O halde, ey kardeşler! Kendinize gelin ve töve ile Rabbinizin bağışlamasına koşun. Yola koyulun, bu ruhani kafileler ile birlikte Rabbinize dönün. Yakında yol sona erer ve o aleme gidecek arkadaş bulunamaz. Bizler, bu adi-harap dünyayı arıtmak ve pis nefsani işlerden hoşnut olmak için gelmedik. Zira sizin için endişeli bir beklenti içinde olan Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: Üzüntü ve endişem, kıyamete yakın zamanda yaşayacak ümmetim içindir.
Bize indirilen ilim iki çeşittir; zahir ve batın. Yani şeriat
Ey doğunun ve batının hükümdarı! Şunu bil ki:
Allah (c.c) sizlere gizli ve açık birçok nimetler vermiştir.
Sizin şanınıza yakışan, verilen bu nimetler için
Allah'a (c.c) çokça şükretmek ve bunu insanlara
anlatmaktır. Herkim O'nun nimetlerine şükretmezse
elinden alınır ve kulluktaki kusurlarından dolayı da
kıyamet gününde rezil olur. Akıllı insanlar, hayat çok
uzun olsa dahi, sonunda ölüm olan hiçbir nimete değer
ve önem vermezler. Çünkü ecel geldiği zaman bu
nimetlerin insana hiçbir faydası olmaz.
Peygamber Efendimiz (sallallâhu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
"Helâli istemek ve aramak, bütün
müslümanların üstüne farzdır." Helâli istemek,
helâlin ne olduğunu bilmeyince mümkün olmaz.
Rasûlullah Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Helâl de açıktadır, haram da açıktadır.
İkisi de bellidir. Bu ikisinin arasında gizli olan
şüpheliler vardır. Bir kimse o şüphelilerin arasında
dolaşsa harama düşmek korkusuna varır."
"Arif öyle bir nura sahiptir'ki, bu sayede Allah'a ne derece yakın olduğunu görür: Allah'ın da kendi kalbine nekadar yakın olduğunu bilir. Meleklerin ve nebilerin ruhlarını görür. Sıddikların ruhlarını ve kalplerini görür. Onların hal ve makamlarını seyreder. Bütün bunlar kalbinin derinliklerinde ve sırrının safasında gerçekleşir. O Rabbi ile ebedi bir ferahlık içerisindedir. O artık Rabbinden alan ve O'nun halkına dağıtan bir vasıtadır. Eğer Allah Teala ve O'nun zikri seninle beraber ise korkma; kalbin O'n
Ey cemaat! Kibirlenmeyi terk edin. Seviyenizi ve mertebenizi biliniz. Mütevazı olunuz. Başlangıcınız bir damla su, sonunuz, atılmış bir leştir. Tama'ına göre hareket eden, istek ve hevesine uyarak, ezelde kendisi için takdir ve taksim edilmemiş şeylerin peşinde koşan veya ezelde takdir edilen şeyleri de, mal ve mülk sahiplerinden zillet ile isteyenlerden olma. Sen zanneder misin ki, dünyalıklara sahip olanlar, ezelde sana takdir edilmemiş bir şeyi verebilsinler. Şayet böyle bir zanna sahip isen, bu senin k
Ey salih kişi, sen bil ki, mütekebbirlik ve bencillik kötü
huylardır. Gerçekteyse Hak Teâlâ'ya düşman olmaktır.
Çünkü, kibir ve azamet ancak Allah'a mahsustur. Bundan
ötürüdür ki, yüce Kur'ân'da cebbar ve mütekebbir olanlar
zem edilmiştir. Nitekim Hak Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Hak
Teâlâ, bütün kibirli ve cebbâr olan kalpleri mühürler."
Elinizdeki eser, Kadirilik yolunun önderi büyük mutasavvıf, büyük mürşid Abdülkadir Geylani Hazretlerinin yaptığı vaaz ve sohbetlerin, müridlerince derlenmesinden oluşuyor.Geylani Hazretlerinin tasavvufi yaklaşımını derli toplu bir şekilde içeren bu kitapta, manevi gelişim yolları, kişiyi insan-ı kamil mertebesine yükselten yöntemler, en etkili biçimde doğrudan hitap cümleleriyle öğretiliyor.
