Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 715 kayıt bulunmuştur Gösterilen 540-560 / Aktif Sayfa : 28
Türk Müziğinin güçlü sesi ve büyük saz ustası Orhan Gencebay aynı zamanda bir sinema oyuncusudur. Gencebayın başrolünü oynadığı otuz bir filmin hikâyesini, bu filmlerle ilgili eleştirileri ve filmlerde büyük ustaya eşlik eden ünlü isimlerin kısa ve öz biçimde hayat hikâyelerini bulabileceğiniz bu eser, Gencebayın sevenlerinin yanı sıra genel olarak Yeşilçam sinemasına gönül veren tüm sinemaseverlere de hitap edecek nitelikte bir çalışmadır. Lütfi Akad, Osman Seden, Şerif Gören gibi önemli yönetmenlerin, Cün
Tükendi
Büyük Sinema Kuramları her biri sinema tarihinde hem sinema hem de sanat felsefesi yapan ve genel olarak diğer sanatların içinde sinemanın yerini araştıran kuramcıları ele alır. Tüm sinema tarihi boyunca kuramı en yoğun besleyen çalışmalar Eisenstein tarafından yapılmıştır. Onun çalışmaları bir yandan teknolojik gelişmeler ve sanatçının bunlarla ilişkisi üzerinde yoğunlaşırken, öte yandan sinema ile bütün diğer performans ve edebiyat çalışmalarını karşılaştıran, hem kuram yapan hem de tarihten beslenen kül
Tükendi
İtalyan sinemasının dünya sinema tarihine en büyük armağanlarından biri olan usta yönetmen Federico Fellini, "Sinemamız için izlenmesi gereken tek yol filmler yapmak, daha iyi filmler yapmak" sözleriyle gelecek nesillere ışık tutmaktaydı. Bugün Fellini'siz, Pasolini'siz, De Sica'sız ve daha pek çok ustanın yokluğunda yola devam eden İtalyan sineması, 60'lı yılların 'mucizevî filmler'ini geride bırakmış olsa da değişen endüstriyel dinamikleri, anlatısı ve yeni yönetmenleriyle adından söz ettirmektedir. İlk
Tükendi
Macaristanın yakın tarihine bakınca devrim kelimesi iki başlık altında geçer: 1919 devrimi ve 1956 devrimi. Bazı kaynaklarda faşizmin ortadan kalktığı ve sosyalizmin tekrar geldiği 1947 de devrim addedilir. Kurumsal temellenişi bakımından 1919 devrimi bu kitabın başlığının ilk göndermesi. Çünkü bu tarihte kamulaştırılan Macaristan sineması dünyada bir ilktir. 1956 ise Macaristan sinemasında sürekli referans alınan bir tarih. Bu bakımdan 1956 da, çağdaş Macaristan sinemasını bağlamından koparmamak adına, baş
Tükendi
Robert Phillip Kolker çağdaş sinemayı inceleyen bu çalışmasında dünyayı değiştirmeyi olmasa da, ona bakışımızı değiştirmeyi amaçlayan modernist sinemayı irdeliyor. Savaşların, yoksulluğun, yabancılaşmanın olağan sayıldığı, aldırmazlıkla yaşanıp olumlanmak istendiği bugünkü dünyamızın, hayatımızın karşısında farkındalık kazandırmak isteyen bir sinema anlayışını inceliyor. Bu anlayış büyük ölçüde bugünkü tecimsel yanı ağır basan sinemayla hayatımızdan uzak tutulmak isteniyor. Kültürel, ekonomik ve siyasal ort
Tükendi
Osmanlı toplumunun değişiminde ve Batıya yönelişinde Tanzimat döneminin ve tiyatrosunun önemli rol oynadığı bilinen bir gerçektir. Nitekim birçok alan ve tür gibi Batılı anlamdaki Türk tiyatrosunun ilk örnekleri de bu dönemden itibaren görülmeye başlar. Bu dönemin ilk mensur dramlarından biri de Ebüzziya Tevfik'in Ecel-i Kazâ adlı eseridir. Eser, yazarın hem ilk kitabı, hem de ilk ve tek telif tiyatrosudur. Yayımlandığı yıldan (1872) itibaren yankı uyandırdığı anlaşılan Ecel-i Kazâ, eldeki verilere göre g
