Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 400 kayıt bulunmuştur Gösterilen 120-140 / Aktif Sayfa : 7
Marjinal bir grup olarak görülen Gulat-ı Şia, İslam düşüncesinde pek çok ilki gerçekleştirmiş bir fırkadır. Şiiliğin tarih sahnesine çıkması, bâtıni din anlayışının teşekkülü, İslam öncesi Orta Doğu dini-felsefi geleneklerinin tarihte ilk defa İslam'a uyarlanması onların eliyle gerçekleşmiştir. Geliştirmiş oldukları İslam yorumu, çağdaşlarına oranla çok farklı olduğu için muhalifleri tarafından marjinal olarak nitelendirilmişlerdir. Bu kitapta Gulat-ı Şia ile ilgili şu iddiaların cevapları aranmıştır: Hz.
Her bir bilimin kendi başına kendi tecrübesi ve kendi ilkeleriyle bütünü yakalamada ne kadar yetersiz kalacağı açıktır. Bu sebeple yapılması gereken şey, bilimleri, ilmî disiplinleri birbirine bağlayan bağların neler olduğunu göstererek bütünsel bakışı ortaya çıkarmak ve bu bakış açısını tahakkuk ettirebilecek araçları keşfetmek ve hiç değilse bu bütünlüğe ulaşma çabası içerisinde olmaktır. Aslında bize böyle bir bakışı tekrar kazandırması bakımından metafiziğin yadsınamaz bir değeri vardır. Elinizdeki eser
Allah'ın varlığını aklî ve naklî deliller yoluyla ispatlama İslam tarihinin başından beri var ise de bu uğraş bazı dönemlerde daha özel bir önem kazanmıştır. Kelam tarihinin yaygın dönemlendirme tarzlarından biri, mütekaddimîn, müteahhirîn ve yeni ilm-i kelam şeklindedir. Mütekaddimîn döneminde aklî delillerin daha dakik olarak işletildiği görülür. Biz bu çalışmada önceki dönemlerde kullanılmış olan delillerle birlikte Yeni İlm-i Kelam döneminde geliştirilmiş olan isbât-ı vâcib delillerini inceledik. Temel
Devletlerin ve uluslararası kuruluşların kendi aralarındaki ilişkilerde uymak zorunda oldukları kuralları düzenleyen bir hukuk dalı olan devletler hukuku ya da modern bir üst kavram olarak uluslararası ilişkiler disiplini, tarihte ilk defa Müslümanlar tarafından sistematize edilmiştir. Batılılar ancak 1648 Westphalia Anlaşması sonrasında kalem oynatmaya başlasalar da devletler hukuku alanındaki ilk klasikler, sekizinci yüzyılda Kûfe-Bağdat çevresinde çoktan yazılmıştı bile. Ebû Hanîfe’nin denetiminde ve öze
Her türlü eksiklik ve kusurdan tümüyle münezzeh olan yalnızca Yüce Allah’tır. Peygamberler de kul olmaları hasebiyle günaha girip girmeme endişesiyle yaşamışlardır. Kendilerinden herhangi bir kusur sadır olduysa da hemen tövbe ve istiğfar etmişlerdir. Peygamberlerin bazı lütuflarla günahlardan korunmuş olmaları imtihan oldukları gerçeğini yok etmediği gibi emir ve nehye muhatap olmalarını da ortadan kaldırmamaktadır. Peygamberler de bir beşerdir ve şehevi arzu ve istekleri yok edilmiş değildir. Sadece bu ar
Her türlü eksiklik ve kusurdan tümüyle münezzeh olan yalnızca Yüce Allah’tır. Peygamberler de kul olmaları hasebiyle günaha girip girmeme endişesiyle yaşamışlardır. Kendilerinden herhangi bir kusur sadır olduysa da hemen tövbe ve istiğfar etmişlerdir. Peygamberlerin bazı lütuflarla günahlardan korunmuş olmaları imtihan oldukları gerçeğini yok etmediği gibi emir ve nehye muhatap olmalarını da ortadan kaldırmamaktadır. Peygamberler de bir beşerdir ve şehevi arzu ve istekleri yok edilmiş değildir. Sadece bu ar
Dua anlayışındaki parçalanmışlık, onun hem nüzul ortamındaki mesajının hem de bugüne yansıyan izdüşümünün yanlış anlaşılmasına neden olabilmektedir. Netice olarak Kur’an’da zikredilen peygamberlerin veya isimsiz şahsiyetlerin duaları, bazen büyüsel etkiler göstermesi beklenen tılsımlı ifadelere dönüştürülebilmekte; bazen de Allah’ın her duayı kabul ettiği inancı ile yasalarına aykırı taleplerden oluşan bir beklentinin dayanakları olarak görülebilmektedir. Ne yazık ki, böylesi bir beklenti, insanı Rabbine ya
