Yol, başladığı gibi bitmeyi de bilen ama bitmeyen, daralıp genişleyen, yapan, onaran, yeniden var eden yegâne şey. İnsandan başlayıp insanla bitmenin başka adı. Doğaya, şiire, geçmişe ve geleceğe uzanan bir el. Haydar Ergülen, Yayan Yapıldak’taki denemeleriyle dünden bugüne, bugünden yarına uzanan bir yol alfabesi kazandırıyor bize. Bazen nesnelere, bazen kavramlara, bazen de hayvanlara yepyeni anlamlar katıyor. Göğ’e ve Su’ya götürmek için evvela yola çıkarıyor bizi. “Merakımız var, hevesimiz var, yaşama a
Bahtsız Bedevi, Münkir Münafık, Gönül Adamı, Sabah Şekersizi, Vefa Abidesi... 29 harf, 29 toplumsal tipik... Bir de “Yüzeysel Alfabe” elbette! 40 kişiyiz ama birbirimizi tanıdığımız pek söylenemez. Hele şimdi, her şeyin insanları birbirinden uzaklaştırdığı, yalıttığı, internetin ve salgının yalnızlaştırdığı bir zamanda... Uzatmayayım, bir de ben canınızı sıkmayayım, bu çağda işte, az çok belirmiş, hemen hepimizin hakkında bir şeyler bildiği, düşündüğü toplumsal tipiklerimizi yazmayı denedim. Ben de “dışarıd
"Akıp giden su gibi güzeldi işte geçip giden zaman da. Akması, geçmesiydi önemli olan ve bizim de onlarla akmamız, geçmemiz, esmemiz, uçmamız, yüzmemiz, yürümemiz, koşmamız, durmamız, bakmamız, susmamız ve yazmamız... Sonra günlerimiz vardı, olup olacağı yedi gündü, iki avcumuza sığardı, ‘hayırlı cumalar' kadar ‘mavi cumartesiler', ‘uykulu pazarlar', ‘güneşli pazartesiler', ‘sakin salılar', ‘iyimser çarşambalar', ‘uğurlu perşembeler' de demek iyiydi." -Haydar Ergülen
Denk denirdi eskiden, hurç, çuval, sandık, bohça, heybe, yerine göre. Sonra çanta, bavul, valiz, k. İskender'le Waliz oldu. Bagajı
var dendi kimileri için. Orhan Pamuk, babasının Batı'ya giden bavulundan dem vurdu. Haydar Ergülen'de ise bambaşka bir imgenin
adı oluyor bu taşıdıklarımız; açılanı, pek açılamayanı, çünkü dolmayanı, ikiye hatta üçe çıkıp katlananı, bir daha kapanmayanı,
sonsuza yelken açanı...
Kitabın bir aşamasında "kendimi artık geçmiş zaman anlatıcısı gibi hissediyorum" diyor şairimiz. Bana
"Hem ‘çerçöp'ün hem de ‘çer'in çeşitli anlamları var sözlüklerde. Hem o anlamlara uygun bir kitap bu hem de ‘çer'e benim yakıştırdığım ya da öyle sandığım ‘yol'a. Öyleyse çerçi de yolcu oluyor. Ama eli boş gitmeyen yolcu."
- Haydar Ergülen
Haydar Ergülen "Tuhafiye: Hayalhâne Denemeleri"nden sonra
"Çerçöp: Öteberi Denemeleri"yle karşımızda.
Haydar Ergülen, Çerçöp'te okuru bir daktilonun, kâğıdın ya da artık bir çocukluk anısı olarak zihinlerimizde yer etmiş duvar halılarının dünyasına bir yolculuğa çıka
Haydar Ergülen'in uzun zamandır farklı mecralarda yayınlanan, deneme türüne yeni soluk kattığı "alfabe"ler nihayet bir araya geliyorlar...
Üstelik bu daha başlangıç!