Bu kitap, kalbindeki ışığı söndürme değil beslemek isteyenler için, görünenin ötesine varmak, gizli olana ulaşmak i
Eseri müellifi koca bir dağ; belki şarihi bile bir büyük tepedir... Onlar yeryüzünün çivileridirler. Kıyamete kasemli dağlar gibi, makamlarında sabit olmuşlardır. Bir zayıflar ise; ne büyük bir tepeye gıbta etmeden bir nazar edebilir, ne de devasa bir dağın azametinde acziyetimiz fena bulmadan rahata erebiliriz.
Bu eser; yine - yıldızlara daha yakın ve ufku daha engin- bir dağ misali, yukarıları gözleyebilmek adına hususi bir rasathanedir ve bu yönüyle has daireye hitap etmektedir. Fakat bu rasathane; yukar
Peygamberler kalp hastalıklarının doktorlarıdır. Aklın yararı ve işlevi de, bize nübüvvet gerçeğini tanıtmak ve nübüvvet gözü ile kavrananı kavramaktan aciz olduğunu kabul ederek, nübüvveti tasdik etmek ve bizi elimizden tutarak körleri rehberlere ve ne yapacağını bilmeyen hastaları müşfik doktorlara teslim eder gibi nübüvvete teslim etmektir. Aklın etki alanı ve varıp duracağı son nokta burasıdır. Bunun ötesinde tabibin kendisine vereceği şeyi anlamaya çalışmaktan başka bişey yoktur. Gazalinin yücelttiği v
"Ey ilim öğreten! Sakın yalnız isme kanaat getirip ameli terk etme. "Ben alimim" dediğin zaman bilginle amel etmiyorsan bir nevi yalan söylemiş olursun... O halde amele dökülmeyen bir ilmin ne faydası vardır? Yapmadığın, yapamadığın bir şeyi başkasına emretmene vicdanın nasıl razı olur?"
Abdulkadir Geylani Hazretleri
Veliler Sultanı Abdulkadir Geylani Hazretleri'nin billur üslubundan, gönlünden süzülen mana damlaları genç-yaşlı, kadın-erkek herkesin yolunu aydınlatıyor. Yüzyıllar öncesinden yapılan bu der
"İlim öğrenmekteki gayen, bilgileri aktarmak değil, doğru hidayete vesile olmaksa; ne mutlu sana! Sen yürüdükçe, melekler sana kanat gerer. Sen gayret gösterdikçe, denizdeki balıklar bağışlanman için dua eder. Ama her şeyden önce bilmelisin ki; ilmin meyvesi olan hidayetin, bir başlangıcı, bir de sonu vardır; bir bâtını, bir de zahiri vardır. Başlangıcı sağlam olmadan, sonuna varılamaz; dışı tanınmadan, içinin özellikleri keşfedilemez."
İmam-ı Gazali
İslami ilimlerde çığır açan büyük âlim İmam-ı Gazali Haz
Mektubatı geylani
Büyük veli Abdülkadir Geylânî Hazretleri'nin
manevi yolun mensuplarına yazdığı 15 mektup, okuyanı
mana deryasında yüzdürürken, kalbî hayatımızın
gidişatına dair önemli ipuçları veriyor. Diğer eserlerinde
olduğu gibi kendine has üslubuyla ayetlerden hikmet
devşirici tarzda yorumlarını görebileceğimiz bu eserini
titiz bir şekilde okumalı, adeta özümsenmeli...
Manevi eğitime girmek isteyen müridi bekleyen imtihanlar nelerdir?
Şeytan ve nefis tasavvuf yolundaki bir müridi kandırmak için hangi hilelere başvurur?
Kul, Rabbine karşı samimi olursa onu bekleyen mükafatlar nelerdir?
Azimetle amel etmeyi ve ruhsatları terketmeyi gerektiren kutlu tasavvuf yolunun esasları ve edepleri hakkında bir başucu kitap olan elinizdeki eser, Gönüller Sultanı Abdulkadir Geylani Hazretleri'nin deruni üslubunu, mana yüklü nasihatlerini günümüze taşıması açısından ayrı bir kıymete sah
Bu kitabı yazmamın sebebi şu idi ki, Ben, el-Halil kentini
ziyaret ettim. Oradan çıkıp da Lut (aleyhisselâm)'ın bölgesine
geçince Şeyh Sayinüddin Ebül Abbas Ahmed bin İbrahim bin
Abdülmuttalib bin Muhammed Bin Huffaz Mutrık el-Murrî
ile Afifüddin Ebu Mervan Abdülmelik bin Muhammed bin
Huffaz el-Kussî bana arkadaşlık ettiler. Yolda İbrahim
(aleyhisselâm)'ın makamı olan mescidlerine uğradık. Allah
Teâlâ aklıma "Yakîn" diye bilinen bu mescidde yakîn hakkında
bir risale yazmamı getirdi. Allah Teâlâ'ya istihare
Şeyh-i Ekber Muhyiddin İbn Arabi'nin manevi
yolculuğunda müşahede ettiği makamlar ve tecellileri
anlattığı bu eser, tasavvufun çok özel yönlerine ilgi
duyanlar için bir kılavuz niteliğinde...
