Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 18 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Radikal İrade Üslupları, Susan Sontag’ın sanat, edebiyat, tiyatro ve sinemadan Vietnam Savaşı’na kadar birçok konuda kaleme aldığı denemeleri içeriyor. Sontag kitabın ilk iki bölümünde sanatta sessizlik, edebiyatta pornografi, Cioran’ın felsefesi ve yazını, tiyatronun gelişimi ve sesli sinemanın doğuşu, Bergman, Godard ve Bresson’un sinemasına dair zihin açıcı yorumlarda bulunuyor. Üçüncü ve son bölümdeki en hacimli denemesinde ise davet üzerine iki hafta zaman geçirdiği Vietnam’daki deneyimlerini aktarıyor
Yeniden Doğan, Susan Sontag'ın 1947-1963 yılları arasında tuttuğu günlükleri içeriyor. Susan Sontag Berkeley, Harvard ve Oxford'da başarılı bir eğitim hayatının ardından akademik dünyayı ardında bıraktı. Bunun yerine deneme ve romanlar yazdı, kuramcı, eleştirmen, insan hakları savunucusu olarak haklı bir ün kazandı. Adeta birden fazla hayat yaşayan Sontag'ın günlüklerini yayına hazırlayan oğlu David Reiff, "Bu günlükleri çekici kılan şey, Susan Sontag'ı, olmak istediği kişiyi ve edinmek istediği benliği, öz
Bilinç Tene Kuşanınca, yazarlığı ve insan hakları için verdiği mücadeleyle bellekte duran Susan Sontag'ın 1964-80 yılları arasında, otuzlu-kırklı yaşları boyunca tuttuğu günlükleri içeriyor. Sontag'ın ölümünden sonra bu metinleri yayına hazırlayan oğlu David Reiff "Bu cildin –özellikle annemin eğitimi, olgunluğa erişmesi anlamında, siyasal bir bildungsroman olduğunu da söylemek mümkün," diyor ve devam ediyor: "Bir anlamda, annemin hayatını eksik bir şekilde anlatıyor günlükleri; çünkü günlüklerine mutsuzken
AIDS'in toplumu kasıp kavurmaya başladığı yıllarda, New York'lu bir adam bu amansız hastalığın belirtilerini göstermeye başlar. Manhattan'ın eğitimli seçkin tabakasına ait geniş arkadaş çevresi, kullandığı ilaçlardan tuttuğu günlüğe kadar hastalık sürecini konuşurken, bir yandan kendi ölümlerini düşünür. Hastalık, asla yalnızca hastaya ait değildir. Sontag'ın bir dostunun hastalığa yakalanmasını öğrendiği gün bir oturuşta kaleme aldığı öykü ile AIDS ve Metaforları'ndan bir bölümü birlikte sunuyoruz
Susan Sontag kendisine meme kanseri teşhisi konduğunda, hastalıkla baş edebilmek için çoğu kez hastalık hakkındaki gerçekleri saptıran ve hastayı izole eden bir mit oluşturulduğunu fark etti. Newsweek dergisinin ?Çağımızın en özgürleştirici kitaplarından biri" olarak tanımladığı bu kitapta Sontag, hastalıkları bu mitlerden arındırıp yüzyıllar boyunca kültürleri etkileyen gerçek önemini ortaya koydu. Bu yaklaşımını şöyle belirliyor: ?Ortaçağlardan beri frengi ve veba, 19. yüzyılda tüberküloz, 20. yüzyılda ka
Sanatçı: Örnek Bir Çilekeş, "karşı durulması güç ve özgürleştirici" eleştirileriyle çağdaş kültürü sorgulayan Susan Sontag´ın, eleştiri kuramı ve uygulaması türünde dokuz yazısını bir araya getiriyor. Sanatın "içerik"e verilen önemle "evcilleştirilmesi"ne karşı çıkan Sontag, tek tek ele aldığı Pavese, Camus, Lukács, Benjamin, Canetti ve Barthes gibi yazarlara büyük bir sevgiyle yaklaşmakla birlikte, eleştirel mesafesini koruyor.Bu seçkinin ülkemizdeki eleştiri yaklaşımına ve diline yeni boyutlar kazandıraca
20. yüzyılın en derinlikli düşünürlerinden Susan Sontag, yayınlandıktan sonra çok kısa sürede modern klasikler arasına giren ve "Üslup Üzerine", "Trajedinin Ölümü", "Camp Üzerine Notlar" gibi kült makalelerinin yer aldığı bu kitabında, sanatların; resmin, tiyatronun, edebiyatın ve sinemanın evrimine yakından bakıyor...