Tanıtım Pedro Almodovar'ın sineması kışkırtıcı olduğu kadar karşıtlıkların ve tezatların da sinemasıdır. Kimlik sorunundan, cinselliğin türlü girdaplarına, insan doğasına ve tutkularına yönelik türlü baskılardan, saplantı ve arzuların bir tür sorgulandığı, bunların irdelenmesine girişildiği bir sinemadır bu. Göz kamaştırıcı, cafcaflı bir sinema anlayışının yanıbaşında aynı zamanda kendi içinde barok bir bütünlüğü de barındırır. Şiirsel olduğu kadar yerleşik kurallara karşı çıktığı ölçüde cüretkar; anti ko
Tükendi
Elinizdeki kitapta yer alan metinlerdeki tartışmalar öncelikle bize Türkiye sinemasında sanat filmi olarak adlandırılan filmlere ve sanat sineması yaptığı söylenen yönetmenlerin yapıtlarına, sanat sineması tartışmalarının ışığında daha tutarlı bir biçimde bakabilme olanağı sağlamaktadır. Dolayısıyla Türkiyedeki popüler film izleyicisinin zihninde genellikle sıkıcı, uzun ve bir şey anlatmayan film olarak yansıma bulan sanat filminin bu sıfatlara hangi özellikleri nedeniyle reva görüldüğü de bu tartışmalar ar
Tükendi
Metin ve İmge Üzerine Kutsal Söz, Dünyevi Görüntü: Uyarlamanın Teolojileri -Ella Shohat- Devlet ve Sektör İlişkileri Söylemsel İnşalardan Üretilen Sansür ve Denetim Efsanesi -Serdar Öztürk- 2000'li Yıllarda Türk Sinema Sektörü ve Sinema Devlet İlişkileri -Nilay Ulusoy- Kahramanlar ve İdeoloji Jön Türk Shakespeare'in Hamletleri -Savaş Arslan- Anti-Emperyalizm/ Milliyetçilik Sarkacında Karanlıkta Uyananlar'da ve Günümüz Türk Filmlerinde Emperyalizm Temsilleri -Kaya Özkaracalar- Kara Murat, Ynadım Ali vd.
Tükendi
"Filistin sineması son otuz yıllık dönemde dünya sahnesinde etkili bir sanatsal güç olarak boy gösterdi. Filistin ulusunun onyıllardır sürdürdüğü kendi kaderini belirleme mücadelesinde derin kökler salmış olan bu sinema, hayatları zulümle ve aşağılanmayla örülmüş bir halkın yaşadıklarına tanıklık eden en önemli sanatsal ifade biçimi oldu. Edward Said'in bu derlemenin 'Önsöz'ünde belirtmiş olduğu gibi, Filistin mücadelesinin bütün tarihinin 'görünür olma arzusu'yla yakından bir ilgisi vardır. Filistin filmle
Tükendi
Babama öykünüp şiir yazmaya başladıktan, ardından babamdan kurtulmak için şiir yazmayı bıraktıktan sonra benim sinemaya ilk adım atışım, Pasolininin asistanlığını üstlenmekle olmuştur. Pasolini bir dil icat ediyordu ve ben de onun yardımcısıydım. O zamanlar Marksizmi seçen bir burjuvadan beklenecek bütün sevgi, tutku ve umutsuzluklarla dolu bir Marksisttim. Gece tartışmalar ve hayallerle uykuya dalıyor, gün ağarırken sabaha değil, geleceğe gözlerimizi açıyorduk. Rehberlerimiz Rosselini ve Godard'dı. Aslında
Her sinema meraklısının dikkate aldığı en az bir sinema yazarı, eleştirmeni mutlaka vardır. Onun sözünü dinler ya da dinlemez ama mutlaka onun eleştirisini bilmek ister. Sinema eleştirisinde, yazınında kırk yılı aşkın emeğiyle Atillâ Dorsay tam da bu sinema eleştirmenlerimizin başında gelir. Sadece sinema konusunda yazdıklarıyla değil, şehircilik, mimarlık, popüler müzik ve yemek yazılarıyla da basında yer almakla birlikte Atillâ Dorsay önce sinema yazarı, eleştirmen, hatta bir yönüyle sinemanın vakanüvis
Tükendi
Profesör Serebryakov, emekliye ayrıldıktan sonra, güzel karısı Yelena ile beraber taşradaki çiftlik evine geri dönmüştür. Profesörün eski eşinden olan kızı Sonya, onun dayısı Vanya ve eski kaynanası Maria o güne dek çiftlikte durup dinlenmeden çalışıp dişlerinden tırnaklarından artırdıkları her kuruşu profesöre göndermişlerdir. Ama artık hasta ve yaşlı bir adam olan profesörün çiftliğe yerleşmesi boşa harcanmış bir hayat demektir onlar için, hayatlarını üzerine inşa ettikleri değerlerin yitip gitmesi, ideal
