Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 668 kayıt bulunmuştur Gösterilen 640-660 / Aktif Sayfa : 33
1922-1923 şartlarını düşünerek ve Türkiye'nin o günkü uluslararası konumunu dikkate alarak bugüne kadar yapılan Lozan Konferansı ve Antlaşması değerlendirmeleri anlayışla karşılanmalıdır. Artık Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaştığımız bu yıllarda, Lozan Konferansı ve Antlaşması, uluslararası, bölgesel ve Türkiye açısından yeniden değerlendirilmelidir. Arşivlerin çeşitliliği, yayımlanan sayısız hatıraların varlığı ile yapılan binlerce ' araştırmanın ortaya koyduğu bilimsel gerçekler, bu sürecin yeniden de
Hangi bildik yağmur getirir Şimdi bize onları Bağbozumunda, hasatta, Taşranın ahbap koynunda Usul ve güzelce gülen annelerden Bire bin verdiği Hâlde içine çekilen O Başaklardan yayılan şiirli Yalnızlıkları... Bir sevincin koyağında dili Birden irkilen Gömleği düğmeli, içi yalımlı Bir yörük beyi, muzaffer bir kahraman Gibi gönlünce ölen o fazıl babaları
Irak ve Suriye'den sonra Basra Körfezi'ni, Kuzey Afrika'yı, Pakistan/Afganistan hattını imha etmenin çalışmalarını yapıyorlar. Ama nihai hedefleri İslam'ın kalbini, Mekke ve Medine'yi vurmaktır. Kudüs'ün işgalinden yüzyıl sonra İslam'ın kalbini rehin almak, Müslümanları utançlarından başlarını kaldıramaz hale getirmek istiyorlar.
Beş yıl sonra kendimi edebiyat dergileri toplantılarında, sahaflarda, pijamalarımı çekmiş hâlde taksitlerini yeni bitirdiğim kanepede uzanırken, çekirdek çitlerken, bebek severken, halı sahada kalecilik yaparken, olmadık şutları çıkarırken, umulmadık goller peşindeyken, parlak imgeler peşinde depar atarken... Beş yıl sonra kendimi..
Çağımızın sancılı ve tutkulu düşünürü Cemil Meriç, titizlikle derlenmiş söyleşileriyle bu defa yazmıyor, konuşuyor. Bu konuşmalar, onun fikirlerinin yanı sıra kişiliği ve özel hayatıyla ilgili ipuçlarını da ele veriyor. Cemil Meriç'in bilge sesine kulak verin. Antakya Lisesi'nden bir adam çıkıyor ve yalnız Avrupa Kültürü üzerinde değil, Hind kültürü üzerinde de, sadece Batı klasikleri üzerinde değil, bizim klasiklerimiz üzerinde de hakkaniyetle durarak önümüze cömert kapılarını açıyor kültür ve düşünce dü
1922-1923 şartlarını düşünerek ve Türkiye'nin o günkü uluslararası konumunu dikkate alarak bugüne kadar yapılan Lozan Konferansı ve Antlaşması değerlendirmeleri anlayışla karşılanmalıdır. Artık Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaştığımız bu yıllarda, Lozan Konferansı ve Antlaşması, uluslararası, bölgesel ve Türkiye açısından yeniden değerlendirilmelidir. Arşivlerin çeşitliliği, yayımlanan sayısız hatıraların varlığı ile yapılan binlerce ' araştırmanın ortaya koyduğu bilimsel gerçekler, bu sürecin yeniden değ
Batı dünyasından gelen amansız hücumların asırlar boyunca bizlere neler getirdiğini ve nelere mal olduğunu ortaya koymak için Batı'da hâkim olan akıl çeşitlerinin işleyiş tarzını yine Batı'nın tanınmış filozoflarının ifadeleriyle ortaya koymak gerekir. Biz bu kitapta Batı'nın aklını Descartes'in Romalı filozof Seneca'nın aklı için kullandığı "müşrik akıl" nitelemesinden hareketle tasnif edip değerlendirdik. Üçlü tanrı anlayışına bağlananların aklına "müşrik akıl" dedik, Alla'a, dine ve peygambere inanmayanl
"Kökleri çok derinde olan hikayeler yazıyor Aykut Ertuğrul. Zamanlar arası dolaşan bir gezgine benziyor. Kahramanları seviyor, muhtemelen kendisi bir kahraman ve kendi kahramanlığını bu şekilde gizliyor. Elindeki kılıcı kalem gibi gösterecek kadar mahir bu konuda.Dördüncü öykü kitabında yeni bir serüvene başlıyor. Dinlenmiş, atını mahmuzlamış, kalemini kuşanmış. Başlangıçların Sonsuz Mutluluğunu yaşamaya hazır. " - Güray Süngü Onun öyküleri ;ileri çağırarak geri döndüren,durmanı isteyerek hareket ettiren,
