Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Türk edebiyatının en önemli kalemlerinden biri olan Orhan Kemal´in başyapıtlarından biri olan 72. Koğuş, insan haysiyetinin düşebileceği en dipsiz kuyunun hikâyesidir Tüm yapıtlarında her şeye rağmen insana olan inancını ve sevgisini korumu ş olan Orhan Kemal, bu derin çukura yuvarlanmış olan insanların, en yakınını bile üç kuruşa vurabilecek kadar alçalmış olanların dünyasını bir koğuşun karanlığında anlatırken bile direnişin sesini duyuruyor okurlarına. Alçalışın bile yok edemeyeceği insanlık onurunu dil
Sevgili Anne, Baba ve Eğitimciler: Okul öncesi dönemdeki çocuklar, somut işlemler döneminde bulundukları için sayılar gibi soyut bir kavramı anlamak ve anlamlandırmakta zorluk yaşayabilmektedirler. Sayı kavramını çocuklara öğretebilmek için somut çalışmalardan yararlanmak, bu yaş çocuklarının istenilen düzeyde öğrenebilmesi açısından önem taşımaktadır. Kitapta yer alan etkinlikler: "Okul öncesi dönem çocuklarının, sayı kavramını gerçek yaşam deneyimleri ile kazanmaları amacıyla hazırlanmış olup, sayıları
Tükendi
Her mısrası dehanın gümüş çivileriyle çakılmış, sapasağlam şiirler! gidiyorum bu, en görmüş geçirmiş okuru bile hayretlere gark edecek nitelikte bir kült kitap! Ah Muhsin Ünlü, Modern Türk Şiiri'nin keçiyollarında, uçurumlarında, zirvelerinde hünerli bir samuray, muzip bir derviş, fiyakalı bir çita gibi dolaşıyor. Daha önce yayınlanmamış şiirlerin de yer aldığı bu genişletilmiş baskıyı kıvançla sunuyoruz.
Tükendi
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): İlk romanı İnsancıklar 1846'da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Byelinski bu eser üzerine Dostoyevski'den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan eserleri çağımızda edebiyat klasikleri arasında yer alsa da o dönemde fazla ilgi görmedi. Yazar 1849'da I. Nikolay'ın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi. Sibirya sürgününden son
Pembe fili düşünmemem gerekiyor. Tamam, o zaman kocaman, gri bir balina düşünürüm. Pembe fili düşünme. Balinalardı değil mi su püskürten? O kadar zaman nefeslerini mi tutuyorlar, ne yapıyorlar? Pembe fili düşünme. Geçenlerde aldığım kitabı da düşünebilirim. Pembe fili düşünme. Çok heyecanlıyım başlamak için. Pembe fili düşünme. Pembe fili düşünmemem lazım. Acaba kaç defa düşündüm? Pembe fili düşünme. Böyle de düşünmemem lazım galiba. Pembe fili düşünme. Pembe fili düşünme. Mini mini bir kuş donmuştu, pencer
"Benzer insanların", yüzeysel bilgilerin geçerli olduğu çağımızda, "3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan günübirlik yaşayan insandır" diyen Goethe'nin günübirlik insanlarından olmama yolunda ciddi bir adım. 15. yaşgününü kutlamaya hazırlanan Sofie, bir gün posta kutusunda "Kimsin" yazılı bir not bulur. Bu sorudan hareketle, bütün bir felsefe tarihinde sorulmuş soruları ve cevapları, sürükleyici bir roman kurgusu içinde anlatan Jostein Gaarder, Umberto Eco'nun "Gülün Adı"nda Ortaçağ teolojisini r
Tükendi
