Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 18 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Genel Kamu Hukukunda ve siyaset bilimi felsefesinde bilinen bazı ana kavramların Doğu ve Batı siyasal düşüncesinde nasıl bir süreçle şekil aldığına odaklanan bu eser sekiz bölümden oluşmaktadır. Devlete itaat fikrinin veya devlete itaatsizlik düşüncesinin ne şekilde oluştuğunu, kişilere ve topluma direnme hakkının nasıl verildiğini açıklarken Doğu ve Batı dünyasının önemli düşünürlerinin görüşleri karşılaştırmalı şekilde incelenmiştir. Devlete itaatsizlik ve direnme hakkını detaylıca araştıran bu eserde Huk
Tükendi
Türk edebiyatında Sabahattin Ali kadar hayat hikayesiyle eserleri iç içe geçen şair/yazar sayısı çok azdır. Yurdun çoğu yöresini özellikle Batı Anadolu coğrafyasını dolaşma fırsatı bulan yazar, bu yörelere ilişkin gözlemlerini, izlenimlerini ve anılarını eserlerine çok canlı biçimde, estet bir anlatım ve üslupla yansıtmıştır. Bir süre yurt dışında/Almanya'da bulunan Sabahattin Ali, bu ülkeye ve insanına ilişkin izlenimlerini ve maceralarını da eserlerinin konusu yapar, Türk edebiyatına özgün eserler kazandı
Mübarek ecdadımız "Mukaddes Yolculuk" için yapılması gerekenleri çok çarpıcı bir cümleyle ortaya koymuş ve "Önce tekke, sonra Mekke!" demiştir. Ecdadımız bunu derken "Bu yolculuğa çıkmadan önce; Kutsal Topraklarda yapılması gereken ibadetler ve takip edilmesi gereken adap Müslüman'a yaraşır, bir irfanla öğrenilmeli Haremeyn hakkında gerekli bilgiler edinilmeli manevi hazırlıklar tefekkür ve takva ikliminde tamamlanmalı Muhabbet-i Resulullah'tan Muhabbetullah'a giden aşk çağlayanında ruh kıvamına getirilmel
Tükendi
Şehir kavramı çoğu zaman medeniyet/uygarlık kavramıyla birlikte anılır; şehirlileşme vemedenileşme kavramları da benzer çağrışımlara ve anlamsal örüntülere sahiptir. Şehirlergeçmişten geleceğe ait oldukları medeniyetlerin maddi ve manevi değerlerini yansıtırkençoğu zaman içlerindeki abidevi eserlerle temsil edilir. Türk edebiyatının zirve şahsiyetleriYahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Hamdi Tanpınar da şehirlerin portresini medeniyetle, ‘kendilik bilinciyle', anneyle, sevgiliyle, vatanla, yoğurarak tamamlarlar. H
"Çanakkale Dirilişi"; Î'lâ-yı Kelîmetullah aşkıyla, "dîn ü devlet, mülk ü millet" için her çeşit zorluğa, yokluğa, yoksulluğa katlanan ve her türlü imkânsızlığa rağmen îmanın en büyük imkân olduğunu yedi düvele gösteren azîz Türk Milleti'nin "Cündullah" sıfatına lâyık olduğunu bir kere daha bütün cihana ispatlamasıdır. "Çanakkale Dirilişi"; yıllar yılı bize aktarılan, hep aynı bakış açısının tekrarı olan ve fiilî gerçekleri muhayyel bir biçimde anlatan eserler kategorisinden bir tarih güzellemesi değildir.
