Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 160-180 / Aktif Sayfa : 9
Bu sessiz kitapta doğanın güzelliklerini ve mucizelerini keşfedin, bırakın hayal gücünüz her şeyi canlandırsın! Nefes kesici çizimler, doğumdan ölüme, kıştan sonbahara zamanın akışında çeşitli hayvanların ve böceklerin doğal ortamlarındaki yaşamlarını ve yaşadıkları değişimleri yansıtıyor. 5+ yaş
“Cangüncem, küçük İskender’in 17 Şubat 1975’te yazmaya başladığını belirttiği, 1984 Şubat ayından 1993 sonuna kadar yirmi defterde doğaçlama tuttuğu aforizmalar, şiirseller, değinmeler ve bazıları karalamalar diyebileceğimiz notlardan seçerek bir araya getirdiği 648 günceden oluşuyor. Enis Batur’a göre ‘sarsıcı’, ‘tanıklıklar’ içeren Cangüncem’de ‘Bir tür doğaçlama kendiliğinden yazı ile içini döküyor küçük İskender: Yapısına, özelliklerine, huyuna eldiven gibi uyan bir üslup ve teknik ile. (…) Dünyasını
Nesilden nesile günümüze kadar gelmiş olan Tahir ile Zühre, anonim halk hikâyesidir. Hikâyede vezirin oğlu Tahir ile padişahın kızı Zühre’nin ölümle son bulan aşkı anlatılır. Yaşamları boyunca âşıkların birleşmesi birçok kötü tarafından engellenir. Tahir öldüğü zaman Zühre bu acıya dayanamaz ve kendi yaşamına son verir. Sonrasında kabirlerinde büyüyen iki gül fidanı ve aralarında biten karaçalı adeta yaşam boyu çektikleri sıkıntıları temsil eder. Nâzım Hikmet’in bu hikâyeye atıfta bulunduğu “Tahir ile Zü
• Yapmanız gerekenler için yeterli zamanı yaratmakta zorlanıyor musunuz? • İşyerinizdeki bilgisayarınızın, telefonunuzun, tabletinizin (ve dahasının) sizi asıl konudan uzaklaştırmak için işbirliği yaptığını mı düşünüyorsunuz? • Sürekli bir kaos içinde yaşıyormuş gibi mi hissediyorsunuz? Zaman göreli olabilir ama sanki asla yeterli değilmiş gibi gelir. Günümüzde meşgulseniz normalsiniz demektir. Modern çalışma ortamının hızı asla düşmez; teslim tarihleri, baskı ve stres sürekli bir mücadeleyi gerekl
Okulda fen dersinde sorduğu sorular Ray’in başına sürekli dert açıyordu. Bir gün yine dersi böldüğü için öğretmeni onu sınıftan çıkardığında, bu kez başının belaya gireceği kesindi. Bu yüzden eve hemen dönmek istemedi, her zaman ilgiyle izlediği saat kulesinin önünde oyalanırken ilginç bir adamla karşılaştı. Gözleri kapalı halde kendi kendine konuşan, dağınık beyaz saçlı bu adam da kimdi? Komşum Bay Tesla kitabının yazarı Nur Muslu Tiftikci, bu kez bizi değerli bilim insanı Albert Einstein’ın başrolde old
Abdi İpekçi: Bu sıralar ne okuyorsunuz, Paşam? İsmet İnönü: Şimdi Metin Toker'in kitaplarını okuyorum. Güya bildiğim, tanıdığım insanın kitaplarını okuyorum. Ama tamamıyla birbirleriyle münasebeti olmayan adamların serbest fikirleriyle okuyorum kitapları. Çok enteresandır. Çok emekle yazılmış kitaplardır. Hem Tek Partiden Çok Partiye Geçiş, hem benimle on yıl, İsmet Paşa ile On Yıl diye kitap var. Cilt cilt. Bitirmeye çalışıyorum. Abdi İpekçi: Doğru yazmış mı, Paşam? İsmet İnönü: Doğruluk, yanlışlı
Tükendi
“Gönül yarası öyle kılıçla kesilen yaralara benzemiyordu. Acısı daha fazlaydı. Kılıç yarası iyileşiyor ancak aşk yarası iyileşmiyordu.” Dilden dile dolaşan aşk hikâyelerinden biri olan Arzu ile Kamber birbirlerini kardeş sanarak büyüyen iki gencin hüzün dolu aşklarını anlatmaktadır. Arzu ile Kamber oldukça acıklı bir aşk hikâyesidir. Eser birçok açıdan Fuzuli mesnevisi olan Leyla ile Mecnun’a benzemektedir. ‘Hak âşığı’ olarak bilinen Kamber, saz çalıp şiir söylemeye başlar ve dağlara düşer. Arzu ile Kamber
Sevgili Katilim, sizleri karanlık bar ortamlarından aydınlık müzelere, kan kokan morglardan kitap kokan kütüphanelere, zaman boşluğunda kalarak bedene bürünememiş ruhlardan farklı evrenlere astral bir seyahate çıkmaya davet ediyor. Bu seyahati gerçekleştirirken psikoloji, sosyoloji, astronomi ve metafizik ile bütünleşerek hem kahvehane kültürünü hem de bir psikiyatristin bilimsel çalışmalarını işliyor. Ölüm ile yaşamın bir arada ne kadar dengeli olduğunu anımsatırken ölümsüzlüğe meydan okuyor.
