırtıcı olduğunu. Benim değildi o ses. Konuşan ben değildim. O yükselen alçalan, çözülen, fırıl fırıl dönen ve çıkış arayan haykırışlar benim olamazdı. Sözcükler yuvarlanıp yerlere düşüyordu ve ben nasıl olup da hep birlikte baş aşağı, aşağı, aşağı düştüğümüzü anlayamıyordum. Yeryüzünün neresinde bulunduğumu bilmiyordum. İçimi bulandıran nefretle kapıyı dövüyordum ve ellerimle boğmak, öldürmek istiyordum onları. Sadakatin yalnızca iyimserli
Tükendi
Bütün yanlışlarım, bütün gözden ve elden kaçırdıklarım, tutabildiklerim ve benim kıldıklarımla bir hayat yaşadım ve ben olmaktan, iyi kötü, ama böyle olmaktan en sonunda hoşnutluk duymaktayım. Garip bir bilgelik, güçlülük, yılmazlık duygusu var içimde. En sonunda ele geçirmeyi başardığım bir özgüven. İçimden Kuşlar Göçüyorun bir yerinde böyle diyor İnci Aral; acıları, kederleri ve mutluluklarıyla dolu dolu yaşanan bir hayatın, bir dönüm noktasında. Kadının tek başına yaşaması, yalnız taşıması gereken güç b
Tükendi
"Yarım uykuların iç çekişiyim. Geceye açılmış bir öfke, üzgün bir gölgeyim. Baştan ayağa özlem, dağınık bir taslak, derli toplu tutkuyum. Kış kaldırımlarında kasımpatılar durgun, bulutlar soğuk. Saçlarım daha kara. Bende birikenleri nasıl anlatsam sana? Sonraki salı, iyiyiz diye bağıracağız oysa birbirimize, ellerimizi ayıran camın ardından. Uzak, tedirgin, yabancı. Susup kalmayalım diye iyiyim, biz iyiyiz, diye bağıracağız: İstediğin bir şey var mı? Yün çorap, dergi, kazak yastık kılıfı?" İnci Aral Uykusu
Tükendi
"Bende anlayamadığın nedir biliyor musun?" "Neymiş?" "Nazım'ın dediği gibi: 'Ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum. Kendi şarkımı.' Ama yapamam biliyorum, çünkü o şarkı içimde kuruyup kaldı. Beni öldüren bu işte." "Şarkılar bitmez, yeni şarkılar filizlenip doğar her zaman..." Bu roman, Deniz ile Cihan'ın hüzünlü şarkısını anlatıyor. 70'li yılların sonunda Ankara'da, üniversitede tanışan Deniz ile Cihan'ı ortak tutkuları olan müzik bir araya getirir. Deniz, Ankaralı bir ailenin isyankâ
Tükendi
Gençlik yıllarında sevdiği erkeği çok acı bir biçimde kaybeden Ulya'nın hayatında büyük bir yara açılmış, derin bir boşluk doğmuştur. Genç kadın, daha sonra ruhsal yalnızlığını sanatla doldurmuş; yıllarını, dostluğunu yeğlediği, değerli bulduğu bir erkekle durgunluk ve huzur içinde geçirmiştir. Bir heykel sergisi açmak üzere Hamburg'a giden Ulya, Sina'yı gördüğünde kendini taze bir duygunun, güçlü bir dönüşümün eşiğinde hissedecek, aşktan ne kadar uzak kalmış olduğunu fark ederek sarsılacaktır. Taş ve Ten,
Yeşil : Yeni Yalan Zamanlar - 1 İlk kez 1994 yılında Yeni Yalan Zamanlar adıyla yayımlanan Yeşil, hem İnci Aral?ın yazarlığında yeni bir dönemeç oluşu hem de bugünün Türkiye?sini o zamandan görebilmesiyle önemini sürdürüyor. Dinsel baskı ile yetişmiş, aile içi cinsel taciz mağduru genç bir kadınla umutsuz, intiharın eşiğinde genç bir gazetecinin imkânsız aşkları çevresinde, eski eser kaçakçısı bir dayı, köşe dönmüş bir fotoğrafçı, tarikatçı punk sevgili gibi tiplerle gelişen anlatı Aral?ın sonraki romanlar
Tükendi
