Yıl 1990...
Doğu Blok'u dağılmış, komünist sistem tüm dünyada
çökmüştü.
ÖZKAN İRMAN Almanya'yı doğu ve batı diye ikiye ayıran o utanç
duvarı yıkılmış ve Gorbaçov'un başlattığı GLASNOST
politikalarının sembolü olmuştu.
Her şeye kabarık bir iştahla aç Doğu Blok'u ülkeleri,
artık bol meyveli bir yaş pasta gibiydi.
Kimi ucuz mal toplayıp satarken, kimi bu durumdan
faydalanıp geziler düzenleme peşindeydi.
Tüm toplumu içine çeken girdap, Türk erkeğinin
başına gelen en güzel şey miydi?
Yoksa bir felaket mi?
Bir u
Tecrübe hiç bitmeyen bir serüvendir...
ÖZKAN İRMAN
İnsanoğlu tam da "Hayatı biraz öğrendim." derken
tası tarağı toplayıp göçüyor bu dünyadan.
Ölüm kaçınılmaz. Tam olarak algılamazsak da bunu
bilerek yaşıyoruz...
Benim içimi acıtansa insanın ölmesinden çok,
edindiği tecrübenin yok olması...
Bir bilgi lazımsa ve uygulanmıyorsa değersizdir!
Çünkü ben artık biliyorum ki bana basit gelen bir bilgi
belki de bir insanın hayatını kurtarabilir.
"Yap ya da öl" mantığıyla öyle bir kıvılcım çakar ki iş
hayatında yok
İnsan belleği, acımasız kayıt alanı; unut dersin
unutmaz, unutma dersin unutur...
Nizamiyeye girdiği andan itibaren Orhan buradaki
düzeni fark etmişti. Yerini yadırgaması kadar, yaptığı
iç muhasebe de onu uyutmuyordu.
Bu ızdırabın içinde ne işi vardı? Sadece yaptığı hata
mıydı onu buraya getiren? Sevdiceğine ve kendine acı
çektiren? Nereye akıyordu zaman?
Kura günü gelip çattığında "En uzak" diye diye sınır
karakolunu çekmişti.
Geçecekti elbet ama belli ki böyle zor geçecekti!..
...
Başçavuş dolma kalemini
Mezeci Çırağı; Pirinç Hanı esnafının, yoksulluk ve aşk
acısıyla örülü hikâyesini, bir çocuğun sessiz
tanıklığıyla anlatırken, aynı zamanda
yaşanmışlıklardan beslenen kahramanlarının
dünyasında umut veren bir yolculuğa davet ediyor.
1970'li yılların Bursa'sında Pirinç Hanı, büyük
avlusundaki çınarın etrafında sıralanan;
ayakkabıcısından dökümcüsüne bir avuç esnafın
dostluklarının, kavgalarının, kahkahalarının en
derinden yaşandığı mekândır artık...
Henüz oyun ile işin ayrımını tam yapamayan Mezeci
Çırağı Öz
Özkan İrman, Mezeci Çırağı adlı kitabında, 70'li yılların Bursa'sına götürüyor bizi. O yılların Bursa'sında Pirinç Hanı, ilin en gözde hanlarından biridir. Bir yanda demirciler demir döver, bir yanda dericiler çalışır, ustalar, çıraklar, kendilerine özgü han dünyasında yaşayıp giderler. Yazarın anılarına dayanan bu anlatı, o yıllarda Pirinç Hanı'nda, babasının yanında "mezeci çıraklığı" yapan bir çocuğun gözünden anlatılır. Birbirinden renkli karakterlerin, dostluğun, dayanışmanın, aşk acılarının yaşandığı,
Toplam 5 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.