Avrupa, imparatorlukların dağılmasıyla ulus devletlere dönüşür ve aydınlanmanın ardından sanayi kapitalizmine geçerken Osmanlı İmparatorluğu hep bir ümmet devleti olarak kaldı. Ne tam olarak aydınlanmaya girebildi ne de sanayi kapitalizminin getirdiği rüzgârı yakalayabildi. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla aydınlanma ve sanayileşme atılımı gibi kazanımlar çıktı ortaya. Ne var ki bunlar, toplumca bir çaba karşılığı elde edilmiş kazanımlardan çok, ilerici bir kadronun getirdiği düzenlemelerdi. O nedenle
İkisi de zorla evlendirilmişti! Özellikle zengin ve yakışıklı bir erkek için bu zoraki evlilik dehşet vericiydi. Kısıldığı kapandan tüm kalbiyle nefret etti. Ama sürprizlerle dolu olan karısından değil! Tüm dizginlenemez öfkesine, tüm delicesine intikam isteğine, tüm çaresiz kaçış çabalarına rağmen... ...bir türlü karısının şok eden güzelliğinden ve dayanılmaz çekiciliğinden uzak kalamıyordu. Aşk savaşında güç kaybeden bir adam için, bazen teslim olmak en iyisidir. Ama bunu anlamak zaman alabilir! **** Ça
Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarlarındandır. Şiirleri, oyunları ve romanları ile tanınır. Romantizm akımının Fransa'daki temsilcisidir. Edebiyat alanındaki devasa başarılarının yanında politik hayatta da etkin bir rol üstlendi, bu nedenle sürgün cezasına çarptırıldı, cezasını tamamlamasına rağmen İmparatorluk yıkılana dek Fransa'ya dönmedi. İlk kez 1862 yılında yayımlanan Sefiller yazarın Notre-Dame'ın Kamburu ile "din", Deniz İşçileri ile "doğa" konularını işlediği
İnsan ve hayvanların beslenmelerinde bitkilerin yeri ve önemi her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Çünkü insan ve hayvanlar, gereksinim duydukları organik bileşikleri, vitamin ve mineralleri yedikleri bitkilerden ve bitkisel ürünlerden sağlarlar. Bu nedenle bitkilerin iyi beslenip gelişmeleri yadsınamaz düzeyde önemlidir. İşte bu kitabın temel amacı, kültür bitkilerinin beslenmeleri üzerinde en yeni bilgi ve bulguları sunmaktır. İlk baskıları kısa sürede tükenen ve 5. baskısı yapılan bu kitap, bitkiler
Tükendi
GERÇEĞİN MASALIDIR AEDEN Geri dönmüyorlardı! Artık niye Dünya'da olduklarını biliyorlardı. Yaşam enerjisinin bu şekilde yağmalanmasına izin vermeyeceklerdi, ne pahasına olursa olsun ona sahip çıkacaklardı. Evrende hata yoktu, tesadüf yoktu! Nihayet anlamışlardı. İnsan doğulmaz, insan olunurdu. Masalla gerçeği ayırt edebilecek okurlara...
Tek kelimeyle muhteşem bir düğündü! Her şey ama her şey öylesine güzeldi ki. Peri masalı gibi. Tüller, mumlar, çiçekler... İnsanı taaa yüreğin­den yakalayan karmaşık duygular, gülücükler, gözyaşları... İşte böyle bir gece yaşadı bizim takım, sevgili defterim. Ve -en önemlisi- bu bizler için bir başka ilkti. Çünkü aramızdan biri evleniyordu! İlk kez bizim gruptan birinin düğününe katılıyorduk! Gel de duygulanma... Hâlâ inanamıyorum! Demek bizler artık evlilik dönemine gel­dik, dayandık. Vay be!
Merhaba papatyam, Merhaba kalbimin "seviyor, sevmiyor'' olma ihtimali, Merhaba gönlümün en nadir yerlerinde açan çiçeğim. Merhaba ilkbaharım, Merhaba mayısım. Merhaba baharı karşılayanım. Merhaba güneşim, Merhaba onlarca çiçeğin en beyazı, En sarısı merhaba. Umudum, Hasretim, Son sözüm, Kötülükler arasında açan iyilik tohumu. Merhaba ilk hediyem, Merhaba narin çiçek, Avuç içi kadar sıcak, Parmakların gibi narin, Merhaba güzel ülkemin beyaz örtüsü.