Tevhidi sözle değil, hâlle anlatan İbn Arabi'nin
sembolik üslubunun yoğun olarak yer aldığı kitap
mana büyüklerinin gördüğü makam ve manevi halleri
de ortaya koyuyor.
Allahu Teâlâ Kur'an'da gıybetin kötülenmesini nass ile yapmış
ve gıybet yapanı ölünün etini yiyen bir kimseye benzeterek şöyle
buyurmuştur:
"Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz ölü kardeşinin
etini yemek ister mi? Bundan tiksindiniz değil mi!" (Hucurât, 12)
Ölü eti yemeğe benzetilen gıybet nedir? Gıybetin türleri, zararları
ve gıybetten kurtulmanın yollarını büyük alim İmam-ı Gazali'nin
akıcı üslubundan okuyacaksınız.
Fertleri ve toplumları büyük bunalımlara sokan gıybetin önce
ne olduğu
ZÜN ÖZÜ
Asırlar boyunca manevi dünyamızın zirve isimlerinden
olmuş ve eserleri hakkında çok sayıda şerh ve çalışma
yapılmış olan Muhyiddin-i Arabi Hazretleri bu eserinde
manevi yolun yolcularını mana alemlerinde bekleyen
makamları, seyr-i süluk esnasında karşılaşılan manevi
halleri detaylarıyla anlatmaktadır.
Derin bir ilmî ve fikrî ziyafet sunan eseri Osmanlı
dönemi mutasavvıflarından İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri
dilimize çevirmiş, yayınevimizce sadeleştirilerek okuyuculara
sunulmuştur.
Büyük İslam alimi ve müceddidi İmam-ı Gazali'nin (450 H./1058 M. -505 H./1111 m.) "Eyyühe'l-Veled" adlı bu kitabı, bir Müslümanın günlük hayatında ve ömrü boyunca, Kur'an ve sünnete uygun olarak nasıl yaşaması gerektiğini anlatır.
Uykudan kalkıp tekrar yatıncaya kadar, gün boyu geçecek saatlerde çeşitli ibadet şekilleri, dualar, çalışma, yeme-içme, aile-Mahalle hayatı, ulema ve tasavvuf ehlinden istifade yolları, çarşı-Pazar adabı, hasta ziyareti, cenazeye iştirak gibi pek çok konuda rehberlik yapan eser,
O, kendisinden önce bir şey olmaksızın Evvel'dir. O, kendisinden sonra bir şey olmaksızın Ahir'dir. O, görünen her şeyde görünür. O, gizlenen her şeyde -apaçık olarak- bilinir. O, herhangi bir belirişle [zuhur] bir ilintisi olmaksızın bütün suretlerde ve şekillerdedir. O, varlığın başlangıcını bildiren ilk harfin hem bâtını hem de zâhiridir. O, Evvel'e ait olan bütün harflerin ve Ahir'e ait olan bütün harflerin hazretidir ve zâhir olan bütün harflerin ve bâtın olan bütün harflerin hazretidir. Bundan dolayı,
Muhyiddin İbn Arabî'ye göre insan ve genel olarak kâinat ilâhî isimlerin bilinmesi ve tecelli etmesine vesile olmuştur. Kulun, çeşitli halleri ilâhî isimlerin farklı tecellileriyle bağlantılıdır. Bir insanın Hakkı müşâhede ve tanıması hangi ilâhî isimle gerçekleşirse, Hak kendisine o isimle tecelli eder ve o ismin kulu diye nitelenir ve örneğin Abdullah, Abdurrahman, Abdürrahîm vb. denilir. Aynı şey diğer isimlerde de geçerlidir. Allah böyle görülmezse, kişi ya oluşu görmekle hakikatten veya yaratılanları g
Toplam 126 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 100-120 /
Aktif Sayfa : 6
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.