"Anılar, kimsenin bizden alamayacağı tek mülkümüzdür." Adorno'nun Jean Paul Richter'den
alıntıladığı bu sözü doğrulamayacak bir yaşam henüz yeryüzünde yaşanmamıştır ve dilerim ki
yaşanmasın. Elinizde tuttuğunuz üçüncü kitabında Ergün Küzenk, bizlere kendi mülkünü
gezdiriyor. Okudukça hayli zengin biriyle karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz, meğer Ankara
karış karış onunmuş. Bugün, çıktığı sokakların hiç tat vermediği Ankara'yı "bir de ben
gezdireyim, muhayyilenizi yoklayın" dercesine sayfalara dökmüş. Önceki
Küzenk'in hikâyelerini dinledim, Ergun Küzenk Kurosava'ya benziyor.
Kurosava'nın, "Ben çekeceğim sahnede hüznün açığa çıkmasını istiyorsam fonda mutlaka neşeli bir çocuk şarkısı çalarım" sözleri geliyor aklıma.
Alviran'ın Kızları'nı okurken arkada duyduğunuz neşeli çocuk şarkısı hikâyenin kederini daha da katmerliyor.
Ergun Küzenk E. Galeano'ya benziyor. Onun ahvadından... Yazdıklarına hikaye, öykü ya da deneme demekten daha çok "anlatı" tabiri yakışıyor. Anadolu insanının kederini anlatıyor Küzenk, gül
Ergun Küzenk, aktardığı yaşanmış hikâyelerle hepimize farklı ve değerli duygular yaşatıyor. Güldürüyor, ağlatıyor dahası kızdığına kızıyor, acıdığına acıyor, sevdiğini seviyor,, bağrına bastığını biz de bağrımıza basıyoruz. Müthiş bir duygu bu. Kokular, sesler, seslenişler, serzenişler, hüzünler, sevinçler. Bir kitap içinde muhteşem bir buket olup bize sunulmaya hazırlanıyor. Başucumda yerini alacak."
- Gülnaz Akşam
"Hikâye anlatıcısı, yoldan edindiği tecrübeleri evden aldıklarıyla birleştirip yeniden ür
Toplam 3 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.