O sıradan bir hayatı sıra dışı yaşamış bir kadın... Adı Tezer... Tezer Özlü... İkinci dilde bir kitap yazarak Marburg Edebiyat Ödülü'nü alan ilk Türk yazar... O bir "Lirik Prenses" olsa da hiçbir zaman bir masal prensesi kadar masum olmayan, masallarda yaşamayan, masal kovalamayan bir kadındı. Hikâyesinde kötü kalpli cadılar yok belki ama insanın ruhunu yaralayan çırılçıplak gerçekler var... O, sadece kaleminin ucuna kadar gelenleri yazan, müthiş bir üslupla okuyucuyu içine alan bir yazar. İnandığı gibi yaş

Edebiyat fakültesi son sınıf öğrencisi genç bir kız, hocası tarafından verilen Tezer Özlü'nün hayatını yazma ödevi için araştırmalarına başladığı anda karşılaştığı bir gerçekle şaşkınlığa düşer. Yazarın yaşamıyla kendi yaşamı arasında izdüşümsel bir benzerlik vardır ve bu keşfinin ardından çıktığı içsel yolculuk onu neyin gerçek neyin hayal olduğunun belli olmadığı, içinden çıkılması imkânsız bir uçuruma sürükler. O, sıradan bir hayatı sıra dışı yaşadı... O, ikinci bir dilde kitap yazıp, Marburg Edebiyat

?Ortalık yangın yeri, sen hâlâ ?aşk, aşk' mı diyorsun? Hadi, birbirimizi aptal yerine koymayalım artık. Ayrılık acısıyla baş etmenin kaç değişik yolu olabilir ki? Ya yerine koyacaksın kaybettiğini ya da kaybettiğinin yerine koyacaksın birini..." Bu romanda, benzer zamanda sevgililerinden ayrılmış iki kişinin yaşadıkları acıyla baş etme süreçleri anlatılıyor. Bir kadın ve bir erkeğin sevgiye, aşka, ayrılığa, sadakate bakış açılarını, fikir ayrılıklarını, benzerliklerini, tercihlerini, özlemlerini, birbirler