Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 34 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Türkçe edebiyatın en verimli ve yetkin yazarlarından Erhan Bener, romanlarının yanı sıra anları büyük bir ustalıkla kavrayan öyküler de bıraktı. Bu seçkide yer alan metinler birbirinden epey farklı ve her biri Erhan Bener üslubunun başka yüzlerini yansıtıyor. Anlatılanlar da mitolojideki Olympos Dağı’ndan Paris’in ışıltılı caddelerine uzanan; İstiklal Caddesi’nde, Yeşilçam heyecanlarını dirilten benzersiz bir zaman/mekân yolculuğu vaat ediyor.
"Çoğunluk, romancıdan her şeyden önce anlatacak bir şeyleri olsun, bunları sürükleyici bir tarzda anlatsın, okuyucuyu kurmaca bir dünyaya soktuğunu sezdirmesin ister. Erhan Bener 1984'te çıkan romanı Sisli Yaz'la sürükleyici romana bir örnek verdi." GÜRSEL AYTAÇ Adı da güzelliği de sıradışı olan on altı yaşındaki Harikâ'ya âdeta büyülenmiş gibi tutulan ve beklenmedik bir anda evlenmenin eşiğine gelen otuz beş yaşındaki avukat Aydın, tuhaf ve çapraşık ilişkilerin ortasında kalmıştır. Kendisine soğuk
Hiçbir kitabında kendini yinelemez." Modern çağlar, kölelik ve efendilik kavramını tersine çevirdi. Daha yeni düşündüm bunu. Kimin efendi, kimin köle olduğunu saptayabilmek için, tutkuları da değerlendirmek gerekiyor. Amerikan Başkanı Clinton bunun son örneği. Bizim Kanuni ve Hürrem Sultanlarımıza, Katarina ve Kara Mustafa Paşalarımıza, Avrupalıların Josephine ve Napolyonlarına, hatta bir bakıma bütün Shakespeare tiyatrolarının trajedi kahramanlarına bak. Kim efendi, kim köle, söyleyebilir misin? Erhan Bene
"Herkes asılmasına bir gün kaldığını bilen bir ölüm hükümlüsünün gözüyle değerlendirebilseydi geçen zamanı, dünyanın görünüşü muhakkak ki bambaşka olurdu." Erhan Bener'in 1961'de Ara Kapı adıyla kaleme aldığı, sonraki baskılarda adını Kedi ve Ölüm olarak değiştirdiği romanı, ölümcül bir hastalığı olduğunu öğrenen resim öğretmeni Zahit'in, kalan üç aylık süreçte tüm yaşamını, yaşamla ölüm arasındaki bir "ara kapı"da sorgulamasını anlatır. Fransız yayınevi Albin Michel'in Büyük Tercümeler dizisinde yayınlanm
Yalın ve aynı oranda yoğun anlatımıyla, romanlarında gösterdiği ustalığı öykülerinde de sergileyen bir yazar Erhan Bener. 1996 Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Öykü Ödülü'ne değer görülen Günbatımı Öyküleri ve Denizaşırı Öyküler'in yer aldığı Bütün Öyküleri'nin ikinci cildinde Bener, insanı bütüncü bir biçimde ele aldığı olayları bu kez tam kıvamında bir "mizah"la daha da renklendiriyor. Hüzünle ironinin iç içe ilerlediği bu öykülerinde, gözlem gücünün derinliğiyle okurunda saygı uyandırıyor. Erhan Bener, Türk
Beni anlıyorsun değil mi? Anlamıyor ama, "Tabii, anlıyorum," diyor. Son günlerin modası da bu. "Beni anlıyorsun, değil mi?" "Evet, seni anlıyorum." "Hayır, beni anlamış olamazsın..." Peki ya, Murat onu anlayacak mı? 1996 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazanan Hınzır Kız, Erhan Bener külliyatında birçok yönüyle farklı bir yere sahiptir. Ölümün eşiğinden dönmüş genç bir kadınla bir emekli valinin aşkı yavaş yavaş örülürken, toplumsal ve siyasi baskılarla boğulan bireyin portresi çizilir. Hınzır Kız,
"Aslında herkes oyun oynar. Kılığına girdiği, görünmeye çalıştığı kişi ile öz beni arasında çıkar uyumu bulunduğu sürece, oyun oynadığını ayrımsamaz bile insan. Uyum bozulunca da, hemen iç çatışması başlar ve kişi yeni bir oyuncu kimliği kazanıncaya kadar, kendi kendisiyle baş başa kalmanın sancısını çeker. Gerçek oyuncu, bu türlü oyunların üstüne çıkabilen, oyunu oyun içinde oynayan, bundan zevk alan kimsedir." Yapıtlarında benzersiz psikolojik çözümlemeler gerçekleştiren Erhan Bener, Oyuncu'da çok
Derin gözlem gücü, insanı ele alışındaki bütüncü yaklaşımı, durumları olanca gerçekliğiyle ortaya koyuşu, süsten uzak, yalın ve etkileyici üslubuyla Erhan Bener'in Bütün Öyküleri'nin bu ilk cildinde, Yunus Nadi Öykü Ödülü'nü kazanan ve Haldun Taner Öykü Ödülü'ne değer görülen öyküsü "Alabalık"ın da içinde yer aldığı Aşk-ı Muhabbet Sevda ile Gece Gelen Ölüm buluşuyor. Erhan Bener, Türk edebiyatının büyük ustalarından biri.
