Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 130 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6
Muallim Naci, Sakız'da görevli iken Tercüman-ı Hakikat'e yazılar gönderir; Ahmed Midhat Efendi de bunları gazetesinde yayımlar. Naci'nin tayiniyle kesilen yazışmaları, Ahmed Midhat Efendi'nin birkaç girişiminden sonra tekrar başlar ve aralarında oniki mektup gidip gelir. Muallim Naci'nin Sakız'dan gelip de Tercümân-ı Hakikat'ın yazı işlerini üstlendiği zamana kadar geçen süre içerisinde teati edilen mektuplar önce, Tercümân-ı Hakîkat'te yayımlanır. Bazı dostlarının isteği üzerine daha sonra da kitap halind
Tükendi
19. yüzyıl, yeni bir edebi tür olarak Osmanlı coğrafyasına girdiği dönemdir. Bu dönemde yazarlar, çeşitli konularda halkı eğitmek ve onlara yol göstermek için etkili bir araç olarak hikaye ve roman türünde eserler vermişlerdir. Bu konuda döneminin en üretken ismi olarak Ahmet Mithat Efendi öne çıkar. Yalnızca roman ve hikayelerinin sayısı altmışı bulan yazarın, botanikten zoolojiye, eğitimden hukuk alanına kadar çok çeşitli konularda eserleri bulunmakta ve bunların sayısı iki yüz elliye ulaşmaktadır. Bu üre
Tükendi
Bu romanı edebiyat severler elbette okumamazlık edemezler. Çünkü bu eser hem edebiyatımızın klâsikleri arasındadır, hem de roman türünün ilk örneklerinden biridir. Tarih, sosyoloji, kültür - sanat, fikir ve folklor araştırmacıları da bu romanı okumak ihtiyacını duyarlar. Çünkü bu kitapta yaklaşık yüz elli yıl öncesinin Osmanlı toplumu, eski İstanbul çevresi, İstanbulluların yaşayış tarzı ve o dönemle ilgili pek çok konu bir araya getirilmiş bulunuyor.
Ahmet Mithat Efendi, romanlarında Türkiye'deki batılılaşma sürecinin toplum yaşamı üzerindeki etkilerini irdeler. Kadın erkek eşitsizliğine değinir. Toplumda değişmesini istediği düşünce ve yaşam biçimlerini açıkça ortaya koyar. Batılılaşmanın etkisiyle toplum yaşamında değişen ve gittikçe daha karmaşık duruma gelen ahlâk değerlerini işler. Dürdane Hanım, bu yapıtlarından en önemlisidir.
Tükendi
Türk roman ve hikayesinin ´´hace-i evvel´´i Ahmet Midhat Efendi´nin en meşhur romanı olan Felatun Bey ile Rakım Efendi, birbirlerinden farklı iki anlayışın karşı karşıya getirildiği bir romandır. Aynı zamanda bu eser özellikle daha sonraları Tanzimat devri romanında kendini yaygın bir şekilde gösteren ´´Alafranga´´ tipin işlendiği ilk romandır. Bu olumsuz tipi temsil eden Felatun Bey´in karşısına isminin özellikleri ve yazarın kendi hayatından izler taşıyan Rakım Efendi çıkarılır. Romanda yanlış batılılaşm
Tükendi
Ahmet Mithat Efendi, 1844 yılında İstanbul'da doğmuş, 28 Aralık 1912'de İstanbul'da ölmüştür. Namık Kemal, Şemsettin Sami ve Sami paşazade Sezai ile birlikte ilk Türk romancıları kuşağındandır. Türk gazetecilik tarihinde önemli bir yeri olan Tercüman-ı Hakikat gazetes inin kurucusudur. İstanbul'da Mısır çarşısı esnafından Hacı Süleyman Ağa'tun küçük oğludur. Henüz küçük yaşlarda babasını kaybeden Ahmet Mithat Efendi, 1854 yılında o yıllarda hala Osmanlı vilayeti olan Vidin'deki ağabeyi Hafız Ali Ağa'nın yan
Tükendi
Bir akıl sahibine sormuşlar ki, oğlun için ne miras bırakabileceksin? Cevap vermiş ki, "Her işte kendisini başarılı edecek bir terbiye ve kudret bırakacağım." Buna "Parasız insanda hiçbir kuvvet ve kudret bulunmaz" diye itiraz etmişler. Akıl sahibi bu itiraza da "Mevcut para tükenip kaybolur. Çalışmanın meyvesi tükenip kaybolmaz. İş odur ki, insan çalışmasından meyve alacak kadar terbiye ve talim görsün" demiş.
