Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 3 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörlüğünce desteklenen 2126 numaralı Bilimsel Araştırma Projesi doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz bu çalışma, medeniyet iddiasının bir görünümü olarak yorumlanabilen bilimler merkezinde, söz sahibi medeniyet olma fikrini fiili hale getirmenin imkanını ve kendi düşünce geleneğimizin zenginliğini, sosyal, fen ve sağlık bilim dallarında temsili sorunu üzerinden tartışmaya açmaktadır. Her bilim dalının kuşkusuz kendisine dair bir geleneği vardır ve bu gelenek başat kabul ettiği
Tükendi
Tanrı'nın varlığı ve mahiyeti, kanıtlanması, sıfatları, Tanrı-alem, Tanrı-insan ilişkisi hem yaygın ve genel olarak Felsefe geleneğinin hem de daha özelde Din Felsefesinin en temel ilgi alanlarından birisidir. Felsefe Tarihinde Tanrı hakkında konuşmamış ya da yazmamış duşunur, filozof ve felsefeci yok gibidir. Bu konu her duşunur ve filozof tarafından kaçınılmaz olarak ele alınmaktadır. XVII. Yuzyılda yaşayan, tum eserlerinde en belirgin konu olarak Tanrı duşuncesini işlemiş bulunan ve felsefesi Tanrı duşun
İnsanlığın yeryüzündeki en anlamlı etkinliği, kendi varoluşuna bir anlam arayışıdır. Müslümanlar, tarih boyunca Hakikat'in ne olduğunu ve Hakikat'in Bilgisi'ne nasıl ulaşılabileceğini araştırırken, çoklu veya çoğulcu bir düşünce geliştirdiler. Bu bakımdan, İslâm düşüncesi tekil ve monolitik değil, çoklu veya çoğulcu ve farklılığa dayalı bir çeşitliliktir. İbn Arabî ile İbn Teymiyye, Gazâlî ile İbn Rüşd arasındaki felsefî ve irfanî ihtilafları okuduğumuzda bunu açıkça görürüz. İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe de, İslâ
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 3 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1