Tükendi
Kûtü'l-Amâre Zaferi, dünyaya hükmetmiş büyük imparatorluklar içinde sadece Osmanlı Cihan Devleti'nin Çanakkale Savaşı'nı ve Kûtü'l-Amâre Muharebesi'ni kazanıp, bu muhteşem gâlibiyetleri yaşadıktan ve "Kuğunun Son Çığlığı"nı gök kubbeye saldıktan sonra ihtişamlı bir gurûb ile batışına tarihin şâhitlik ettiği saklı kalmış bir büyük destandır. Kûtü'l-Amâre Zaferi; Anadolu'dan Kıbleye doğru akan Dicle ve Fırat sularının bu büyük kahramanlık hâtıralarını sînesinde sakladığı ve Mirliva Halil (Kut) Paşa'nın ifâdes
Manzum hikaye, şiir ile nesrin birlikteliğinden doğar. Bu türde asıl unsur hikayedir. Bu tür oluşturulurken hikaye yazmayı hedefleyen şairler, şiirin imkanlarından, şiire özgü unsurlardan yararlanarak hikayelerini daha etkili kılmaya çalışırlar. Manzum hikayelerin birçoğu bazı yönleriyle tiyatro metinlerini andırır. Bu metinlerde tiyatroya özgü unsurlar kendisini açıktan hissettirir. Manzum hikayeyi, manzum tiyatrodan ayırt edici unsur, anlatıcının varlığıdır. Saf şiirden ve manzumeden ayırt edici yönü ise
Geçmişten günümüze kadar hakkında çok konuşulan, lehte ve aleyhte kitaplar yazılan ve gizemli yönüyle hep merak kaynağı olan masonluğu tüm ön kabul ve yargılardan uzak bir şekilde ve orjinal tarihi kaynaklarına dayanarak açıklayan bu kitabın temel gayesi, hiçbir yoruma girmeden masonluğun bizzat kendilerine ait eserlerini bilim dünyasının hizmetine sunmaktır. Masonluğun ortaya çıkışı, gelişimi ve Osmanlı dönemindeki serüvenine ana hatlarıyla değinerek konu hakkında genel bir malumat sunan bu kitap esas ola
Tükendi
Osmanlı Devleti'nin temel olarak eyalet, sancak, kaza ve köylere dayanan mülki idari yapısı, zamanın ihtiyaçları doğrultusunda yeri geldikçe bazı değişiklikler geçirmiş; özellikle de 19.yüzyılın değişen dünya düzeni içerisinde köklü düzenlemelere maruz kalmıştı. Mülki idarenin en üst kademesi olan ve varlığını günümüzde de sürdüren vilayet idaresinin ve doğal olarak bu idarenin alt birimlerinin tarihini, detaylara boğulmadan ve anlaşılır bir üslupla sunma düşüncesinden yola çıkılarak hazırlanan bu k
Tükendi
Osmanlı Devletinde uzun süre varlığını devam ettiren yeniçeri ocağının kaldırılması, merkezi ve mahalli düzeyde değişimin ve yenileşmenin başlaması açısından bir dönüm noktasıdır. Nitekim II. Mahmud, bu ocağı kaldırdıktan sonra ortaya çıkan yeni koşullar içerisinde bir seri yeni kurum teşkil etme yoluna gitti. Bu doğrultuda, bir yandan güvenliği sağlamak amacıyla ülke içi seyahati belli kurallara bağlarken, öte yandan köy ve mahalle bazında asayişi ve halkın refahını temin etmek üzere muhtarlık nizamını teş
Tükendi
Osmanlı Devletinde II. Mahmud dönemiyle birlikte merkezi ve mahalli idari yapılanmada bir değişim sürecine girildi ve bu durum, Tanzimat döneminde hız kazandı. Bu bağlamda 1842 yılında taşra idari hiyerarşisinde yapılan yeni düzenlemeler esnasında kaymakamlık idaresi teşkil edildi. Osmanlı idari literatüründe klasik dönemden itibaren çok farklı alanlarda kullanılagelen kaymakamlık tabiri, böylece yeni bir idari kademenin ismi oldu. Kitapta Osmanlı mahalli idarelerinin vazgeçilmez bir unsuru olan ve cumhuriy
Tükendi
Zulme karşı direniş ve isyan her zaman haklıdır, meşrudur. Devrimcileri ve isyanları şimdiye kadar hiç bir mahkeme yargılayamamıştır. Mahkemeler isyancılara ceza verebilir ama isyanları yargılayamaz. Bugüne kadar elimden geldiği ve gücümün yettiğince, bütün yolları kullanarak bu ahlaksız düzeni yıkmak için mücadele ettim, bundan sonra da mücadeleye devam edeceğim. En büyük hatamız, en ağır suçumuz etkisizliğimizdir. Bundan dolayı yaptıklarımızdan değil, ancak yapamadıklarımızdan sorumlu tutulabiliriz.