İslâm hüküm teorisinde teklîfî hükümlerden biri olan mubah, mahiyeti itibariyle mükellefin yapma ve terk etme arasında muhayyer bırakıldığı “hukukî serbest” alanları ifade etmektedir. Mubah olan fiillerin; biri “tikel (cüz’î/özel)”, diğeri “tümel (küllî/genel)” olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. Tikel açıdan mubah, yapılması veya yapılmaması mükellef açısından iki tarafı eşit olan konumu ifade etmektedir. Tümel açıdan ise mubah, dinen korunması zorunlu olan beş temel esastan (zarûrât-i hamse) biriyle ilgil
Kur’an, İslâm’ın temel öğretilerini barındıran kutsal bir kitaptır. Ona inananlar inanç, tutum ve davranışlarını onun belirlemiş olduğu değerler doğrulusunda şekillendirme çabasında olmuşlardır. Bu çaba ise bir eğitim etkinliğini de ifade etmektedir. Bu durum bize onun aynı zamanda eğitimin kaynağı hem de eğitimin konusu olduğunu göstermektedir. Tüm Müslüman toplumlar, tarih boyunca Kur’an’a göre eğitim vermişler ve de Kur’an’ın öğretimini yapmışlardır. Bu öğretim genel olarak yüzünden okumayı öğrenme, hafı
Elinizdeki bu mütevazı çalışmada Asr-ı Saadet’ten başlamak üzere İslam medeniyetindeki tıp kültürünü ele almaya çalıştık. Örnek insan Hz. Muhammed’in (as.) sağlıklı bir hayat için tavsiyelerini ve hastalandığımızda neler yapabileceğimizle ilgili önerilerini hatırlatmak istedik. Bunun yanı sıra insanlığa tıp alanında büyük hizmetleri geçen, İslam coğrafyasında yetişmiş hekimleri tanıtarak aslında Batı’dan öğrendiğimiz bir çok tedavi yönteminin İslam medeniyetinde yetişmiş fakat bize unutturulmuş büyük
Dağlar dünyanın dengesini sağlamaları ve estetik birer unsur olmalarının yanı sıra sahip oldukları çeşitli nimetlerle canlıların hem barındığı hem de beslendiği alanlar olmuştur. Karaların yüzde on ikisini oluşturan dağlar dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birine ev sahipliği yapmaktadır. Sahip oldukları metanet, ihtişam ve yükseklikle insanda özgürlük, acziyet ve yalnızlık hislerini uyandıran dağlara birçok inanç ve kültürde ayrı bir önem verilmiş, dağlardaki gizem çeşitli kültürlerde bir dağ kültü oluşmasın
Müsteşriklerin fıkıh ve usûlüne yönelik araştırmalarının ana merkezini fıkhın kaynakları ve aklın bu kaynaklar içerisindeki yeri oluşturmaktadır. Aklın nas karşısındaki konumunu izah eden çalışmalarıyla kendinden söz ettiren son dönem müsteşriklerinden Georghe Tarâbîşî de fıkhın kaynakları ve fıkıh ekolleri üzerine çalışma yapanlar arasında yer almaktadır. Sünnetin fıkıh sistemlerindeki konumu, teşri vasfı, bağlayıcılığı, sünnet-vahiy ilişkisi ve aklın fıkıh sistemlerindeki yeri gibi konulara yer verdiği Mi
Anne rahmi bizi besleyip büyütüp sonra sağlıklı bir şekilde dünyaya getirdiği gibi, sıla da bizi eğitir büyütür, şekil verir hayata hazırlar. Biz sılada dünyaya gelir, ilk oksijeni ciğerlerimize orada çeker, hayatın içine doğru oradan yürümeye başlarız. Yani hayat çizgimizin başlangıç noktası orasıdır. Hayat hamurumuzun yoğrulduğu mayalandığı yer orasıdır. Yıllar geçer yaşlanırız, birçok nimetle nemalanırız ama hiçbir nimet o ilk aldığımız soluk kadar hayat verici, ilk fakir lokmalar kadar tatlı, lezzetli d