Nişanlılar İçin Şarkılı Alfabe'de Ergülen; A'dan Z'ye, Aşk'tan Devrim'e, Cumartesi Anneleri'nden Neşet'e, Nar'dan Üzüm'e ve Zeytin'e, Eskişehir'den Napoli'ye, Üç Fidan'dan Gezi'ye, Karantina'dan Göçmen'lere... otuz iki kısım tekmili birden bildiğimiz(i sandığımız) bütün kavram ve kelimelere Haydar Ergülen'ce karşılıklar veriyor.
Şiirden yola
Mavi geçti...
Öyle bir yazdı ki
Sanki gökyüzünde oturuyorduk
Seni öpmek gökyüzünü öpmek gibi
Mavi bir şeydi
Gençlik öyle bir yazdır ki
Ne yurt ne ev ne oda
Yalnızca gökyüzü
Yeter insana. Biz seninle gökyüzünde/Çok oturduk/Gençliğimiz/Çok mavi geçti... çok!
Trenler de Ahşaptırda dört bölümde toplanan yazılar trenleri, tren yolculuğunu, istasyonları, garları özellikle yazarının hayatında önemli yer tutan Eskişehir, Haydarpaşa, Ankara garlarını ve bu mekânların kendisinde bıraktığı izlenimleri, anılarıyla birlikte anlatıyor. Bir şair olan Haydar Ergülen sevdiği bütün şairlerin şiirlerinden alıntılarla zenginleştirmiş yazılarını. Cemal Süreyadan Behçet Necatigile, Mehmet Âkif Ersoydan Nâzım Hikmete kadar pek çok şair ve dizeleri yer alıyor kitapta. Yazar bizi 30-
İÇ NEFES
o bir çay istemişti, trenin içinde
biz tren yolcusuyduk, çölün içinde
ben yalnız kalmıştım, senin içinde
oysa kaç kişinin yerine sevmiştim seni!
aşkı geçtik, gözlerini açabilirsin
o bir dile sığınmıştı, sözü içinde
yolu yoluma çıkmıştı, çölü içinde
ben eski kalmıştım, senin içinde
oysa kaç çocuğun yerine övmüştüm seni!
düşü geçtik, kendine bakabilirsin
o bir bende kırılmıştı, hayli içimde
ıssız otağ kurulmuştu, canım içinde
ben kime kalmıştım, senin içinde
oysa kaç bahçe yerine açmıştım seni!
Gülten Akın şiiri için pek çok akrabadan söz edilir. Akrabalar içinde birinci dereceden olanı hiç kuşkusuz Behçet Necatigil'dir. Ya da ‘İnce Kız'ın en yakını Büyük Tedirgin.
Gülten Akın ile Behçet Necatigil: Birbirinden ince ve incelikli iki şair.
Haydar Ergülen, iki ustayı, merhamet burcu'ndaki iki ustasını Gülten ile Behçet'te yazıyor...
İnsan Kısadır
Babaannem derdi ki: İnsan kısadır oğlum
Ve bilmezden gelir kısalığını, bilseydi
Yarışmazdı yollarla, göğe evler yükseltmezdi,
Nazlı babaannem sözü de uzatmazdı ısrarı da
Az söyler, usul söyler, pir söylerdi bir de
Adamın kötüsünü piyade, sözün fazlasını şiir
Yaparlar derdi, piyade olduğumu da gördü şiir yazdığımı da,
Küçücük bir büyükanneydi, onu yitirince anladım
Kısacıkmış her şey, insan kısaymış ağaçtan, ikindiden,
Elmadan, güneşten, kardan, yağmurdan,
Gölgemiz bile bizden uzunmuş, ya çocuk
Ölümlerin ağırlığı, doğumların şenliği, çocukluğun şairliği, şiirin çocukluğu...
Şair Haydar Ergülen, geçmişin gül bahçelerinden geleceğin nar bahçelerine doğru yürürken, günlerin getirdiği ve götürdüğü duygular arasında düşlediklerini bir araya getiriyor.
Sait Faik Abasıyanık ile Sabahattin Ali Üzerine Yazılar
"Sanki iki yazar birbirlerini tamamlamak üzere yazmışlardır. Köyleri, kasabaları, adaları, kentleri paylaşmışlar ve ikisi de gerçekliklerini en çok da yazarken kavramışlar, varlıklarına en çok yazarken inanmışlardır. Yazmak için yaşamak kadar, yaşamak için yazdıkları da doğrudur.