Tükendi
Sene 1876. Polonyalı meşhur aktrist Maryna Za?ezowska, California'da hayalindeki komünü kurma hayaliyle Amerika' ya göç eder. Yanına ailesini ve dostlarını da alarak böyle bir maceraya atıldığı için birçok tepkiyle karşılaşsa da Maryna kendi doğrusundan şaşmayacak, iç sesinden başkasına kulak vermeyecektir. Susan Sontag, Polonyalı bir aktristin gerçek yaşamından esinlenerek yazdığı bu romanda, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla geçişin sancılarını beklenmedik bir açıdan ve birçok konuyu ahenkle bir araya getirerek
Tükendi
Yanardağ Sevdalısı, 18. yüzyılda geçen bir aşk öyküsü. İngiliz soylusu Sir William Hamilton ile eşi Lady Emma Hamilton'ın gerçek yaşamöykülerinden esinlenilerek yazılan bu ro- manın ana izleği Lady Hamilton'ın, dönemin ünlü kahramanı Amiral Lord Nelson'la yaşadığı ve büyük skandala yol açan aşk. Susan Sontag'ın yirmi yıllık aradan, uzun araştırmalardan sonra yazdığı Yanardağ Sevdalısı cinsellik, tutku ve politikanın öne çıktığı bir yapıt; ama her şeyden önce de bir aşk romanı. İngiltere'nin Sicilya büyükelç
1960’larda deneme ve eleştiri yazılarıyla dikkatleri çeken Susan Sontag, giderek Amerika’nın en önde gelen yazarlarından biri oldu. Felsefe, estetik, politika, eğitim ve feminizm konulu incelemeleri ve denemelerinin yanısıra öyküleri ve romanlarıyla da ün yapan bu usta yazarı, bir eleştirmen ‘Amerika’nın belki de en zeki kadını’ diye tanımlamıştı. Susan Sontag’ın en belirgin özellikleri, pek çok konuya birden el atması, kurallara başkaldırması, sürekli yenilik peşinde koşması, kolay çözümlerle yetinmemesidi
Tükendi
Susan Sontag ilk cildi "Yeniden Doğan" adıyla yayınlanan günlüklerinin bu ikinci cildinde annesiyle gerilimli ilişkisinden yazarlar ve sanatçılarla etkileşimlerine, roman ve film çalışmaları sırasında yaşadığı yaratıcılık sancılarına kadar iç dünyasını paylaşıyor okurlarla...
Tükendi
Susan Sontag, "Paul Goodman Üzerine", "Artaud'ya Yaklaşmak", "Büyüleyen Faşizm", "Satürn Yıldızı Altında", "Syberberg'in Hitler'i", "Barthes'ı Hatırlamak" ve "Tutku Olarak Zihin" başlıklı denemelerinin yer aldığı bu kitabında, Walter Benjamin'den Antonin Artaud'ya, Elias Canetti'den Leni Riefenstahl'e uzanan konulardaki eleştirel makaleleriyle, ahlaki ve estetik fikirler arasındaki ilişkiye eğilmektedir...
