İslam, insanların yaşamlarını sahih bir kulluk, vicdani bir hakkaniyet ve hukuki meşruiyet içerisinde sürdürmelerinin yolunu öğretmek için gönderilmiştir. Bu durum kulluğu, yaşamın bütün alanlarındaki bir suruş ve tutuma dönüştürürken meşruiyet ve haklılığı da bunun temeli ve ölçüsü haline getirmiştir. bu sebeple meşruiyet ve haklılık ile temellendirelemeyen bir fiil iyi niyetli dahi olsa sevaba ulaştırmadığı gibi hukuki himayede görmez. İslam hukuku, kulluk ödevine halel vermeksizin beşeri ilişkiler tes

İslam hukuku ailenin kuruluşu, sona erişi, eşler-çocuklar ve diğer akrabalar ile kurulan ilişkinin normatif karakterini ve sınırların tespit etmiştir. Fıkhın dünyanın düzene kavuşturulması için gereken normatif kaidelerin tespitinin yanı sıra uhrevi iyiye ulaştıran güzel fiilleri (mendub) de inceleme konusu yapmış olması, İslam aile hukuku alanında yapılan çalışmaların ailenin ahlaki çerçevesinde yer vermelerini gerekli kılmıştır. Çünkü İslam, bir din olarak mutluluğu için uğraştığı insanın, aile yaşamını d

İnsan hakları, küresel ölçekte bir meşruiyet ölçütü haline gelmiştir. Siyasal iktidarların, en azından anayasal düzeyde benimsedikleri ve birçok hukuki düzenlemeye referans yaptıkları temel kavramlardan biri olmuştur. İnsan hakları söyleminin evrensellik iddiasına karşın dayandığı felsefenin evrenselliği ise daima tartışma konusu olmuştur. Bu noktada, evrensel bir din olan İslamın ve onun hukuk düşüncesinin insan hakları kavramını ele alış biçimi önem kazanmaktadır. İnsan hakları, modern batı dok