Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 5 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
İslâmiyetle birlikte ortaya çıkan İslâmî ilimlerin hemen hepsinde mahâretini ortaya koyan Osmânlı ulemâsı, aklî/felsefî ilimleri de dikkate alan genel bir eğilim içerisinde olmuş, iki alanı birbirinden keskin çizgilerle ayırmak yerine tedris ve telif faaliyetlerini ikisinde de sürdürmüştür. Bahsedilen bu özelliği şahsında somutlaştırmış düşünürlerin başında XVI. yüzyılda yaşamış ve Bahâeddinzâde olarak şöhret bulmuş Muhyiddin Mehmed b. Bahâeddin (v. 952/1545) gelmektedir. Şer‘î ilimlere olan vukufiyeti yan
Elinizdeki kitap, XVI. yüzyıl Osmanlı âlimlerinden ve Halvetî-Bayramî şeyhlerinden Muhyiddin Mehmed b. Bahâeddin, meşhur ismiyle Bahâeddinzâde’nin (ö. 952/1545) siyaset düşüncesini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Eser, Kanûnî (ö. 974/1566) döneminin güncel tartışmalarına ışık tutması açısından genel olarak İslam siyaset düşüncesi ve özel olarak da Osmanlı siyaset düşüncesi için temel başvuru kaynağı olma potansiyeline sahiptir. Bahâeddinzâde sultan-ulemâ, şeriat-siyaset ikilemlerinde Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevz
Cenab-ı Hakk'ın varlığı ve sıfatları ve Hz. Peygamber'in tebliğ ettiği din tarihi seyir içerisinde insanların istidat ve kabiliyetlerine göre farklı şekillerde algılanmıştır. Bu farklı algılanışın neticesi olarak farklı İslami mezhep, tarikat ve meşrepler ortaya çıkmıştır. Fıkıh ve kelam mezhepleri "ehl-i zahir", süfîler ise "ehl-i batın" olarak nitelendirilmiştir. İbnü'l-Arabi ile beraber "ehl-i batın" isminin yanı sıra daha ziyade tasavvuf düşüncesinin önderleri "tahkik ehli", "vücud ehli", "vahdet-i vücu
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 5 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1