"Bedenimle birlikte ruhumu ısıtmayan güneşi, pencereme vurmayan mehtabı yazmayı hakikat hikat adına ar saydım. İnsana değmeyen, yüreğe dokunmayan hiçbir cümlenin, kurgu ya da hikâyenin ardına düşmedim. Vicdanını yitirmiş bir çağda yaşarken merhametini ve sevgisini "hiç” etmişlerle çevrili bir dünyada. "insanlık” için öçetin bir mücadele verenlerin çok uzakta olmadığını biliyorum.”Yazar Musa Yaşaroğlu’nun ilk hikâyekitabında okuyacağınız her hikâye tam anlamıyla "insan’a ait. Sayfalar arasında dolaşırken baz
"Her başlangıç zordur. İnsanoğlu daha ilk başlangıcında bile o zorluğun acısıyla, ağlayarak dünyaya gelir. Ardından da her zorda kalışta ve başladığını bitiremeyişte hayal kırıklığı yaşamaya devam eder
Yine de biliyoruz ki: her uzun yolculuk ilk adımla başlar. Gidilecek uzunca bir yol var önümüzde. Hedeflerimiz belki de Kaf Dağı'nın ardına uzanıyor; ama oraya ulaştıracak inancımız varsa, varılmaması için hiçbir neden yok."
Bildiğimiz bir şey daha var ki o da insanlar gibi devletlerinde bir kaderi olduğud
"Şiir için edebiyat için süs, çerez diyenler var. Karnı tok, sırtı pek milletlere göre bu söz belki doğrudur. Libas hizmetini gıda vazifesini görmeyen edebiyat bize hiçbir şey söylemez. Hele, "Sanat sanat içindir" gibi yüksek nazariyeler bizim idrakimizin pek fevkindedir!.."
"Bu vatan bizim, biz bu toprağın harcıyız; lâkin hayat meşgalemiz için bize kapılar kapalı olduğundan, pek istemesek de açık kapıları zorlayacağız. Artık nasibimizi gönüllü sürgünümüzde arayacak ve hasrete dûçar olacağız. Mısır'a hicre
?Şiir için edebiyat için süs, çerez diyenler var. Karnı tok, sırtı pek milletlere göre bu söz belki doğrudur. Libas hizmetini gıda vazifesini görmeyen edebiyat bize hiçbir şey söylemez. Hele, ?Sanat sanat içindir? gibi yüksek nazariyeler bizim idrakimizin pek fevkindedir!.."
?Bu vatan bizim, biz bu toprağın harcıyız; lâkin hayat meşgalemiz için bize kapılar kapalı olduğundan, pek istemesek de açık kapıları zorlayacağız. Artık nasibimizi gönüllü sürgünümüzde arayacak ve hasrete dûçar olacağız. Mısır'a hicret
"Sen kimsin ve burada ne arıyorsun?"
"Devemi kaybettim onu arıyorum."
"Buranın saray olduğunu görmüyor musun?"
"Görüyorum, burada arıyorum."
"Be adam hiç burada yani sarayda deve aranır mı? Burada deve mi bulacağını sanıyorsun?"
"Ya sen! Ya sen! Bu atlas yorganlar, kadife yataklarda Allah'ı bulacağını mı sanıyorsun!"
Ne demek istemişti o meçhul adam? Bu cümle de neyin nesiydi böyle? Soruları sorduktan sonra cevapları da gönlünden kopup gelen bir kederle kendisi verdi: "O cümle bugüne dek biriktirdiği
İçimde kanatlanan turnalar gibi yokluğun Haşin, deli, hırçın ve kalbim körpe bir çocuk hala yokluğunun karşısında İnadına ürkek, yalnız, titrek Bitimsiz cümlelerin eşiğinde iki büklüm yüreğim, hangi harfi sırtlasam bir yanım kambur kalıyor. Ne yürüdüğüm yollar evimizin güvenli halıları, ne ben düşmekten korkmayan elleri ellerinde olan o kız değilim artık
Hepsi derin bir duygu ikliminde nefes alıyorlardı. Aralarında Belkısın tahtından selamlar süzülüyordu. Bahçenin yüreğinde evin hanımının ellerind
Toplam 6 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.