Tükendi
"Biliyor musunuz, ben aslında buranın denizini pek sevmiyorum," dedi. "Çok sakin, ölü bir deniz. Suyu da çok ılık. Ben Boğaz çocuğuyum. Boğaz'ın denizini severim. İnsanı kamçılar, korkutur hatta. Yabancıları da hiç sevmez. Akıntılarını iyi bilmek gerekir, yoksa alıp götürür." Bankacı Yüksel ile emekli biyoloji öğretmeni Adnan Refik, artık orta yaşlarında olmalarının bilinciyle, yaşamlarını, evliliklerini, mutluluk anlayışlarını, özgürlüğü, mutlak özgürlüğün mümkün olup olmadığını düşündükleri karanlık gün
"İnsanın kendisi için yaşaması, istenilecek bir hak değildi. Annem: ?Bıyıklarını incelt,' diyordu. Öteki kız: ?Bıyıkların yüzümü çiziyor,' diye sızlanıyordu. Baria: ?Beni seversen bıyıklarını kesersin,' diye tutturuyordu. ?Sigara içme,' diyorlardı; ?Eve geç kalma,' diyorlardı; ?Evlen,' diyorlardı; ?Benimle evlen,' diyorlardı; ?Bana zevk ver,' diyorlardı... Yaşamımı almak istiyorlardı elimden." Türk edebiyatında varoluşçu etkiler barındıran ilk yapıtlardan biri olan Baharla Gelen, kahramanı Reha'nın yaşam
Türkçe edebiyatın ustalarından Erhan Bener'in beyazperdeye de aktarılmış, en önemli romanlarından biri Böcek. Yapıtlarını benzersiz psikolojik çözümlemelerle kuran Bener'in bu çarpıcı romanı, ana karakterinin ?polis" olması ve konusunun güncelliğini hiç yitirmemesi ile dikkat çekiyor. Polis figürü edebiyatta ele alınması en güç karakterlerden biri olsa gerek. Bener, kahramanla düşman arasında gidip gelen genel algıyı çok dengeli bir şekilde ele alarak, her tür bakışa olanak tanıyan derinlikli bir kurmac
"Lisede fen derslerinden çok başarılı olduğum halde, son sınıfta edebiyat şubesini seçmiştim. Edebiyatçı olmak istiyordum. O sıralarda şiir yazıyordum. Bazı dergilerde şiirlerim yayınlanıyordu. Daha ortaokulda, kendimce roman yazmaya kalkmıştım. Babam da yazı yazmaya meraklıydı. Amcam tanınmış bir yazardı. Ağabeyim de yazar oldu." Bürokratlar, Erhan Bener'in yapıtında birçok açıdan dönüm noktası oluşturan bir eserdir. Mesleki yaşamında edindiği anı ve gözlemlerinin öyküleştirilmesinden oluşan ve kendisin
Ellerini masaya dayadı. Ne yapacağını duşunmeye çalıştı. O başını kaldırıp konuşmaya başlamadıkça, burada durup ne yapacaktı? İyi ama, nereye gidebilirdi ki? Kiminle konuşabilirdi? Sonra tekrar onun, Bugunü beklemiyor muydun?" deyişini hatırladı." Türkçe edebiyatın ustalarından Erhan Bener'in 1960 tarihli Loş Ayna'sı, sıradışı kurgusu ve farklı edebi türleri bir araya getiren üslubuyla önemli bir roman. Teknik açıdan polisiye romanın tüm özelliklerine sahip olan roman, kurgusunun sürükleyiciliğini yap
Hep aynı özdeş koşullar içinde, aynı ortak sıkıntıları yaşayarak, ama birlikte oldukları zaman bile kendi öz yalnızlıkları içine kapatılmış olduklarını fark etmeden, karmaşık ve bir bakıma heyecanlı bir yaşam sürdürdüklerini sanmışlardı. " Türk edebiyatının ilk distopya örneklerinden biri olan Yalnızlar, 1950'li yılların Türkiye'sinde bir taşra kasabasında geçer. Kimi buraya dönemin politik baskıları yüzünden sürülmüş öğretmen, doktor, savcıdır; kimi gö¬revli olarak orada bulunan subay ya da kasabanın yerli