Bu kitapta, okulu olmayan Akçapınar köyünden bilge bir babanın inancıyla yola çıkarak okumaya başlamış, öğrenci olarak girdiği İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Fakültesi'nde profesör olmuş, Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nde üç yıl araştırmalar yapmış ve dersler vermiş, sonrasında Türkiye'ye dönüp mezun olduğu fakültede dokuz yıl dekanlık yapmış dostum Ahmet Dervişoğlu'yla sohbet ettim. Ama bu sohbetlerin amacı, Ahmet Dervişoğlu'nun akademik başarılarından çok, değerlerini, yaşama bakış tarzın
Tükendi
"Beş parasız kalmaktan o kadar çok bahsetmiştiniz ki; eh, işte beş parasız kaldınız ve hâlâ ayaktasınız." Paris ve Londra'da Beş Parasız, 20. yüzyılın en büyük romancılarından George Orwell'in, Avrupa'nın iki büyük şehrinde, Paris ve Londra'da yaşadığı sefaleti olanca gerçekliğiyle anlattığı, son derece önemli bir eser. Bir gün Paris'in orta yerinde meteliksiz kalan genç yazar, yoksulluk ve açlıkla mücadele etmeye başlar. Rehineciler, iş bulma kurumları, umut tacirleri, karın tokluğuna günde on yedi saat
Eğer sevinçlerimizi içimizde hasret olmadan paylaşabiliyorsak, dertlerimizi gizlice sevinmeden bölüşebiliyorsak, kötü kişi olmayı göze alarak birbirimize doğruyu söyleyebiliyorsak, böylece birbirimizi yanlışlardan koruyabiliyorsak, samimiyetle saygının ince çizgisini çizebiliyorsak, birbirimizi yargılamadan olduğumuz gibi kabullenebiliyorsak, dünyalara bedel bir dostluğa sahibiz demektir. Aldığımız kadar verdiğimiz böylesi bir dostluk, çocukluktan ölüme dek insanoğlunun edinebileceği en büyük zenginlik,
Büyük yazarın ilk büyük romanı sayılan Budala, Dostoyevs­ki'nin, kişinin içsel sorunları ve toplumdaki varoluşunu en çıplak biçimde ele aldığı yapıtlarından biridir. 1868 yılında tamamlanan Budala'nın kahramanı Prens Mışkin, tıpkı Dostoyevski gibi saralıdır. Tedavi için gittiği İsviçre'den bitkin halde döner. İnsanlardan iyice uzaklaşmış, kendi iç dünyasına kapanmıştır. Mışkin, dış dünyadan kopukluğu ve budalalık derecesinde iyi yürekliliği temsil eder. Dostoyevski'nin ruhsal bir arınmayı işlediği bu büyük
Dünyada herkesin hedefi gençlerdir. Çünkü genç gelecek demektir. Gençleri kazanmak geleceği kazanmak anlamına geliyor. Tam tersi de geçerlidir. Gençleri kaybetmek, geleceği kaybetmek anlamına gelir. Bu kitabın ana hedefi de gençliktir. Ancak ben bu kitapla gençlere bana/bize gelin demiyorum. Kendinize gelin demek için yazdım bu kitabı. Ülkemizin ve insanlığın geleceği olan geçliğin, kendine gelmesi için faydalı olması temennisiyle
Tükendi
"Başkalarının gürültüsünü değil, kalbinin fısıltısını dinle..." Bu bir yolculuk. Neyin sazlıkta başlayıp neyzenin nefesiyle ruh bulduğu olgunlaşma yolculuğu... Kapıları sana açılan, sende başlayıp sende biten bir tekâmül... İlişkinde, bedeninde, zihninde ve kazancında hayatını dengelemek yolunda verdiğin bütün çabalarına rehberlik etmek üzere yazılmış olan bu kitap, bir başına aralamayı başaramadığın kapıları ardına kadar açabilmek için buluştu seninle. Aslında muhtaç olduğun bilgi hep ortadaydı. Yaradan s
Serra, Sıla, Melis, Dilek, Esin, Toprak. Dünün küçük kızları. Hepsi ayrı ayrı yollarda ilerliyor. Ama Bir zamanlar birbirinin ellerinden tutan o küçük kızlar, bugün genç kadınlar olarak aynı elleri sıkı sıkı tutmaya devam ediyorlar. Dilek, Ulaş ve Deryasıyla mutlu. İşinde başarılı. Hâlâ çocuksu neşesini, öfke patlamalarını, patavatsızlığını sürdürüyor. Toprak, özel yaşamını konuşmayı sevmeyen bir özgür ruh... Evliliğe inanmıyor ama seçtiği hayat arkadaşıyla mutlu görünüyor. Daha fazlası zaten sorulmaz on
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4