Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 15 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
... her despotizmde mutlaka olduğu gibi, bu tür düzenlerin savunucuları, hasımlarının hesabını görmek için hukuku bir karikatüre dönüştürürler. Elbette hukuk hep bir sosyal yapılanmanın hukukudur, otonom değil heteronomdur. Tarih boyunca eşitsizliklerin üstüne oturur. Ancak baskı dönemlerinde bu eşitsizlikler gizlenemez olur. Hukuk genelde ondan beklenen görece otonomiyi bütünüyle kaybeder, meşruiyet perdesi ardındaki güç ve şiddet tüm çıplaklığıyla öne çıkar. O zaman yargılama da, sayısız örneği tarihte gö
Tükendi
Zehra Çiğdem Özcan ve Cemal Baki Akal hukuktan sinemaya aralanan aykırı kapıyı açıyorlar. Yasa,yargı, adalet, eşitlik, ifade özgürlüğü, ataerkil baskı, ırkçılık, ayrımcılık, geçmişle yüzleşme... üstüne yoğunlaşarak, ideal bir hukuk anlayışının tökezlediği filmlere öncelik veriyorlar. Özcan’ın deyimiyle, delilsiz gözaltılar, tutuklamalar ve yargılamaları, atomu parçalayan fizikçi ciddiyetiyle bir çocuğu bile güldürecek iddiaları ortaya atanları, sıradan bulguları cinayete, örgüte ve komploya aynı ciddiyetle
Tükendi
Spinozacı neşe, etiği ve felsefeyi bir mutluluk arayışı ya da mutluluğun inşası olarak algılayan klasik esine sahip çıkarken, halklar ve kültürlerin, onlarla birlikte diller, anlamlar ve dünyaların yok edilişinde, her türlü eziyet, kıyım ve kırımda, nefretin önemli rolünü vurgulayan radikal bir tarihi-siyasi gerçekçilikten uzak durmaz. Spinoza'nın etiği, siyasi Spinozacılık'la aynı biçimde özgürleştiricidir. Kederi, hurafeyi, zulmü, güçsüzlüğü titizlikle eler: İnsan hayatında ve halkların tarihinde varolan
Tükendi
Cemal Bâli Akal Beyaz Perdede Kirli Yargılamalar'da, sonunda hep iyileri aklayıp kötüleri cezalandıran "tatlı su" hukuk filmlerine karşı, "buyurun, adaleti buradan yakın!" diyor. Bazen çok erken bazen de çok geç gelen adaletin bir türlü tecelli edemediği yargılama filmlerinin izini sürüyor. Nasıl alındığı pek akla getirilmeyen "itiraf"la duruşma başlamadan verilmiş karara dayanan ve kamuoyunun önüne attığı günah keçileriyle ellerini temizlemeye çalışan bu "kirli" yargılamalarda; Danton, Jeanne d'Arc, Dreyfu
Tükendi
Hukuk nedir? Cevap fazlasıyla açık ve basit gibi görünüyor. Oysa Cemal Bâli Akal'ı tanıyan okuyucular, bu kitapta "hukuk şudur ya da budur" gibi beylik cevaplara yer verilmediğini tahmin etmiş olmalılar. Bu tahminlerinde de haklılar. Benzer sözcüklerin tarihte hiç değişmeden kalan benzer anlamlara sahip olduklarına ilişkin inancın, insanı kolaycı çözümlere yönelten vahim bir hata olduğunu gösteriyor ve ezberci "bir" hukuk tanımına karşı çıkıyor Akal. Ve yine kendisinden bekleneceği gibi, bir yandan hayatın
Tükendi
Bu derlemede, siyaset bilimine ve bazı hukuk dallarına göre özerkleştirilmiş bir Devlet Kuramı çerçevesinde, 20 kaynak metin bir araya geliyor. Tarihi, siyasi, sosyolojik, antropolojik, psikanalitik ve hukuki yaklaşımlar içeren çalışmaların ortak özelliği XX. yüzyılda yayınlanmış olmaları. Ünlü kuramcıların kaleme aldığı metinler, derlemeyi belirleyen seçim açısından bir ilki oluşturdukları gibi, dilimize de ilk kez çevriliyorlar. Geçen yüzyılda devletin nasıl düşünüldüğünü kavramak için bir başvuru kitabı:
Tükendi
Hukuk ya da Kukla Tiyatrosu. "Edebiyat ve Hukuk" Yazıları, hukuk antropolojisi ve Spinoza düşüncesi üzerine eserler vermiş olan Cemal Bâli Akal'ın, "Burası Tanzanya mı, Karanfil"den (2011) sonra yayımlanan ikinci deneme kitabıdır. Yazar bu derlemede Sofokles, Euripides, Shakespeare, Cervantes, Swift, Sade, Büchner, Stendhal, Dostoyevski, Melville, Kafka, Conrad, Barrie, Musil, Camus, Faulkner, Koestler gibi devlerin eserlerinde dolanarak, edebiyatsız bir hukuk kavrayışının sadece fakir değil, bazı hukukçula
Tükendi