Tükendi
Ülkemiz sinemasında Geçiş Döneminden1990ların başlarına kadar, sesin gerçek anlamda kullanılmadığını iddia etmek abartılı olmayacaktır. Şüphesiz bu iddianın dışında filmler de vardır, ama genel koşulların değişimine katkılarının sınırlı olduğu düşünülmektedir. Akademisyen olmam sıfatıyla, pek çok öğrencimin bir film çekerken yaşadıkları en önemli sorunun ses olduğunu gözlemledim. Özellikle senaryo ve çekim aşamasında görüntülere kafa yoruyorlar, ışık, aydınlatma için çaba harcıyorlar ama ses kaydı için
Tükendi
İsmi çoğunlukla gerçeklik ve doğruluk önkabulleriyle anılan bir üretim alanı olan belgesel sinemaya dair bu çalışma, söz konusu önkabullerin gerçekçi ve doğru olup olmadığının tüm yönleriyle tartışılabilmesine küçük de olsa bir katkı sağ­lamak için yazıldı ve küçük hacmine rağmen uzun bir okuma, izleme ve tartışma sürecinin sonucunda ortaya çıktı. Belgesel sinemanın gerçeklikle ilgi ve ilişkisini sorgu­lamanın en önemli aracı, kaçınılmaz olarak felsefedir. Çünkü insanlık tarihi boyunca gerçek
Tükendi
Sinema sanatı ilk yıllarında toplumlardaki siyasal, sosyal, ekonomik gelişmelerin yanı sıra en çok diğer sanat dallarında meydana gelen gelişmelerden etkilenmiştir. 1910lu yıllarda sinemanın bir sanat olarak kabul edilmeye başlamasıyla birlikte İtalyada Fütürizm, Almanyada Ekspresyonizm, Rusyada Konstrüktivizm gibi akımlar sinema sanatını doğrudan etkilemiştir. Daha sonraları ise, sinema alanında tüm dünya sinemalarını etkileyen Toplumsal Gerçekçilik, Yeni Gerçekçilik, Yeni Dalga, Özgür Sinema, çeşitli ülke
Tükendi
Eskimeyen Yeşilçamlı, Nigar Pöstekinin sinemaya ilişkin daha önce yaptığı incelemeleri bütünleyen bir yapıt olarak okur karşısına çıkıyor ve okuru, Türk sinemasının usta oyuncusu Fikret Hakan ile buluşturuyor. Ama aynı zamanda, sinemadan oyunculuğa, oyunculuktan sinemaya giden güzergâhtaki yaşanmışlıkları biyografik bir inceleme tadıyla görselleştiriyor ve yetkin bir oyuncu olarak Fikret Hakanı, kuşkusuz, tüm yönleriyle irdeliyor. Nesnel bir Fikret Hakan okumasını dışlaştıran Eskimeyen Yeşilçamlı, bu duru
Tükendi
"Korkuyorum Anne, kendini dünyanın taşrasında hissetmiyor, komplekssiz ve aydınlık. Bu nedenle belki de daha önce hiç bir filmimizin başaramadığı kadar evrensel. Ezik değil, dünyalı, ama yine de tanıdık ve buralı. Bir senaryo daha ne yapsın? İyi ki çekilmiş de iyi bir film olmuş. Çekilmeseymiş, iyi senaryo nedir ki? sorusuna sessiz bir cevap olarak kalırmış. Oysa şimdi, iyi film nedir ki? sorusuna, hapşırıklı, kahkahalı, martı ve vapur sesli bir cevap olarak hem okunmayı, hem de seyredilmeyi hak ediyor. Üst
Tükendi
Genette, Todorov ve Barthes gibi Avrupalı eleştirmenlerin çalışmalarını, Lubbock ve Booth gibi Anglo-Amerikan gelenekten gelen eleştirmenlerinkiyle sentezleyen Seymour Chatman, bu kitabında hem sözlü hem görsel ortamda anlatı kuramına ilişkin kapsamlı bir yaklaşım sunuyor. Chatman, Öykü ve Söylemde başlı başına anlatının ne olduğunu çözümlüyor. Anlatı yapısı çalışmalarıyla ilgilenenler için hangi ortamda olursa olsun öykü anlatımına ilişkin eksiksiz ve akıllıca bir araştırma sunuyor. Düalist ve yapısalcı ya
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 715 kayıt bulunmuştur Gösterilen 540-560 / Aktif Sayfa : 28