Anne babasının terk ettiği, onlarca kardeşi olan yalnız çocuklar...
Kim nereli, bilmezdik, biz aynı yerde buluşturulmuş çocuklardık.
Bulunup da kayıp eşya bürosunda sahibini bekleyen eşyalar gibiydi bazılarımız. Nasıl da özlüyordu minik yürekler, hiç de kabul etmiyorlardı unutulduklarını. Ha geldi ha gelecek diye düşünür, sonra yine dalarlardı oyuna, oyuncağa.
Onu dört yaşındayken ablasıyla birlikte yuvaya getiren babasının, "Ben çarşıya gidiyorum, ne istiyorsunuz" dediği ve bir daha da dönmediği;
Ancak
Dik yamaçlara dikilmiş cılız meyve fidanları gibiydiler. Yapraksız ince gövdelerinden kimse anlamadı. Büyüyüp ne çiçekler açacaklarını, ne kokular yayacaklarını da...
Gölgesinde ne misafirler ağırlayacak, hışırdayan yaprakları kimlerin içine huzur verecekti, kim bilir...
Bir örnek siyah beyaz çubuklu kazaklar ve gri pantolonlarla dışarıdan bakan hemen anlar ve tanırdı 'yuva çocuğu'nu.
Yuva çocuğu demek, büyüdüğünde yaşam tarzı, hayata bakışı, konuşma şekli, giyim kuşamı birbirinden ne kadar farklı olursa ol
Toplam 2 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.