Tükendi
Öldürdüğünü düşündüğü genç kızın hayalini kendine yakın arkadaş edinen Sirap, sırlarla dolu olduğunu keşfettiği hayatına tutunmaya çabalar. Özlemle beklediği ilk bebeğinin doğumuna iki hafta kalmıştır. İnsanların karanlık yüzünü ısrarla görmezden gelen Sirap, sırlar açığa çıktıkça yumduğu gözlerini aralamak zorunda kalır. Lanetli olduğuna inanan genç adam, gerçekleri öğrendiğinde bu karanlığın içinden çıkabilecek midir? Osmanlı İmparatorluğu'nun kültürel yapısını ve sıradan hayatları aniden değişen cesur in
Tükendi
“Eğer Biri Seni Öldürmeye Geliyorsa Erken Kalk ve Önce Sen Öldür” Yahudi halkını korumak için her türlü tedbiri almak, 1948'deki devletleşme sürecinin en başından bu yana İsrail'in DNA'sına işlemiştir. Bu kitap, hem büyük hem küçük düşmanlara karşı kimi zaman İsraillilere yönelik saldırılara cevaben, kimi zamansa önleyici mahiyette sayısız kez kullanılan hedefli suikastlara ilişkin içeriden, sürükleyici bir anlatımdır. Kalk ve Önce Sen Öldür bu suikastların başarılarını, başarısızlıklarını anlatırken
Bir Fantastik Yaratıklar Uzmanı’nın çırağı olmak hiç kolay değil, Nathaniel şimdi de ölümcül bakışları ve nefesi zehirli Şahmaran’ın peşinde. Serinin birinci kitabı Fantastik Yaratıklar Uzmanı 1: Anka’nın Uçuşu kitabında Maceracı Fludd ailesinin en küçük üyesi 10 yaşındaki Nathaniel Fluddile tanışmış, kahramanımızın heyecan dolu dünyasına adım atmıştık. Öksüz ve yetim kalan içine kapanık Nate “Yaratık Uzmanı” olarak yetiştirilmek üzere kendini Phil Hala’nın yanında çırak olarak bulmuş ve birbirinden ilginç
Tükendi
Berrak Gökyüzü Köyü’nde ay aniden kaybolur ve bunu yalnızca Rendi adındaki bir çocuk fark eder. Evden kaçmış bir çocuk olan Rendi, Berrak Gökyüzü Hanı'nda çalışmaktadır. Köy sakinlerinin tuhaf davranışları ve yaşadıkları sorunlar zamanla dikkatini çeker. Sonunda bir gün, hana gizemli bir kadın gelir ve anlattığı birbirinden güzel hikâyelerle zaman içinde hem Rendi'nin hem de köy halkının değişmesine neden olur. Gizemli kadın hikâye anlatmaya devam ettikçe Rendi aradığı tüm cevapların belki de kendi hikâyesi
2203 yılı. Bizim dünyamızda on iki yaşına basan her çocuk, büyüme eşiğini geçmek üzere evden ayrılıp, yöre kardeşleriyle uzaktaki bir yere gönderilir. Yarın evden ayrılıyoruz. Nereye gideceğimizi, orada neler yaşayacağımızı bilmiyoruz. Ailelerimiz ve bizden büyükler hiç bir şey açıklamıyorlar. Çünkü büyüme eşiğini geçmek, tutulması gereken bir sır. Hepimiz heyecan doluyuz!