Mor, küçük bir Ege kasabasında yaşayan dört çocuklu bir çiftçi ailesinin yıllara yayılmış trajik hikâyesini sürükleyici bir aşk ve entrika çerçevesinde günümüze taşıyarak yirmi dört saatlik bir zaman diliminde anlatıyor. 68 kuşağından, sistemin bir parçası haline gelmiş işadamı ve turizmci İlhan Sacit, kızı yaşındaki Renginur?a tutulup ondan bir de çocuk sahibi olunca karısını yıkmış, hırslı baldızının kinini bilemiştir. İlhan?ın kardeşi öğretim üyesi, hâlâ solcu ama kafası karışık Armağan, ağabeyinin ters
Tükendi
Safran Sarı Yeni Yalan Zamanlar-3 Her şeyin anlam, boyut ve nitelik değiştirdiği bir dünyada insanın hep aynı kalması olanaksızdı. Kendisi de değişmişti bu yüzden. Bütün eski kaygılarını ve aptallıklarını bırakıp bilincini, yanılsamalar toplamından ibaret bir karşı saldırı hamlesine dönüştürmeliydi artık. İnci Araldan, Türkiyenin bu zamanlarına dair, kolay unutulmayacak bir roman: Genç yaşta yükselmiş bir yatırım uzmanı; eski eser kaçakçısı bir kadın; üniversite mezunu bir telekız. İnci Aral, GELECEKSİ
Tükendi
"Dinle Kara; sana sahilimi, sahillerimi, hayaletlerimi anlatacağım. Bir Doğu şehrinin soğuk hastanesindeki gece nöbetlerini, dağ eteklerindeki pusulardan getirilen parçalanmış genç bedenleri, narin sevgilim Dilda'yı. Aşklarımı, aşksız kalmalarımı, bütün mahrem, muhteşem ya da sefil, yıkım ve umut dolu anlarımı ve zamanla nasıl kirlenip çürüyerek kötü birine dönüşmüş olduğumu." Aşkı ve düşüşü seçmiş ve uzak kalınmış bir anne, sevgi-nefret ekseninde dokunaklı bir baba oğul ilişkisi. Çocukluğun, ilk gençliğin
"Dinle Kara; sana sahilimi, sahillerimi, hayaletlerimi anlatacağım. Bir Doğu şehrinin soğuk hastanesindeki gece nöbetlerini, dağ eteklerindeki pusulardan getirilen parçalanmış genç bedenleri, narin sevgilim Dilda'yı. Aşklarımı, aşksız kalmalarımı, bütün mahrem, muhteşem ya da sefil, yıkım ve umut dolu anlarımı ve zamanla nasıl kirlenip çürüyerek kötü birine dönüşmüş olduğumu." Aşkı ve düşüşü seçmiş ve uzak kalınmış bir anne, sevgi-nefret ekseninde dokunaklı bir baba oğul ilişkisi. Çocukluğun, ilk gençliğin
Tükendi
Mor, bir ailenin yıllara yayılmış hikayesini sürükleyici bir aşk ve entrika çerçevesinde yirmi dört saatlik bir zaman diliminde anlatıyor. Altmış sekiz kuşağından, sistemin parçası haline gelmiş iş adamı İlhan, kızı yaşındaki Renginura tutulup karısını terk edince hırslı baldızının kinini bilemiştir. İlhanın hala solcu ama kafası karışık kardeşi Armağanın evliliği de sallantıdadır. Kız kardeş Gülcan ise ailedeki ölüm ve intiharlardan sonra umutsuzca alkole sığınmıştır. Aile çevresi, İ
Tükendi
İnci Aral Ruhumu Öpmeyi Unuttundaki öykülerinde insanlığın ortak belleğindeki en tekinsiz yakaya çeviriyor bakışını. Hem gidenlerin hem de kalanların o büyük yalnızlığına, ölüme eğiliyor. Aral ölümü bir başlangıç ya da son değil, salt bir geçiş anı olarak kurguluyor. Öykülerin odağına direnmeyi, ayakta kalmayı yerleştiriyor ve ölüm halinin ortak kodlarıyla uğraşmak yerine bireylerdeki karşılıkları sınıyor. Bunu yaparken kalemini kamera gibi kullanıyor, her öykünün kendisine has atmosferini, olağanüstü ayrın
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 28 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1