Tüm güzelliklerin kazanılıp kaybedildiği, küçük mutluluklardan büyük başarılara gidildiği yerlerin içinde nefesini tutup, hiçbir şey yapmadan kalabilenlerin romanı...
Vampirlerin gözlerini bir kere gördüğünüzde, onlardan kolay kolay kurtulamayacaksınız. Bahar'a olan da buydu. Karanlığın içinde gördüğü kırmızı gözlerin, onu ne gibi bir maceraya sürükleyeceğinden habersizdi. "Ilgı'nın Yeri"ne gittikten sonra, hayatı hiç olmayacak bir şekilde değişti ve kaderin çizgisi, onu bambaşka yerlere götürürken, içinde
Rüzgârda yaprak savrulur gibi yaşıyoruz dünyada. Bin bir yüzü var üstelik bu tuhaf gezegenin. Kimi güzel kimi çirkin, kimi neşeli kimi kederli, kimi içten kimi sahtekar. Biten Nehir'de yazar, şaşırarak bakıyor dünyanın her bir yüzüne.
Karanlık ve aydınlık nasıl koyun koyuna ise evrende, insan neslinin de iç âlemleri hem karanlık hem de aydınlık. İyi de bizde, kötü de... Yaşatan ve sağ eden de, öldüren ve mahveden de biziz bizleri. Biten Nehir karamsar dokunuşlarla çizilmiş bir umut tablosu...
Bakmayın adı
İstanbul karanlığın, mevsimsizliğin, semtsizliğin gölgesinde; eski kaldırımların, eski hatıralarının içinde. Bıraktığınız gibi görünmüyor; bıraktığınız gibi nefes almıyor. İnsanların mutlu olmaları için; delice bir tasarının, çılgınca bir planın parçası olmuş. Robotlar her kaldırımı her semti işgal etmemiş. Robotlar yok hikâyemizde, onlar belki başka bir yüzyılda var olmak için bekliyorlar. Şu an kırık kalpler, hatırasız insanlar diyarı olmuş İstanbul. Eski zamanları anımsayanlar, büyük bir anlamsızlık için
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.