Acaibü'l- Acaibat, nereye böyle sorusuna şahitlik etmenin kıymetini hatırlatma çabasının yanı sıra kendi nefislerini yeren, birbirlerini uyaran ve mermameti ve sabrı tavsiye eden atalarımızın mesellerinden bizlere düşen hisse nedir sorusunu dert ediniyor.
Bu kitabın müellifi der ki: Toydum, yeni terleyen bıyıklarıma sevdalanmıştım. Yeniliğime sevdalanmamın beni bir mahpusluğa düşüreceğini işitmemiştim. Hafız'ın sesi de eskide kalmış bir yankısız tumturaktan ibaretti. Kendi yeniliğine mahpus kimselerle karş
Bu yazıların tamamı, iki yılı aşkın bir süre yalnız yaşanan, tarihçilerin yeri göğü sarsan adam diye tanımladıkları Emir Timur'un ülkesinde, Bir Yolcunun Hatıraları başlığı altında Taşkent'te/Özbekistan'da yazıldı. Taşkent sokaklarında sessizlik, sakinlik, tenhalık ve sanki uyku hali gibi bir hava hüküm sürerken "göçtü kervan kaldık dağlar başında" ilahisi söylenip durdu...
Bu kitabın merkezi ilgisi, Türkiye`de devletle toplum arasında varolan geleneksel çelişkilerin zaman zaman yol açtığı gerginliklerin modernleşme süreci ile ilgisi ve kamu bürokrasisinin demokratikleşme sürecindeki rolü, isteği ve tavrı net bir şekilde ortaya konulmak zorundadır. Bürokrasi sözcüğünün ilk doğrudan çağrışımı, "bugün git yarın gel" deyişinde dile getirilen sonuçsuzluk duygusu olmaktadır. Doğal olarak `bürolar` ise, işlerin `yürümediği`, gizemli kararların alındığı `mekan`lar olarak algılanmakta
Peki hüznün rengi ne; ´gel de birbirimizin kadrini bilelim ,çünkü ansızın ayrılacağız birbirimizden...´ derken, farsça yazan sevdalı, ne renk vermişti hüzne... bilemedim... bilemedik.. hiç bilemeyeceğiz, belki de...
Toplam 5 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.