Günümüzün biyoteknolojik ve genetik gelişmeleri, insan doğasının
geleceğine ilişkin pek çok tartışmayı beraberinde getiriyor. Bu
gelişmelerin felsefi, etik ve siyasal sonuçlarını ele alan Habermas'ın
yönelttiği en çarpıcı soruların başında, insanın tasarımcısının yüce bir
varlık değil, yine bir insan olmasının, insanın kendini tanıyıp bilmesi
açısından nasıl bir sonuç doğuracağı geliyor.
Pratik felsefenin adalet kuramları tartışmaları içinde tıkanmasını
eleştirip, ahlakın "tür etiksel" bir anlayış iç
Çağımızın en önemli düşünürlerinden Jürgen Habermas, K. O. Apel ile birlikte, Kantçı ahlak teorisini iletişimsel-kuramsal araçlarla yeniden formüle etmeyi deneyerek ‘söylem etiği’ kuramını geliştirirler.Söylem etiği, bir konuşmada tarafların geçerlilik iddiaları ortaya koydukları ve makul gerekçelerle uzlaşıma varmaya çalıştıkları, söylem merkezli etik kuramdır. Söyleme katılmakla, söylemin kuralları kabul edilmiştir. Söylem etiğinde, uzlaşı şart değilse de, evrensel bir norm olacak biçimde bir anlaşmaya va
"Çağdaş toplumsal kurama yapılmış en büyük katkılardan biri. 20 yüzyıl
felsefesi ile toplum bilimlerinin ana görüşlerini ikna edici biçimde
eleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda Habermas'ı otuz yıl boyunca
meşgul eden birçok konuya yönelik sistematik bir sentez de sunuyor."
–Times Literary Supplement
"Nietzsche, Kant'ı, çılgınca felsefi ağlar ören bir örümceğe benzetirdi.
Habermas'ta da benzer örümceksi eğilimler var. O da toplumsal, ahlaki,
hukuki ve siyasal kuramları kucaklayan ağlar örüyor."
–The Guardian
Jürgen Habermasın 2000li yıllarda kaleme aldığı makalelerden oluşan Doğalcılık ve Din Arasında Felsefi Denemelerin merkezinde, zamanımızın entelektüel durumunu belirleyen iki eğilim arasındaki gerilim var: Doğalcı dünya görüşünün yaygınlaşması ve dini taassupların siyasi etkisinin artışı.
Habermas bu denemelerde bir yandan doğalcı kültürel evrim anlayışının önemine değinirken bir yandan da toplumsal ve kültürel rasyonelleşmenin sekülerleştirici etkilerini yorumluyor. Kitabın birbirinden bağımsız ama yakında
Frankfurt Okulunun en önemli temsilcilerinden Jürgen Habermas, Marksizmin eleştirel toplumsal bir kuram olarak yeniden formüle edilmesi projesine katılarak, baskı ve sömürüye dayanan bütün güç ilişkilerini tanımlamaya ve çözümlemeye çalışmıştır.
Sosyal Bilimlerin Mantığı Üzerine adlı bu kitabında dört ana başlık altında Pozitivizm Tartışması, Yorumbilgisi, Sosoyalbilimsel İşlevselcilik, Bilgi Kuramı ve Tarih Felsefesi sert, yapıcı ve derinlikli çözümlemelerle doğa bilimleri ile sosyal bilimler arasındaki g
Kamusallığın, kamusal alanın kuruluşu, işlevleri ve önemi... Vatandaşlığın siyasal anlamı... Burjuva toplumu/ sivil toplum ile devlet arasındaki ilişkinin dinamiği... Kamuoyunun yapısı ve etkileri... Frankfurt Okulunun yaşayan en önemli düşünürü Habermas, bu siyaset teorisi klasiğinde, modern siyasetin ve toplum kuramının bu temel kavram ve ilişkilerini inceliyor ve ihmale gelmez tartışma kapıları aralıyor...
"Küreselleşme" parolası altında dikkatleri üzerine çeken
yeni gelişim, tarihi bir terkibi köklü bir değişime uğratmaktadır.
Bu terkib, kendini devlet toplum ve iktisadın aynı milli
sınırlar dahilinde bir arada gelişmesi olarak göstermiştir.
Milletler-arası iktisat sisteminde, ticari münasebetleri iç
ve dış ticaret diye ayıran sınırları devletler tespit ederlerdi.
Pazarların küreselleşmesi ile birlikte bu milletler-arası iktisadi
sistem, artık milletlerüstü iktisada dönüşmeye başlamıştır. Bu
değişimde görüle
11 Eylül 2001de yapılan saldırıda sadece İkiz Kuleler değil, Batının birliği de çöktü. Alman düşünür ve siyaset kuramcısı Jürgen Habermas, Bölünmüş Batıda Batının bölünmüşlüğüne uluslararası terörizmin değil, ABDnin uluslararası hukuku görmezden gelen, Birleşmiş Milletleri köşeye sıkıştıran ve Avrupayla yollarını ayırmaktan çekinmeyen politikalarının neden olduğunu belirterek, Iraka karşı açılan özgürleştirme ve demokratikleştirme savaşının siyasi yansımalarına karşı şöyle uyarıyor okuru: Yanlışa düşmeyin,
Günümüzün biyo-teknolojik ve genetik gelişmeleri, insan doğasının geleceğine ilişkin pek çok tartışmayı beraberinde getiriyor. Bu biyo-teknolojik gelişmelerin felsefi, etik ve siyasal sonuçlarını ele alan Habermas`ın yönelttiği en çarpıcı soruların başında, insanın tasarımcısının Tanrı ya da başka bir yüce varlık değil, yine bir insan olmasının, insanın kendini tanıyıp bilmesi açısından nasıl bir sonuç doğuracağı geliyor.
İnsanı bir `tür` varlığı olması gerçeğinden hareketle ele alan Habermas, `iyi ve doğr
Toplam 9 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.