Elinizdeki eser iki kısımdan oluşmaktadır. “Ehl-i Sünnet’in Siyasal, Toplumsal ve Kültürel Dokusu” başlığını taşıyan birinci kısımda İran’ın kuzey, güney, doğu, batı ve merkezî eyaletlerinde Sünnilerin ikamet ettiği bölgeler; okul, cami, hayır kuruluşları, yayınevleri ve kütüphanelerden oluşan dinî, kültürel müesseseler ve merkezler ele alınmaktadır. Ayrıca Tebliğ Cemaati, Davet ve Islah Cemaati, Selefilik, Sufilik ve Kur’an Mektebi gibi Ehl-i Sünnet’in en önemli kültürel ve siyasi parti ve hareketleri ile
Geçmişi insanın varoluşundan daha kadim olan ve eser, yapıt ya da insanın olumlu ve olumsuz yönlerinin ortaya konulması şeklinde tanımlanan eleştiri hayatın her alanında yer almaktadır. Kur’an yorumunda ilk örneklerine sahabe döneminden itibaren rastlanılan eleştirinin, mezheplerin teşekkül etmeye başladığı hicri II. asırdan itibaren sıklıkla yapılmaya başlandığı ve hemen her tefsirde yer bulduğu görülmektedir. Kur’an yorumunda Sünni bakış açısının önemli temsilcilerinden olan ve tefsirde eleştiri geleneği
Tükendi
Kur'an, üzerinde dura dura okunup özümsenerek anlaşılsın ve yaşansın diye yaklaşık yirmi üç yılda pasajlar hâlinde, bölüm bölüm indirilmiştir. Amacı, eğitim ve öğretim yoluyla insanın değerini ve kalitesini yükseltip daha sonra "Âdil bir toplum" ve "İnsanlar için çıkartılmış en iyi/en medenî bir toplum" şeklinde nitelendirilip örnek gösterilecek olan yeryüzünün, gerçekten bağımsız ve en medenî toplumunu vücuda getirmektir. Abdullah İbn Mes'ud, Übey b. Ka'b ve Abdullah b. Ömer gibi birden fazla sahabe demişt
Kıssalarla ilgili çalışmalara ilk başladığımızda Kur’an’da her şeyin dağınık bir şekilde olduğunu düşünüyorduk. Ancak çalışmalara devam ettiğimizde son derece sistematik bir yapı olduğunu, yaptığımız ilk çalışmaların da bütünüyle yenileneceğini gördük. Elinizdeki Cin, Melek, İblis, Şeytan ve Âdem (as), bu sistematik yapıya göre hazırlandı. Metodumuz; anahtar kelimenin belirlenmesi, kelimenin geçtiği âyetin bulunması ve bu âyetlerin kelimenin geçtiği âyet numarasına göre sıralanması esasına dayanıyor. İki
Tükendi
Bir felsefe sistemi, nazarî bir felsefe öğretisi etrafında düzenlice örülmüş kavramlar yumağının oluşturduğu bir bütündür. Onun için felsefe sistemleri, bilimsel olarak kurulan nazariyeler bütünlüğüdür. Bu eser Molla Sadrâ’nın varlık teorisi üzerine kurduğu felsefî sisteminde yer verdiği öğretileri nasıl bir kavramlar örgüsü içerisinde sunduğunu ortaya koymaya çalışmıştır. Anlaşılıyor ki, Sadrâ varlık öğretisinin gereği olarak me’âd için Meşşaî filozoflarla kelamcılar arasında bir konumu savunmuştur. Yani,
Tükendi
Ne kadar çok cevapsız sorular içindeyiz. Neden yüzyıl önce değil de şimdi bu anda yaşıyoruz? Yüzyıl önce yaşamadığımıza dair bir özlemimiz yokken yüzyıl sonra olmayacağımıza dair onlarca korkularımız var. Dünya akıp gidiyor. Kimi bir saniye yaşarken, kimi bir gün, bir diğeri de yüz yıl yaşıyordu. Kimi görmeden, duymadan yürüyemeden, konuşamadan yaşıyorken; kimileri de sağlıklı bir bedenle intihar ediyor yaşamayı başaramıyordu. Kimileri görmeden, duymadan, elsiz ve kolsuz, hayata dört elle sarılıyor ve yaşam
Avrupalıyı taklide tenezzül etmek, kendini inkar etmektir. İdealsiz nesillerin bütün hayatı zalimi övmek ve mazlumu dövmekle heba olmuştur. Millet, tarihinden ibarettir. Milleti tarihinden sıyırın, geriye insan sürüsü kalır. Soysuzlaşma bir şahsiyet hastalığıdır. Nesilleri ecdadından uzaklaştırmak isteyenler, onları soysuzlaştırmaya iten millet hainleridir. Bizim tarihimizin mayasında, Malazgirt meydanında ve Hayber’de parlayan kılıç vardır. Türkiye’de ısmarlama tarih kitapları kronoloji ve vaka ez
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 400 kayıt bulunmuştur Gösterilen 120-140 / Aktif Sayfa : 7