Türk şiirinin, kendisinden sonra gelen metinleri içerik, biçim ve duygu yönünden en fazla etkileyen kurucu metinlerinden birisi, Süleyman Çelebi'nin Vesîletü'n-Necâtı'dır. Halk arasında Mevlid adıyla da anılan bu eser, Osmanlı Devleti'nin en sancılı dönemlerinden birinde, Fetret Dönemi'nde yazılmıştır. Fetret Dönemi'nde dağılan zihinleri Peygamber sevgisi etrafında yeniden derleyip toparlayan bu metin, altı yüz yıldır Türk dili ve kültürünün ulaştığı her coğrafyada güncelliğini korumakta, çeşitli vesilelerl
Tükendi
Son Granada hükümdarı Abdullah, atalarının ülkesinden ayrılırken, Padul dağının tepesinde durdu. Bu yüksek yerden deniz görünüyordu; bahtsız hükümdar Afrika'ya gitmek üzere oradan gemiye binecekti. Bulunduğu yerden Granada, Vega ve kenarında Ferdinand ile İsabella'nın çadırlarının yükseldiği Genil ırmağı da fark ediliyordu. Abdullah, bu güzel memlekete, sonra da Müslüman mezarlıklarını gösteren servilere bakıp ağlamaya başladı. Saray ileri gelenleri ile, bu sürgünde Abdullah'a eşlik eden annesi Ayşe Sultan
Acar bir topçu onbaşının gözünden Birinci Dünya Savaşı'nda Irak Cephesi Birinci Dünya Savaşı'nda Irak cephesinde topçu onbaşı olarak görev yapan Hüseyin Nuri'nin hatıratı, dönemin savaş şartlarını sıradan bir askerin gözüyle anlamamız açısından önemli. Hüseyin Nuri daha savaşın başında topları köprüden geçirirken yaralanıyor. Iyileşiyor, ilerleyen bölüğünü bulup savaşa giriyor. Parasız kaldığında diğer bölüklere tütün satmaya başlıyor. Erzak toplayıp askerleri doyuruyor. Mevziler kazıyor, evrak taşıyor. İn
Batı dünyasından gelen amansız hücumların asırlar boyunca bizlere neler getirdiğini ve nelere mal olduğunu ortaya koymak için Batı'da hâkim olan akıl çeşitlerinin işleyiş tarzını yine Batı'nın tanınmış filozoflarının ifadeleriyle ortaya koymak gerekir. Biz bu kitapta Batı'nın aklını Descartes'in Romalı filozof Seneca'nın aklı için kullandığı "müşrik akıl" nitelemesinden hareketle tasnif edip değerlendirdik. Üçlü tanrı anlayışına bağlananların aklına "müşrik akıl" dedik, Alla'a, dine ve peygambere inanmayanl
Son Granada hükümdarı Abdullah, atalarının ülkesinden ayrılırken, Padul dağının tepesinde durdu. Bu yüksek yerden deniz görünüyordu; bahtsız hükümdar Afrika'ya gitmek üzere oradan gemiye binecekti. Bulunduğu yerden Granada, Vega ve kenarında Ferdinand ile İsabella'nın çadırlarının yükseldiği Genil ırmağı da fark ediliyordu. Abdullah, bu güzel memlekete, sonra da Müslüman mezarlıklarını gösteren servilere bakıp ağlamaya başladı. Saray ileri gelenleri ile, bu sürgünde Abdullah'a eşlik eden annesi Ayşe Sultan
Acar bir topçu onbaşının gözünden Birinci Dünya Savaşı'nda Irak Cephesi Birinci Dünya Savaşı'nda Irak cephesinde topçu onbaşı olarak görev yapan Hüseyin Nuri'nin hatıratı, dönemin savaş şartlarını sıradan bir askerin gözüyle anlamamız açısından önemli. Hüseyin Nuri daha savaşın başında topları köprüden geçirirken yaralanıyor. Iyileşiyor, ilerleyen bölüğünü bulup savaşa giriyor. Parasız kaldığında diğer bölüklere tütün satmaya başlıyor. Erzak toplayıp askerleri doyuruyor. Mevziler kazıyor, evrak taşıyor. İn
Beş yıl sonra kendimi edebiyat dergileri toplantılarında, sahaflarda, pijamalarımı çekmiş hâlde taksitlerini yeni bitirdiğim kanepede uzanırken, çekirdek çitlerken, bebek severken, halı sahada kalecilik yaparken, olmadık şutları çıkarırken, umulmadık goller peşindeyken, parlak imgeler peşinde depar atarken... Beş yıl sonra kendimi..