Tükendi
İslam Güneşi'nin doğduğu "vahyin sağanak sağanak yağdığı" İlahi Nur'un yeryüzüne yayıldığı" gönüllerde Gül Aşkının oyalandığı ve yüreklere Saadet Asrı'nın mayalandığı Sevgili'nin Şehrine yapılan bu Mukaddes Yolculuk; dünya hayatında kaybettiğimiz insanlığımızı yeniden bulma" yeniden kendimize gelme" istikamet üzere yaşama şuuruna yeniden sahip olma ve hayatımızda yeni bir inkilap oluşturma gayesine matuf bir mübarek seferdir...
Tükendi
Manzum hikâye, şiir ile nesrin birlikteliğinden doğar. Bu türde asıl unsur hikâyedir. Bu tür oluşturulurken hikâye yazmayı hedefleyen şairler, şiirin imkânların- dan, şiire özgü unsurlardan yararlanarak hikâyelerini daha etkili kılmaya çalışırlar. Manzum hikâyelerin birçoğu bazı yönleriyle tiyatro metinlerini andırır. Bu metinlerde tiyatroya özgü unsurlar kendisini açıktan hissettirir. Manzum hikâyeyi, manzum tiyatrodan ayırt edici unsur, anlatıcının varlığıdır. Saf şiirden ve manzumeden ayırt edici yönü is
Tükendi
İsmail Safanın Mülâhazât-ı Edebiyye adlı eseri Türk tenkit tarihi içinde önemli bir yere sahiptir. Yazar daha önce Maarifte Mülâhazât-ı Edebiyye başlıyla yazdıklarını daha sonra kitap olarak yayımlar. İsmail Safa bu eserinde sanatın kökeni, sanatkârda bulunması gereken özellikler, üslup ve inşa gibi bahisler üzerinde durarak edebiyata ilişkin kişisel görüşlerini öznel yargılardan kaçınarak ifade eder.
Tükendi
Aka Gündüzün yaşadığı dönem bir devletin yıkıldığı, yeni bir devletin kurulduğu, imparatorluktan milli devlete geçişin yaşandığı dönemdir. Bu dönemde toplum savaşlar dolayısıyla büyük sarsıntılar geçirmiş, değerlerde önemli yozlaşma ve çözülmeler olmuştur. Yaşadığı dönemin meselelerini dikkatle izleyen Aka Gündüz, bu meseleleri sadece tespit etmekle kalmaz, çözüm tekliflerinde de bulunur. Mağdur kadın ve çocukların sorunlarına eğilir ve onlar adına çözümler üretir. Aka Gündüzün eserleri estetik açıdan çok f
Tükendi
Askerî Kânûnnâmeler (1826-1827) adlı bu çalışma, esas itibarıyla, bir transkribe çalışması olmakla beraber, defterin muhtevası ayrıntılı bir şekilde değerlendirilerek okuyucunun bilgisine sunulmuştur. Daha sonra, defterin önemi açıklanarak varılan sonuç ifade edilmiştir. Akabinde ayrıntılı bir dizin konulmak suretiyle, okuyucuların aradıkları bilgiye kolayca ulaşmaları sağlanmıştır. Kitabın sonuna da metnin tıpkıbasımı konulmuştur.
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 18 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1