Sandalcı Sohbet'in öğrendiklerini anlatmasından dört gün sonra, Ulviye Hanım, çok sade ve güzel bir şekilde giyinip kuşanarak Dürdane Hanım'ı ziyarete gitmeye hazırlandı. Ama gitmeden önce kendi kahya kadınını Dürdane Hanım'ın yalısına gönderip o gün hanımların orada bulunup bulunmadıklarını ve Ulviye Hanım'ın kısa süre için ziyarete geleceğini söyletti.
Hikayemiz gibi hikayelerin sonunda açılan ümit kapıları, yazarların sanat- larıyla ortaya çıkar. Kendi maceraları-nıhikayelere uygulamaya kalkışanlar böyle ümitlere önem verirlerse, Daniş Çelebi'yi ayniyle taklit etmiş olmaktan başka birşey yapmış sayılmazlar.
"... bu kitap bir yadigâr-ı seyahat olduğundan kendi müşahedat ve ihtisasâtımdan başka şeyleri içermesini gönlüm caiz görmemektedir." Yalnızca gördüklerini ve hissettiklerini yazdığını söyleyen Ahmet Mithat, acaba Berlin'de neler görmüş, neler düşünmüş, neleri özellikle göz önünde tutmuştur? Önceden düşünmediklerimizi, tasarlamadıklarımızı kolay kolay görebilir miyiz? Berlin'de Üç Gün Ahmet Mithat'ın bin sayfayı aşkın Avrupa seyahatnamesinin Berlin'i anlatan bölümünü ilk kez Latin harfleriyle okuyucuya suna
Tükendi
Yeniçeriler, Ahmet Mithat´ın Letaif-i Rivayat adlı hikaye dizisine ait, trajik ve tarihi bir hikayesidir. Yazar hikayesinin bir bölümünü yeniçerilik müessesini, zamanın müverrihlerinden Mustafa Necip Efendi´nin Vak´a-, Selimiyye adlı tarihi kitabından derleyerek anlatmaya hasretmiş. Bu vesile ile okuyucuların hikayeye ilgisini artırmayı hedeflemiştir. Nitekim hikayede de yeniçerilik müessesi çürümeye yüz tutmuş bir kurum, yeniçeriler ise serkeş, başına buyruk insanlar olarak tasvir edilmiştir. Yeniçeriler,
Tükendi
Düşmanları tarafından bıçaklanan Hüseyin Fellah karanlık bir köşeye atılır. O gece kendisine yardım eden Hüsna Hanım ve kızı Şehlevend´le Hüseyin Fellah´ın yolları daha sonra Cezayir´de, garip bir biçimde kesişir... İyiyle kötünün mücadelesini konu alan Hüseyin Fellah sade bir dille, halkın zevkine göre ve halk için yazan Ahmet Mithat Efendi´nin en başarılı roman denemelerindendir.