‘Yazmasam deli olacaktım!' diyen Sait'tir ama ‘yazmasam nasıl ölecektim?' diye yazının karşısına ömrünü koyan da Sabahattin'dir..."
Buralarda bahçe diye bir kadın
gördünüz mü hiç ağzı şiirden
bazen bir üzümün buruk tanesi
bazen kızılca bir narın annesi
bazen bir ıslığın çapkın mavisi
bazen de balı bir hınzır incirin
ve canı yeni açmış bir eriğin
sevişmesi gibi suyla yepyeni
işte öyle canım çekiyor seni
Harflerin açtığını senin bahçende gördüm!
Edebiyat / Türk Edebiyatı Edebiyat / Deneme
Ürün Tanıtımı
"Boş garlar, kuzey filmlerini andırır. Belki duygusunda vardır kuzey, ıssızlık, yalnızlık, kar, beyazlık, boşluk... Tren oysa yalnız garları değil, ovaları en çok da, bozkırları, ve karın adeta bir heykel durumu aldığı zamanları, kentleri, yolları doldurur. Beyazperdeyi de ilk trenin doldurduğunu, sinema salonundaki seyircilerin lokomotif üstlerine geliyormuş duygusuyla kaçıştıklarını okurken biraz şaşırmış, ama çokça gülmüşüzdür. Tren garlardan, yol
"Baştan söyleyeyim: Bu bir hayıflanma yazısı değildir. Aşkla devrim neredeyse aynı gözümde ama, diyelim ki bunu tek bir cümlede söylemek gerekirse klişe de bellidir: Devrim de aşk gibi hiçbir zaman pişmanlık duymamaktır."
Haydar Ergülen ...... Meğer! Darken noktaların yerine iyimserliği, devrimi, merakı, merhametin hırkasını koyuyor. Paradoks Diyalektika'nın iki ucunda meğer diyerek her türlü olasılıkta, kavramda geziniyor.
"Sinemaya gittim, eski bir dostun kapısını çalar gibi. Onları gördüm, onlarla birlikte yaşlandım ve buna nedense üzülmedim. İnsan yaşlandığına sevinir mi? Belki yalnızca onlarda şiddeti görmediğim, yaşamadığım için sevindim. (...) Film, hayattan daha güzel diyemem, ama zaman zaman hayatın yerine, hatta önüne geçebiliyor. Yine de ben belirsizlik yerine klasik de olsa duyguların eskisi gibi yaşandığı hayatları sürmeyi, filmleri görmeyi arzuluyorum, sonu mutlu da bitse, mutsuz da!"
Haydar Ergülen "Sonradan Gö
Haydar Ergülen düzyazıda da, tıpkı Cemal Süreya gibi, kendi şiirini "taklit" eden yazarlardandır. Ergülen'in şirinde de yazısında da Cemal Süreya'dan miras kalan "jest" ögesinin yazınsal bir performans kazanmış biçimi sahnelenir. Bir de yazı öznesi Cemal Süreya ise, yazı ritmi tutkulu bir sevgi, adeta maddeci bir kudsiyet kazanır. Süreya'nın çemberinden çıkmak istemeyen, bıraksalar uykusu gelene kadar o çemberle ip atlacak hevesli bir çocuk canlanır yazılarında. "Cemal Abi" ile büyülenmiş, o büyük şairin je
Dünyaya gelmenin pek çok yolu vardır. Örneğin ön kapıdan gelirsiniz. Kapıyı çalar ve ev sahibinin rehberliğini beklersiniz. Kendi keşif yollarınızı kapatır ve ne acı ki müsaade edilebilir bir yolculuğa çıkarsınız dünyada. Dünyaya bir hırsız gibi de girebilirsiniz. Gözden uzak pencerelerden birinden eve süzülür ve gözünüze kestirdiğinizi alır gidersiniz. Bir de bahçe kapısından girebilirsiniz dünyaya. Bir karşılayıcı yoktur. Bahçeyi tek başınıza keşfedersiniz. Çiçekleri, ağaçları, ancak bir bahçeye has olabi
Toplam 39 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.