Medya ile dinin ilişkisi zaten başından beri sorunlu olmuştur ama bu ilişkide medya her araç ve ortam kadar günahkârdır. Salt ve yegâne günahkâr medya değildir. Olmayanı da oluyor haline getirmez. Medya dinseli konumlandırır kuşkusuz, onu istismar da eder, her şey görünür olsun istediğinden mahremiyeti de inkâr eder, hakikati de. Medyanın hakikati kendi hakikatidir ve medya tefekkür etmez, tefekküre kapalıdır; kaygısı, dini ve dine ait olanı tefekkür etmek de değildir, sadece ona dokunur, onu mırıldanır. S
Çağımızın sancılı ve tutkulu düşünürü Cemil Meriç, titizlikle derlenmiş söyleşileriyle bu defa yazmıyor, konuşuyor. Bu konuşmalar, onun fikirlerinin yanı sıra kişiliği ve özel hayatıyla ilgili ipuçlarını da ele veriyor. Cemil Meriç'in bilge sesine kulak verin. Antakya Lisesi'nden bir adam çıkıyor ve yalnız Avrupa Kültürü üzerinde değil, Hind kültürü üzerinde de, sadece Batı klasikleri üzerinde değil, bizim klasiklerimiz üzerinde de hakkaniyetle durarak önümüze cömert kapılarını açıyor kültür ve düşünce düny
1970'li yılların sonunda patlayan Afganistan olayı, Erdem Bayazıt ve arkadaşlarının en çok üzerinde durduğu, İslam dünyasının kanayan yaralarından biri olmuş tur hep. "Bir yüzüm Batıya dönük/Bir yüzüm Doğuya/ Arkamda bütün yönler/Önümde kıble!" dizelerinin şairi bu acıya duyarsız kalamazdı ve kalmadı da. Olaylara, yönü kıbleye dönük olarak baktı. Pergelin bir ayağını hep sabit tuttu. Bayazıt ve arkadaş grubu yazılarıyla, şiirleriyle, hikâye ve romanlarıyla dünyanın seyirci kaldığı bu dramı biteviye gündeme
Tükendi
M. Teste niçin imkansızdır? Bu soru onun ruhudur. M. Teste'e dönüştürür sizi. Çünkü o, imkânın ifritinden başkası değildir. Yapabileceği şeylerin tümünün endişesi hâkimdir ona. Kendisini gözlemler, yönetir ama yönetilmeye razı olmaz. Kendi eylemlerine indirgenmiş bilincin iki değerini, iki kategorisini bilir yalnızca: Mümkün ve imkânsız. Felsefeye hiç itibar edilmeyen, dilin ise hep sanık durumunda olduğu bu acayip kafada hiçbir düşünce yoktur ki, geçicilik duygusundan kurtulmuş olsun; geriye belli işlemler
"Kökleri çok derinde olan hikayeler yazıyor Aykut Ertuğrul. Zamanlar arası dolaşan bir gezgine benziyor. Kahramanları seviyor, muhtemelen kendisi bir kahraman ve kendi kahramanlığını bu şekilde gizliyor. Elindeki kılıcı kalem gibi gösterecek kadar mahir bu konuda.Dördüncü öykü kitabında yeni bir serüvene başlıyor. Dinlenmiş, atını mahmuzlamış, kalemini kuşanmış. Başlangıçların Sonsuz Mutluluğunu yaşamaya hazır. " - Güray Süngü Onun öyküleri ;ileri çağırarak geri döndüren,durmanı isteyerek hareket ettiren
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 668 kayıt bulunmuştur Gösterilen 640-660 / Aktif Sayfa : 33