Tükendi
Ayrıntı Yayınları, Türkçe edebiyatın usta kalemlerinden, 2007 yılında kaybettiğimiz Erhan Benerin bütün eserlerini yayımlamaya başlıyor. 1929 yılında Kıbrısta doğan, 1950 yılında Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olduktan sonra girdiği Maliye Bakanlığının çeşitli kademelerinde çalışmış, 1975 yılında Emekli Sandığı Genel Müdürü iken kendi isteğiyle emekliye ayrılıp kendini tamamen edebiyata adamıştır. Erhan Bener uzun yazarlık serüvenine 1953 yılında yayımlanan Acemiler kitabıyla başlamıştı. Ayrınt
Tükendi
Ayrıntı Yayınları, Türkçe edebiyatın usta kalemlerinden, 2007 yılında kaybettiğimiz Erhan Benerin bütün eserlerini yayımlamaya başlıyor. 1929 yılında Kıbrısta doğan, 1950 yılında Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olduktan sonra girdiği Maliye Bakanlığının çeşitli kademelerinde çalışmış, 1975 yılında Emekli Sandığı Genel Müdürü iken kendi isteğiyle emekliye ayrılıp kendini tamamen edebiyata adamıştır. Erhan Bener uzun yazarlık serüvenine 1953 yılında yayımlanan Acemiler kitabıyla başlamıştı. Ayrınt
Tükendi
İstanbul´un ünlü bir tarihi otelinin egzotik odalarında işlenen bir cinayet... On yıllardır bu otelin koridorlarında gizlenmeyi başarmış tekinsiz sırlar, bastırılmış hırslar, birikmiş nefretler... Tekerlekli sandalyeye mahkum eski güzellik kraliçesi Sofia´nın gizemli trajedisi... Romantik işadamı Tahir Bey´in törensel, metodik otel müdürü Kamil Bey´in inatçı, kötücül maceraperest Mario´nun ise yabanıl aşkları... Suç ve suçluluk kavramlarını sorgulamak isteyen okurlar için, bir yandan ,herşeyin apaçık ortad
Tükendi
Erhan Bener, yeni kitabı Arabalarım`da, 1958`den bu yana, çeşitli neden ve rastlantılarla, hemen hemen her iki yılda bir değiştirdiği arabaların öykülerini anlatırken, bu dönemde kendisinin de bir şekilde katıldığı önemli toplumsal olayların tanıklığını yapıyor.
Bir oğul: Alkolik, otuz beş yaşında, işsiz, serserinin teki, kimilerine göre yakışıklı sayılır... Babası can çekişiyor.. Tuhaf bir baba: "Atmaca" lakaplı, uçkuruna düşkün, ama artık tuş olmuş, pestili çıkmış bir pehlivan... Anası umursamıyor...Garip bir anne: Daha altı ay önce bikinisiyle bakışları üzerine toplayan, ama artık saçlarına bigudiler sarılı, eteği sarkmış, damarları fırlamış bir kadın... Ablası yanı başında.. Değişik bir abla... Çocukluğunda bile hep, bir abladan çok, bir sevgili gibi düşlediği
Tükendi
Erhan Bener hafif, kıvrak ve neşeli bir üslupla kaleme aldığı bu `metinler ve denemeler`de, insan çeşitlemeleri, aşk oyunları, edebiyat, sinema, tıp, çevre, teknoloji gibi birçok konu ile hayatın `küçük ayrıntıları` üzerine görüşlerini, okurlarıyla paylaşıyor. İçtenliğiyle, sohbet `tadında` bir kitap Sonbahar Yaprakları...
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 34 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1