Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 7 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Bir çoban söyler aşıkların yerini, "Göl kıyısına bakın" der. Giderler Konarı Gölü'ne. Kızın yazmasını bulurlar kıyıda. İki taraf da ağlamaya başlar. İşte tam o an bir çift ördek havalanır gölden. Biri yeşil, biri beyaz... 1924 yılında Safranbolu'dan Skydra'ya (Yunanistan) gönderilen 485 hanedeki 3.212 Kıranköylü ile Balkanlardan Anadolu'ya gönderilen yüzbinlerin dramı. Yanlarında bir avuç toprak, bir tutam safran götüren bu insanların izini yaşatan Safranbolu... Ve geçmişin yükünü omuzlarında taşıyan
Tükendi
Bir çırpıda okunabilecek ve insan zihnindeki yakın tarihimizle alakalı soru çengellerini yerinden oynatacak, okuyanı doğruları araştırmaya teşvik ve tahrik edecek bir kitap "AYNADAKİ KEMALİZM". 1944 Aksaray Yaprakhisar köyü doğumlu olan Metin Köse, bir Eğitim Uzmanı olup, çeşitli liselerde ve Selçuk Eğitim Enstitüsünde görev yapmıştır. 12 Eylül 1980 darbesinde, daha önce Konya Akıncılar Derneğinde verdiği seminerlerden dolayı tutuklandı. Dokuz ay tutuklu kaldı. Marmara Üniversitesinde öğretim görevlisi iken
Tükendi
Bu romanın kahramanı, maden işçileri! İlk iki romanı Mükellefiyet ve Göl Dağı ile Zonguldak madencilerinin kara yazgısını ele alan Metin Köse, üçlemesinin son halkasında 1991'deki Büyük Madenci Yürüyüşü'ne odaklanıyor. Yüz bin madencinin Zonguldak'tan başlayan yürüyüşü Ankara'yı hedeflemiş, "Gemileri yaktık geri dönüş yok" sloganı günlerce dağı taşı ve tüm ülkeyi inletmişti. Metin Köse, Türkiye tarihinin gördüğü en büyük işçi sınıfı hareketinin gerçeklerini edebiyata kazandırırken, belgeci-roman tarzının
Tükendi
"Ülkemizde pek çok sivil toplum kuruluşu; Vakıf, dernek, sendika, cemiyet ve cemaat var. Bunlardan bir kısmı Türkiye genelinde faaliyet göstermekte, bir kısmı da bölgesel Âlim bir zat ve etrafında onu dinleyen gençler. Her bölgede bir dağ teşekkül etmiş durumda. Ama birbirinden bağımsız, bağlantısız ve habersiz oldukları için bir türlü sıra dağlar oluşturmuyor, potansiyel güç meydana gelmiyor. Bizim içimizde bir otorite, bir dağ yok. Daha küçük, birbirine bağlı sıradağlar oluşturma çabası içindeyiz. Hiçbir
Tükendi
Zonguldakın ve maden ocaklarının gerçek öyküsü. Erkek çocuklar büyüyüp madenci olacaklardı. Kız çocuklar da madene gelin Ufuk belli belirsizdi! Havanın kararmasına epey vakit olmasına rağmen, kapkara bulutlar yüzünden ortalık kararmıştı. Hep böyle olurdu Zonguldakta, aydınlığı ve karanlığı günün uzunluğu ve kısalığı değil, kara bulutlar belirlerdi. Ortalık sabahın erken saatlerinde ya da öğle üzeri birden kararıverir, ardından aynı günde ikinci bir gün yaşanırcasına aydınlanırdı. Bazen de, hava hep kara
Tükendi
1867 yılında Osmanlı İmparatorluğundayız. Dış borçlar artmış, ekonomik çöküş başlamış, enerji açığı had safhaya varmıştır. Kömür ihtiyacını karşılamak için bir kanun çıkartılır ve Zonguldak civarındaki köylerde yaşayan 13-50 yaş arasındaki her erkeğe iş mükellefiyeti, yani belli sürelerle madende çalışma zorunluluğu getirilir. Mükellefiyet, 1940lı yıllarda tekrarlanan ve korkunç bir jandarma baskısıyla uygulanan bu kanunun trajik sonuçlarını, madenci yapılan köylülerin, çavuş ve onbaşıların, eşkıyanın, yav
Tükendi
Kırkına gelmiş bir adamın duygularına 7.1 şiddetindeki Adapazarı depremi eklenince müthiş bir hayat sorgusu başlar. Beyninde, sürekli ikiz doğuran sorular yüzünden zaman ve mekân kavramları birbirine karışır. Hayat artık ölüm çizgisinde yaşanmaktadır. "Var olmak" ve "Yok olmak" kavramlarının ortak paydası onu yeni bir dünyaya götürür.
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 7 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1