Tükendi
Ahmed Midhat Efendi'nin eserlerinden biri olan elinizdeki bu kitap, Hazreti Muhammed'in Kur'an-ı Kerim'den önceki ilahi kitaplarda müjdelenmesini anlatmaktadır. Ahmed Cevdet Paşa'nın kızı Fatma Aliye Hanım, Nisvan-ı İslam isimli bir kitap yazar. Tercüman-ı Hakikat gazetesinde tefrika edildikten sonra kitap halinde basılır. Eser, Müslüman kadınların sosyal hayat içerisindeki yerlerini anlatır, harem, cariyelik ve tesettür gibi bazı konular hakkında Batılı Kadınlara yaptığı açıklamaları ihtiva eder. Kitabın
Tükendi
Ahmet Mithat Efendi, etrafındaki her şeye karşı içten bir ilgi gösteren ve bu ilgisini de Türk okuyucusuna aşılamış, onlara her sahada her çeşit kitabı okuma zevkini verebilmiş dikkate değer bir yazardır. Romanlarında, çok kez eleştirilen, olaylar arasına sıkıştırılmış ansiklopedik, hatta sıradan bilgi verme tarzını ve okuyucu ile diyalog kurma alışkanlığını, onun bu halk eğitimciliğiyle açıklamak daha doğru olur. Ona "Hace-i Evvel: İlk Öğretmen" unvanının verilmesi de bu davranışının gördüğü ilgiden dolay
Tükendi
Cellat… Bir cellat olmak mı, yoksa bir celladın oğlu olmak mı dayanılmaz olan? Gerçekten günahkâr saydıklarımız ya da onların soyundan gelenler sevmeyi, âşık olmayı ve mutluluğu hak etmiyor mu? Sandığımız kadar kötü ve gaddarlar mı? Ahmet Mithat "Cellat" adlı romanında tüm bu soruların cevabını ve Napolyon´un Fransa´da yaptıklarını tarihî bir çerçeve içinde veriyor. Sanki bir Fransız romanından çeviri gibi görünen "Cellat" tam tersine "telif" bir roman; "Hace-i evvel" Ahmet Mithat, bütün ustalığı ve
Tükendi
Felatun Bey "alafranga yaşamak için" Üsküdar´daki bahçeli güzel konağını satıp Tophane´nin Beyoğlu´na yakın taraflarında bir ev yaptırır. Görünüşte "büyük kalemlerin birinde" memurdur. Ancak günlerini gezip tozmak ve eğlenmekle geçirir. Babasının ölümünden sonra payına düşen on altı bin liralık mirası çarçur ettikten sonra yaşamın zorluğunu anlar...
"Seni perçemle kavradığım gibi Kaf Dağı´nın arkasına atarım. Dış Deniz´in ötesine fırlatırım. Zaten sen başka alemlere seyahat etmiyor musun? O gezdiğin yerler sanki Kaf Dağı´nın arkasından yakın mı sanıyorsun? Hem ben seni zevk ve sefa alemlerine gönderip geri getiriyorum. İstesem ceza alemlerine gönderip bir daha da geri getirmem, edebi azap içinde bırakırım aklını başına topla da ona göre davran !..."
Tükendi
"Felsefe, yeni hikmet insan zihninin bir çeşit pusulasıdır ki, hangi konu ve meselede olursa olsun insanın ortaya koyacağı en doğru hüküm, felsefenin kılavuzluğuyla gerçekleşecektir. Felsefe en eski şeylerdendir. Hatta insan zihni ne zaman düşünmeye başlamışsa, felsefenin de esasının o zaman kurulmuş olduğuna karar verilebilir. sistematize edilişi gerçekten ondan sonra ise de, tarihsel incelemelerden çıkarılacağı üzere, bilimler arasında sistemetize edilişi bakımından da hepsini önceleyen felsefe olmuştur.
"Avrupa Adabı Muaşereti Yahut Alagfranga adlı bu eser tarihsel malzemenin aynı zamanda güçlü bir sosyolojik malzeme olabildiğinin özgün bir örneğidir. Çünkü eserin yazarı, siyasal ve toplumsal dönüşümün çok canlı bir tanığıdır. Onun bu tanıklığı, yalnızca yaşadığı toplumun sosyokültürel sorunlarıyla sınırlı kalmayıp değişimin iplerini eline geçiren farklı bir kültürün sosyolojik arka planına da yönelmektedir. Çünkü, döneminin diğer yazar ve aydınları gibi Ahmet Mithat da ülkenin içinde bulunduğu kötü şartla
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 130 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6