"Hukukçular hâlâ bir hukuk tanımı arıyor" diyen Kant'tan iki yüzyıl sonra Georges Vedel, "hukuk nedir?" sorusuna "bir hukukçu sıfatıyla, hayatımın sonunda hâlâ iyi bir hukuk tanımım yok" cevabını vermişti. Vedel kadar açık sözlü olmayan, fakat ısrarla "hukukun üstünlüğü" nedeğinmeyi ihmal etmeyen pek çok hukukçu ise, hukuk kuramını "hukuk dışı" sayıp yasayla ihtilaf arasında bağlantı kurmakla yetiniyor ve disiplininin temel sorusunu sormaktan kaçınıyor. Cemal Bâli Akal kitabında bu soruya cevap veriyor, fak
Tükendi
Avrupa 1492´de yeni dünyayı keşfeder ve bir modernleşme-sömürgeleştirme sürecinde onu hızla farklılaştırırken, kendisini ve dünyanın geri kalanını değiştirip yeniden düşünmeye çalışır. Bir yanıyla tüm zamanların fatihlerini, diğer yanıyla özgürlük yanlılarını temsil eden "modern insan" doğar ve büyür. Bu sürecin pratikte ve teorideki öncüsü İspanya´dır. XVI. yüzyıl başlangıcından XVII. yüzyıl ortalarına uzanan Altın Çağ, bu ülkenin felsefe, edebiyat, sanat, dini düşünce alanlarında görkemli bir çıkış yaptığ
Tükendi
"Bu araştırma, devleti beş yüzyıldır var olan bir siyasi iktidar tipi sayarak, topluma, devletin penceresinden değil, siyasi iktidar kavramından bakıyor. Siyasi iktidar, Yasa'yla onun uygulanması arasındaki ilişkidir. Bu ilişki toplumdan topluma farklılaşırken, toplum tiplerini de birbirinden ayırır." Cemal Bâli Akal, İktidarın Üç Yüzü'nde devlet kuramı, siyaset kuramı, siyasi tarih, kamu hukuku, siyasi ve hukuki antropoloji alanlarında dolaşıyor.
Tükendi
Spinoza dini önderliğe, etnik yapılanmaya, cemaat baskısına, ahlak hocalarına ve kurtarıcılara, azınlık ya da çoğunluk hakimiyetine, seçkinci ya da popülist yönetime, hatta toplumdan ayrılmış bir yönetim fikrine karşıdır. Toplumun, mümkün olan en yaygın biçimde, kendi kendine düzenlenmesini ister. Alternatifi bulunmayan tabii bir rejim olarak Demokrasi´yi, sınırsız bir çeşitlilik içinde eşitlenmiş insanların düşünsel ve bedensel özerklikleri üstüne oturtur. Kişisel özerklik alanıyla Yasal alanı kesin olarak
Tükendi
Baruch de Spinoza, 17. yüzyıl Avrupasında, dinin sosyal hayatın her alanındaki normları belirlediği bir dönemde ifade ve din özgürlüğünün gerekliliğini dile getirmiş, bu özgürlüğün en büyük güvencesinin de demokrasi olduğunu ifade etmiş bir düşünür. Spinozanın 400 yıl sonra günümüzde hâlâ tartışılan ve anlaşılmaya çalışılan bir düşünür olmasının nedeni, özgürlük ve demokrasi bağının kurulduğu o günden bugüne hâlâ çok fazla yol alınmamış olmasıdır. İfade özgürlüğü de dahil özgürlüğün sağlanması için demokras
Tükendi
Ulus Baker Kullanışlı Bir Felsefe: Spinozacılık adlı makalesinde Spinoza o kadar günlük hayat içindedir ki, onu okuyup anlayamadım demek insanın düşünme gücünün ne kadar örselendiğini dışa vuracak kadar büyük bir felakettir der. Her ne kadar insanın düşünme gücünün henüz örselenmediği bir çağın (anın, ama tekiller için değil) varlığını kabule dayanan bu saptamaya katılmakta güçlük çeksek de Spinoza felsefesi ile karşılaşmanın felaketle ilişkisi çarpıcıdır. 2009 yılında, dünyadaki önemli felsefecilerin de ka
Tükendi
Hayatı herhangi bir şeye inanarak anlamlandıranlar, onunla akıp giderken, özgür olduklarını düşünürler. Ondan bir anlam bulamayanlarsa Zorunluluk´un pençesine düştüklerine inanırlar. Bunlar için iki yol vardır: Ümitsizce isyan etmek ya da bilgenin özerkliğini seçmek. Spinoza düşüncesi Zorunluluk içinde Özgürlük arayışıyla sanata ve özellikle edebiyata geniş kapılar açar: BORGES, BÜCHNER, CALVINO, CANETTI, CORTAZAR, FLAUBERT, GOETHE, HÖLDERLIN, MILLER, MURDOCH, TOLSTOY, TOURNIER, UNAMUNO ve diğerleri... Sis
Dünyayı ikiye ayıran bir bölünmede, siyasi iktidarın yalnızca devlet ya da sınıf iktidarı diye görmek de yasanın üstünlüğü diye yorumlamak da temel bir eşitsizliği atlamak olacaktır. Genel bir erkek hakimiyeti, hiçbir toplumun gerçek anlamda demokratik sayılamayacağını düşündürtecek biçimde, bir ilk baskıyla ortaya çıkmış ve sürmüşse, dünyayı ve siyasi iktidarı kavramanın yolu, erkeklerin kadınlar karşısındaki keyfi-siyasi üstünlüğünü sorgulamaktan geçer: Tarihte kadın iktidarlı bir dönem yaşandığına il
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 15 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1