Çocuklar merak içinde! Kulübe, her gün biraz daha dikkatlerini çekiyor. Üfürseniz yıkılacak kadar bakımsız bu küçük evde, bir ışık dolaşıyor. Bazı geceler, binicisiz bir at dörtnala gelip sonra sır oluyor. O atın yükü ne acaba? Korkunç bakışları, saldırmaya hazır köpeğiyle gelip giden adam kim? Uzaktan kulübeyi gözlüyorlar. Merakları her geçen gün büyüyor. Büyükler sessiz kalsa da çocuklar kararlı! Bu kulübenin sırrını çözecekler!
Son kale ile son darbe indi üstlerine. Melih, omuzlarında son kalenin yüküyle bir yandan geçmiş acılarını unutmaya çabalarken, mücadele ettiği kirli örgüt babasından sonra şimdi de onu ortadan kaldırmak istiyordu. Basit gibi görünen bir operasyonun ucu yerin yedi kat altına uzandığında neler olacaktı? İşlerinin ne kadar ciddi olduğunu anladıklarında geri dönülmez bir yola girmişlerdi artık. Coğrafyasını, kardeşini ve ekibini kederli günler beklemekteydi. Kırmızı ve mavi hesaplaşırken, moru bir seçim bekliyo
Aile kurumu, Hz. Adem’den bugüne İslam binasının temellerini teşkil eden çok önemli bir müessesedir. Aile bir okuldur. Peygamberimizin, “Müslüman, aile ve nikâhla dininin yarısını tamamlar.” şeklinde ifade etiği aile; ruhî- bedenî yönüyle kişiyi teskin eden, huzur ve mutluluk veren bir mekteptir. Kutsal bir emanet ve mutluluk kapısı olan aile, bizlere büyük bir nimet olarak sunulmuş ve bizden sonraki nesillere aynı sağlamlıkla teslim edilmek üzere emanet edilmiştir. Bu emaneti koruyup kollamak, ailede huzur
Bu roman; aziz vatanın üzerindeki kara bulutları dağıtıp milletimizi aydınlık yarınlara taşıyanların, bağımsızlık güneşinin yurdumuz üzerine yeniden doğmasını sağlayanların, “Alperenler, akıncılar, kahramanlar, serdengeçtiler, yiğitler nerede?” denildiğinde, “Burada!” diyen destanları yazılamamış gizli kahramanların, şehit çocuklarına babalık yapan ve “Yetimlerin Babası” olarak anılan Karabekir Paşa’nın hikayesidir. Bu roman; savaşta babası ölen kimsesiz Ermeni çocuklarına da sahip çıkıp onları himaye eden
“Turan Ülküsü, Osmanlı’nın son dönemlerinde bazı aydınlar tarafından bir kurtuluş reçetesi olarak düşünülse de hayata geçemedi. Ama Türk Milleti, ‘Turan’ hayalinden hiç vazgeçmedi. Unutulmamalı ki hayal ettiğiniz şeylere ulaşmak için mücadele ederseniz bir gün bu hayalinize ulaşmanız mümkündür. Turancılar, Büyük Türkistan’ı kurmayı hedefleyenler, mücadelelerinden hiç vazgeçmediler. Anadolu’da yedi düvelle mücadele eden Türk Milleti, son yurdunu bu azim ve kararlılıkla terk etmedi. Mahremine el sürdürmedi.”
Zaman, günlük yaşantımızın temelini oluşturan en önemli kavram… Bütün kaynakların en değerlisi zamandır. Buna rağmen en az anlaşılanı, en yanlış yönetileni, en fazla boşa harcananı da zamandır. Çoğunlukla yeterli olmadığından şikâyetçi olduğumuz, her zaman tasarruf etmeye çalıştığımız, çoğunlukla kaybettiğimiz şey yine zamandır. Parayı zamana göre daha hesaplı ve sayarak harcarız. Ne yazık ki zaman konusunda aynı hassasiyeti göstermeyiz. Üstüne üstlük sanki para gibi geri kazanma şansına sahipmişiz g
Geleceğimize sahip çıkmak istiyorsak gençliğe sahip çıkmalıyız. Çünkü yarını inşa edecek olanlar, şimdinin gençleridir. Gençlerin hayat hikâyelerine dokunarak başarı hikâyelerine dönüştürmek, bir anlamda insanlığa hizmet etmektir. Çünkü “Gençliğin Yarınlarına Dokunmak”, toplumu ve değerlerini yaşatmaktır. 21'inci yüzyıl dünyası ve teknoloji, insanların değer yargılarını da dizayn etmektedir. Bu nedenle yaşanan değerler çatışmasını aile ve ergen psikolojisi çerçevesinde değerlendirmek, gençlere değer veril
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 160-180 / Aktif Sayfa : 9