Ârâftayım
Zeytin gölgesinde serinlese de günahım;
Bilirim ki Sekar vurunca işe yaramaz gölgeler.
Alevler körükleyen ateşli ahım
Maden gibi eritirken semayı
Yetim başı okşayan elim olacak silahım.
Oysa şimdi avuçlarındayım
Bir aşk kalesinin burçlarındayım.
Sal beni
Kızıl alevler almadan;
Hesap mahşere kalmadan
Sal beni Hazeran
Sal...
Ortasındayım tandan çok uzakta gün ortasında;
Alevin közün ve gözün sultasında.
Araftayım
Sol ayağımı yalar Cehennem alevi.
Kime ne diyeyim
Bendim emziren
"Genç Sultan'ı yakından tanırım. Kalbindeki surları paramparça ederek iç fethini küçük yaşlarda tamamlamış bir gönül eridir. Onu, Konstantiniye'yi almak isteyecek kadar cesur yapan budur. Unutmayın ki iç fetih insanı Rabbinden başka herkese karşı korkusuz yapar. Ben Bizans surlarının üstünde dalgalanan Osmanlı sancağını şimdiden görebiliyorum. Kulağıma Ayasofya'da okunacak ezanların nidası ulaşmaya başladı bile."
Esaret altında bir şehir,
Gülhane Parkı’ndan yola çıkıp Alemdar Caddesi’nden yukarıya doğru sert ve hızlı adımlarla yürüyen bir Fransız taburu At Meydanı’na varınca Ayasofya Camisi’nin avlusuna açılan kapıya doğru yöneldi. Kapının önüne gelince sert bir emirle durdu. Fransız komutan kararlı bir ses tonu ile kapıda nöbet tutan askere seslendi:
Acele burayı boşaltmalısınız alınan karar doğrultusunda bu kiliseye biz yerleşeceğiz
Mefkuresini her şeyin üstünde tutan bir imam Ömer Hoca:
Esaret altınd
Nedir bu telaşın, böyle nefes nefese nereye?
Ateş büyük, çok büyük, yayılmış her yöreye
Neyin ateşi bu söylesene?
Zulmün ateşi, bâtılın dinmek bilmeyen ateşi!
Zulmün en şiddetli anında, herkesin güçlüden yana olduğu bir zamanda, mazluma can üflemek demektir karınca nefesi.
Bütün zenginlikleri elinin tersiyle itip, Hak uğruna bir kırıntı ekmeğe muhtaç Mus'ab olabilmektir. Doğruluktan şaşmama uğrunda, yapayalnız ölmeyi göze alan Ebu Zer olabilmektir.
Sümeyye olabilmektir, işkenceler karşısında "Allah!" diye
Su yandı ateşin közünde , ruhum da yandı. Aşk ölüm idi İbrahimî bir alevde gülce uyandı. Alev, köz ve kül kardeşti bir babadan Babaları ateşti ve üçü de kalleşti. Suya dokunmadan önce !
Surlarda açılan gedikten sızan sabah güneşi Dukas'ın yüzüne vurunca kan ter içinde uyandı. Gözlerini açınca evinde olduğunu fark etti. "Rüyaymış, rüyaymış!" diye sevinç çığlıkları attı. Halbuki daha birkaç saniye önce o ejderha gözler, gördüğü son şey olmuş ve cansız bir şekilde yere yığılmıştı. "Allah'a şükür!" diyerek derin bir "Oh!" çekti. Aslında daha önce aldığı haberlere göre surların fazla dayanacak gücü kalmamıştı. Gördüğü kâbusun gerçeğe dönmemesi için; kalkıp bir an önce çalışmaya devam etmel
Toplam 6 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.