Tükendi
"Fotoğraf Üzerine", "Başkalarının Acısına Bakmak" ve "Yoruma Karşı" gibi kitapları, "Ölüm Tüneli" ve "Rüyalarının Esiri" gibi romanlarıyla 20. yüzyılın büyük yazarlarından Susan Sontag'ın, üç cilt halinde yayınlanacak günlükleri ve deftelerinin "Yeniden Doğan" adıyla basılan bu ilk cildinde, okur yazarın kendi benliğini, cinselliğini keşfedişi ve entelektüel hayata, yazarlığa atılışıyla çarpıcı cümlelerle tanışacaktır.
Tükendi
Diddy cinayet işledi mi? Hester sevimli bir yalancı mı? Demiryolu işçisi gerçekten öldü mü? Rüyalar, gerçeklerden daha mı gerçektir? Ölüm Tüneli, kahramanı Diddynin rüya ile gerçeği hiçbir zaman birbirinden ayıramadığı, hayat, ölüm ve bu ikisi arasındaki ilişkiyi kurcalayan bir kâbus meditasyonu sanki. Üstelik bu salt bir roman da değil, bir tür, tarifi mümkün olmayan, aşkın ve ölümün peşindeyken ikisine de tutku kertesinde bağlanmış bir deneyim; kısmen roman, kısmen cinayet öyküsü, kısmen felsefe, kısmen
Tükendi
Metafor Olarak Hastalık Aıds ve Metaforları Susan Sontag "Orta Çağlar`dan beri, frengi ve veba; on dokuzuncu yüzyılda, tüberküloz; yirminci yüzyılda, kanser; milenyuma yaklaşırken, AIDS. Anlaşılan toplumların, tarihin her döneminde `kötülükle özdeşleştirmek istedikleri ve suçu onun `kurbanlar` ına yıkacakları bir bir hastalığa ihtiyaçları mutlaka oluyor. Beni Metofor Olarak Hastalık adlı kitabımı yazmaya götüren etken de,kanserli hastaların nasıl damgalandığını keşfetmem oldu. Hastalık, hayatın gece kara
Tükendi
"Savaş, iç deşer; savaş, bağırsakları boşaltır. Savaş, teni yakıp kavurur. Savaş, organları bedenden koparır. Savaş, yıkıp yok eder. Ve savaş, insan türünün doğasından gelir." Böyle diyor Susan Sontag, `tefekkür nesneleri olarak` savaş ve dehşet fotoğraflarından hareketle kaleme aldığı bu sarsıcı kitabında. Daha sonra da, Goya`nın "Savaşın Felaketleri" serisinden Amerikan İç Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Nazi ölüm kamplarının fotoğrafik belgelerine ve daha yakın tarihimizde Bosna, Sierra Leone, Ruanda, İs
Tükendi
1876`da Polonya`nın en büyük artistri Maryna`nın peşine takılan bir grup Polonyalı, ABD`ye göç eder ve "ütopik" bir komün hayatını pratiğe geçirmek amacıyla Kaliforniya`ya yerleşirler. Bu macera için kariyerinden vazgeçmeyi bile göze alan Maryna`nın yanında, ailesine karşı isyan etmiş bir aristokrat olan kocası, küçük oğlu ve ona tutkuyla aşık olan bir genç yazar da vardır. Çok gemeden bu komün deneyi başarısızlığa uğrar ve göçmenlerin çoğu çareyi Polonya`ya geri dönmekte bulurken, Maryna Amerika`da kalma
Tükendi
"Herhangi bir insanın vahşetin en amansız boyutlarını gösteren fotoğraflarla ilk defa karşılaşması, bir tür ifşadır, prototipik açıdan da modern ifşadır. Benim kendi payıma bu ifşayı yaşadığım an, Temmuz 1945´te Santa Monica´daki bir kitapçıda tesadüfen gördüğüm Bergen-Belsen ve Dachau fotoğraflarıydı. O güne değin -fotoğraflarda ya da gerçek hayatta- görmüş olduğum hiçbir şey, içimi bu denli keskince, derinden ve anında deşmemişti. Gerçekten de, tam olarak ne hakkında olduklarını kavramam yılları alsa bile
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 18 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1